KOSOVA
Mostar
Bosna-Hersek’in güzel şehri Mostar’daki Neretva Nehri üzerinde, hilal görünümündeki yekpare özelliğiyle dünyanın en zarif köprülerinden birisi duruyor. Kentin Boşnak ve Hırvat kesimlerini birbirine bağlamakla kalmamış, şehre ismini de vermiş olan köprü acılı yılların izlerini taşıyor.
Neretva Nehrini takip eden ve Adriyatik Denizi ile Balkanları bağlayan yol üzerinde bulunan Mostar şehri, doğal güzellikler içerisine serpilmiş Osmanlı Dönemi’nden kalma eserleriyle ünlü bir ressamın elinden çıkmış tarihi bir gravür gibi. “Most” Boşnak dilinde köprü anlamına geliyor; “StariMost” ise eski köprü, Mostar ise “köprü tutan” anlamına geliyor.
Fatih Sultan Mehmet döneminde Osmanlı topraklarına katılmış olan Mostar, Osmanlılar’ın bölgeye gelmesiyle adı “Köprühisar” olarak değiştirilmiş ve kısa zamanda önem kazanmaya başlamış. Bu dönemde, Mostar’da bulunan çok eski ve emniyetli olmayan zincir köprünün yerine 1481’de ahşap asma bir köprü inşa edilmiş.
Caminin minaresinden Mostar Köprüsü
Osmanlı Dönemi taş köprüleri içinde efsanevi bir yeri olan Mostar Köprüsü, Mimar Sinan’ın öğrencisi Mimar Hayreddin tarafından 1566’da, 24 m. yükseklikte, 30 m. uzunluğunda ve 4 m genişlikte inşa edilmiş.
Avrupa’daki Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerinden Mostar Köprüsü‘nü inşasına Ekim 1557’de başlanmış ve yakın civarındaki tahkim duvarlarıyla birlikte 9 yılda tamamlanabilmiş. Katolik, Ortodoks, Yahudi ve Müslümanları birleştirerek kültürel bir simge görevi üstlenmiş. Mostarlı cesur gençlerin köprü kemeri üzerinden suya atlama geleneği köprü yapıldığından beri kesintisiz olarak devam etmiş. Ancak ne yazık ki cesaretin sınandığı köprü, Bosna’daki acımasız savaşın tahribatına tıpkı Bosnalılar gibi maruz kaldı.
Bosna-Hersek‘te başlayan iç savaş sırasında, ilk defa Bosnalı Sırplar tarafından saldırıya uğramış. 9 Kasım 1993’te ise Hırvat tankları daha büyük bir zarar vererek, 427 yıldır ayakta olan köprüyü tamamen yıkmış. Köprünün dev taşları, Neretva Nehri’nin sularına gömülmüş. Bu olay aslında, Mostar’ın çok uluslu mirasının reddedilmesi anlamına geliyordu.
Diğer köprüden Mostar Köprüsü
Savaş sonrasında, Mostar’daki tarihi köprünün inşasına, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA), UNESCO, IRCICA ve Dünya Bankası’nın desteğiyle 1997’de yeniden başlanmış. Macar ordusu dalgıçları tarafından, Neretva Nehri’nden Dere yatağındaki 19 tonluk 5 sıra hâlindeki kemer kütlesi ile 45 tonluk 7 sıra hâlindeki kemer kütlesi üç parça hâlinde çıkarılmış.
Orijinal taşlar, bombalama ve nehir suları ile zarar görmüş olduğundan, yeteri kadar mukavemeti sağlamayacağından dolayı kullanılamamış. Nehirden çıkartılan bu özgün taşlar, bugün düzgün bir şekilde istiflenerek sergileniyor.
Köprünün ilk yapıldığında kullanılan taşların çıkarıldığı, günümüzde kapalı olan taş ocağı tekrardan bu iş için açılıp, buradan çıkartılan taşlar ile köprü, aslına uygun olarak yeniden inşa edilmiş. 4 Mimar, 2 İnşaat Mühendisi ve 1 Jeoloji Mühendisinden oluşan yönetici ekibin üçü Türkiye’den, dördü ise Bosna-Hersek’ten olmuş.
Usta, tercüman, vinç operatörü, kurşuncu, şoför, bekçi, düz İşçi vb.den 17 kişi Türkiye’den, 12 kişi Bosna-Hersek’ten ekipte yer almış. Türkiye’den getirtilen taş ustalarının tamamı taş işleme merkezinde UNESCO tarafından sınavdan geçirilmiş.
Haziran 2002’de başlayan yeniden inşa çalışması, son kilit taşının Ağustos 2003’te yerine konmasıyla tamamlanmış. Türkiye köprü yapımına yaklaşık 1 milyon dolarlık yardım yapmış.
Neretva ırmağı üzerindeki Mostar Köprüsü, 23 Temmuz 2004’de, aralarında Türkiye’nin de olduğu çok sayıda ülkenin temsilcilerinin hazır bulunduğu bir törenle, İngiliz Prensi Charles tarafından açılmış.
Mostar Köprüsü Gece
Boşnakça “StariMost” olarak adlandırılan köprü, nehrin iki yakasında yaşayan Hırvat ve Müslüman halkaları birbirine bağlayarak yüz yıllarca Balkanlar’ın en önemli figürleri arasında yerini almıştı. Bugün Hırvatlar nehrin batısında, Müslümanlar ise doğusunda yaşıyor. Savaş sırasında şehirden ayrılan Sırplarsa bir daha geri dönmedi.
Şehrin simgesi olan Mostar Köprüsü ve iki tarafındaki kuleleri, 43 cami, mescit, hamam vb. yapıları ile, 2 Sırp Ortodoks ve 1 Katolik Kilisesi bulunan şehir, bu özelliği nedeniyle 1986 yılında Ağa Han Dünya Mimarlık ödülüne layık görüldü. Osmanlı dönemi mimari eserleri arasında fonksiyonelliği, estetiği ve şehrin dokusuyla oluşturduğu uyumuyla nadide bir eser olan Mostar Köprüsü , eski Mostar şehriyle birlikte 2005 yılından bu yana UNESCO Dünya Mirası Listesi‘nde yer alıyor.
Mostar Köprüsü Köprünün gece görüntüsü
TaşınanYayaGeçişNeretvaKonum Mostar, Bosna-HersekTasarımKemer köprüUzunluk29 mGenişlik4 mAlt açıklık20 m (orta açıklık)Açılış1566/1567/2004Geçiş ücretiGeçiş ücreti yoktur
Mostar Köprüsü*
UNESCO Dünya Mirası
________________________________________
Mostar Köprüsü
Ülke
Bosna-HersekTürKültürelKriter viReferans946Bölge** Avrupa ve Kuzey Amerika
Mostar Köprüsü (Boşnakça: StariMost), Bosna-Hersek'in Mostar şehrinden geçen Neretva nehri üzerinde bulunan bir köprü. Orijinal köprü Mimar Sinan'ın öğrencisi Mimar Hayreddin tarafından 1566 yılında inşa edildi[1] ve 9 Kasım 1993'te Boşnak-Hırvat Savaşı sırasında Hırvat güçleri tarafından yıkılıncaya dek 427 yıl kullanıldı. Mimar Hayreddin, köprü için 456 kalıp taş kullanmıştı.[2] Köprü, çevresindeki kente adını da verdi. Mostar, Hersek bölgesinin ana kenti oldu. Köprüyü yeniden inşa etmek için bir proje hazırlandı ve 23 Temmuz 2004'te yeni köprü hizmete girdi. Köprü, 2005'te UNESCO tarafından Dünya Mirası ilan edildi.
İçindekiler
• 1Özellikler2Yıkılması3Yeniden inşası4Mostar5Resimler6Ayrıca bakınız7Kaynakça8Dış bağlantılar
Özellikler
Mostar Köprüsü, (1890)
Mostar Köprüsü,
16. yüzyıl sonlarında Mostar, Osmanlı İmparatorluğu’nun Bosna’daki idari merkezi idi ve Osmanlı dönemi köprüsü de önemli bir mimari eserdir.
NeretvaNehri'nden 24 metre yüksekte 30 metre uzunluğunda, 4 metre genişliğinde olan Mostar Köprüsü, dönemine göre gelişmiş bir teknolojiyle inşa edildi. Köprü inşaatında 456 kalıp taş kullanıldı. Köprü, inşa edildikten sonra yakınındaki şehre ismini vermiştir, şehirde ticareti canlandırmış ve zenginleştirmiştir. Böylece Mostar, Hersek bölgesinin önemli bir şehri haline gelmiştir. Mostar Köprüsü, cesur sporcular tarafından yıllarca bir atlama platformu olarak kullanıldı.[3] Geleneğe göre şehrin erkekleri, nişanlılarına cesaretlerini ispatlamak için düğün öncesinde köprüden atlarlardı.
Yıkılması
Bosna-Hersek'te başlayan iç savaş sırasında Mostar Köprüsü'ne ilk saldırıyı 1992'de Bosnalı Sırplar düzenledi.[4] 9 Kasım 1993'te Hırvat tankları köprüye daha büyük bir zarar veren saldırılarını başlattı. Kasım ayının sonunda köprü tamamen yıkıldı.[5] Dev taşları, Neretva Nehri'nin sularına gömüldü. Mostar Köprüsü, yüzyıllar boyunca Bosna'da hoşgörü ve kültürel çeşitliliğin sembolüydü ve 427 yıldır ayaktaydı.[6] Şehrin Müslüman ve Hırvat kesimini birbirine bağlıyordu. Köprünün yıkımı, Mostar'ın çok uluslu mirasının reddedilmesi anlamına geliyordu.
Savaş sonrasında İngiliz güçleri yıkılan köprünün yerine geçici bir demir köprü yaptı. Mostar civarındaki diğer köprüler de tahrip edildiğinden, nehrin iki yakasını birleştiren tek yapı olarak bu köprü kaldı.
Yeniden inşası
Köprüsü' nün eski hâline uygun olarak yeniden inşası çalışmaları (TİKA) UNESCO ve Dünya Bankası’nın desteğiyle 1997'de başladı. Köprünün temel,beden duvarları ve zemin güçlendirilmesini Yapı Merkezi ve taş kemer inşaatını diger Türk şirketi olan ER-BU üstlendi.[7] Macar ordusundan dalgıçlar orijinal taşları nehir yatağından bulup vinçlerle çıkardı. Bombardımandan ve suyun içinde bozulmaya uğramış taşlar yapıda kullanılamadığından, orijinal taşların çıkarıldığı, günümüzde kapalı olan taş ocağı tekrardan bu iş için açılıp, aynı ocaktan çıkarılan taşlar köprünün yapımında kullanıldı. Orijinal modele sadık kalan şirket, köprünün temellerini de sağlamlaştırdı. 30 metre uzunluğundaki, 24 metre yüksekliğindeki köprünün kemerindeki çalışma Haziran 2002'de başladı. Kilit taşı Ağustos 2003'te yerine konuldu.
İnşaatı tamamlanan Mostar Köprüsü, aralarında Türkiye' nin de bulunduğu çok sayıda devletin temsilcilerinin hazır bulunduğu bir törenle, İngiliz Prensi Charles tarafından 23 Temmuz 2004 tarihinde açıldı. Açılışı, çok sayıda televizyon ekibi naklen yayınla seyircilerine ulaştırdı.
Mostar Köprüsü, eski Mostar şehriyle birlikte 2005 yılında Dünya Miras Listesi'ne eklenmiştir.
Mostar
Ana madde: Mostar
Bugün çok uluslu bir yönetim tarafından idare edilen Mostar'da savaş döneminde başlayan bölünmeler hâlâ devam etmektedir. Hırvatlar nehrin batısında, Müslümanlar ise doğusunda yaşamaktadır. Savaş sırasında şehirden ayrılan Sırplar ise bir daha geri dönmemiştir.
Taşköprü (Prizren)
Taşköprü
Konum Prizren, KosovaTasarım ; Kemer köprüMalzeme; Kesme taşAyak sayısı ;2Uzunluk28.50 m Genişlik4.20 m Yükseklik5.00 mEn geniş10.00 m Yapım : XV. yüzyıl sonları Yıkılış: 1979 (Kısmen)42.209667°K 20.740667°DKoordinatlar: 42.209667°K 20.740667°D (Harita)Koordinatlar
Taşköprü veya PrizrenTaşköprüsü Kosova’nın Prizren ilinin merkezi olan Prizren şehrinde bulunan tarihî Osmanlı köprüsü.
İçindekiler
• 1Yapılış2Yapı Özellikleri3Koruma Altına Alınması4Onarım ve Değişiklikler5Resimler6Kaynakça
Yapılış
Köprünün inşa tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Fakat mevcut olan belgelere göre, onun XV. yüzyılın sonları veya XVI. yüzyılın başlarında inşa edildiği muhtemeldir. Yemen Fatihi Sinan Paşa’nın babası Ali Bey’in 940/1533 tarihini taşıyan vakfiye ile Prizren’de yaptırdığı 4 köprünün 1146 tarihli kaydı Tapu Defterleri’nin 132-133’üncü sayfasında, Ali Emri Tasnifi namına 516 No ile kayıtlı olduğunu bildirmektedir.[1]
Yapı Özellikleri
Köprünün bir ana gözü ve iki yan gözü olmak üzere toplam 3 gözü vardır. Orta gözün genişliği 10 metre, yüksekliği 5 metredir. Sağ ve sol gözlerin genişliği 2.00 x 4.20 metredir. Her iki ayakta birer yardımcı açıklığı vardır. Uzunluğu 28.50 metre, genişliği ise 4.20 metredir.[1]
Yeniden yapılan köprü de eskisi gibi, sarımtırak kesme taştan inşa edilmiştir ve üstü kaldırımlı olarak bırakılmıştır.
Koruma Altına Alınması
31 Aralık 1948 tarihinde 2345 numaralı kararname ile devlet koruması altına alınmıştır.[1]
Terzi köprüsü 6 asırdır direniyor
Kosova'nın batısındaki Yakova şehri, köprüleri, medreseleri, cami ve tekkeleriyle İslam şehrinin canlı bir örneği..
Kosova’nın Tarih Kokan İşlemeleri
Kosova’nın yüzyıllık geleneği kıyafetlerde de kendini gösteriyor. Geleneksel kültürün en güçlü tanıkları kabul edilen bu işlemelerin her birinin ayrı bir hikayesi var.
04/08/2016 16:04
Prizren'de Tarihi Evlerin Kapıları
Prizren'de yüksek duvarlarla çevrili, ağaç ya da demirle kuvvetlendirilen kapıların çoğunda ortak mimari göze çarpıyor. Şehrin farklı bölgelerindeki evlerin kapılarında aynı dokuyu ve işlemeleri görmek mümkün.
23/09/2016 10:10
Prizrenliler Camilerinin Restore Edilmesini Bekliyor
Prizren Müftülüğü tarafından verilen bilgilere göre Kosova'da yüzlerce cami bulunuyor. Bu camiler ya savaş sırasında tahribata uğradı ya da zamana yenik düştü. Prizrenliler Osmanlı mirası bu camilerin inşa edildikleri tarihteki ihtişamına kavuşturulmasını istiyorlar.
23/09/2016 10:10
Dünyadan Birkaç Şehir: Prizren, Beyrut, Atina
Sahip olduğu değerlerle öne çıkar şehirler. Kimi tarihi, kimi kültürü, kimi doğasıyla. Bunun üçüne birden sahip olanlar da vardır. Kosova’dan Prizren, Lübnan’dan Beyrut ve Yunanistan’dan Atina olmak üzere dünyadan üç şehri gezdik.
Kosova’nın Tarih Kokan İşlemeleri
Kosova’nın yüzyıllık geleneği kıyafetlerde de kendini gösteriyor. Geleneksel kültürün en güçlü tanıkları kabul edilen bu işlemelerin her birinin ayrı bir hikayesi var.
Prizren'de Tarihi Evlerin Kapıları
Prizren'de yüksek duvarlarla çevrili, ağaç ya da demirle kuvvetlendirilen kapıların çoğunda ortak mimari göze çarpıyor. Şehrin farklı bölgelerindeki evlerin kapılarında aynı dokuyu ve işlemeleri görmek mümkün.
Prizrenliler Camilerinin Restore Edilmesini Bekliyor
Prizren Müftülüğü tarafından verilen bilgilere göre Kosova'da yüzlerce cami bulunuyor. Bu camiler ya savaş sırasında tahribata uğradı ya da zamana yenik düştü. Prizrenliler Osmanlı mirası bu camilerin inşa edildikleri tarihteki ihtişamına kavuşturulmasını istiyorlar.
Kosova'da Priştine ve Prizren'den sonra kültür varlıklarıyla öne çıkan bir başka şehir Yakova. Balkanlar'da tarihi eserleri ile ilgi çeken şehirlerden biri olan Yakova, tekkeleri, camileri, köprüleri, çarşıları ve evleri ile Osmanlı mimarisinin izlerini muhafaza ediyor.
Mimari yapısı ve tarihi eserleri ile öne çıkan ve geçmişi bugüne taşıyan Yakova, 100 bini aşkın nüfusa sahip. Yakova'da Arnavut, Türk, Roman ve Boşnaklar bir arada yaşıyor.
Şehrin hemen girişinde, Kosova'nın en özel kültür anıtı Terzi Köprüsü göze çarpıyor. 15. yüzyılda Osmanlı idarecileri tarafından inşa edilen köprü 11 kemerden oluşuyor. Prizren ve Yakova arasındaki köprünün altından Erenik nehri geçiyor. Bistrazin Köyü yakınlarındaki Terzi Köprüsü Osmanlı mimarisinin en seçkin örneklerinden biri.
Prizren'deki taş köprüyü andıran Terzi Köprüsü, maalesef onun kadar şanslı değil. Zira köprü neredeyse yıkılmak üzere. 80'li yıllarda restore edilen köprünün eski görünümüne kavuşması için yeniden onarılması gerekiyor.
“Bu ev ve türbe dedelerimizden kalma önemli bir yapı”
Osmanlı dönemine ait eserlerle bezeli Yakova'da 3 asrı geride bırakan çarşı, şehirde adeta zamanın durduğu yerlerden. Şehrin merkezindeki çarşı zanaatkârlarıyla özel bir dokuya sahip. Kosova Savaşı sırasında yakılan çarşı, şehirdeki birçok yapı gibi yeniden inşa edildi.
Bugünlerde taşları yenilenen çarşının restorasyonu UNESCO tarafından gerçekleştiriliyor. Yakova'nın kuruluşunu simgeleyen ve şehrin en hareketli bölgesi olan çarşı, ziyaretçilerin de uğrak noktası.
Yakova'nın her mahallesinde Osmanlı evlerini andıran han evleri ve türbeler bulunuyor. Tarihi yüzyıllar öncesine dayanan bu yapılar, Yakova geleneğinin bekçileri. MeribanHorosaniHadri’nin evi de 3 asırlık geçmişi bugüne taşıyan eserlerden. MeribanHorosaniHadri’nin torunları şunları söylüyor: "Bu ev ve türbe dedelerimizden kalma önemli bir yapı ve yaklaşık 300 yıl önce inşa edildi. Savaştan sonra ev ve türbeyi restore ettik. Yakova’daki evlerin çoğu aynı ve eski Osmanlı evlerini andırıyor.
Gelenek ve göreneklerimize göre burada türbeler ve tekkeler ayrı bir öneme sahip. Kosova ve Arnavutluğun yanı sıra yurt dışından gelen ziyaretçilerimiz çok fazla. Bizler de bu geleneği sürdürmeye çalışıyoruz."
Horasani ailesine ait han evinin avlusunda ise Şeyh Hasan Ali'nin türbesi bulunuyor. 1895'de inşa edilen türbe, savaş sırasında evle birlikte yanmış. Aslına uygun şekilde yeniden inşa edilen türbede aile fertlerinin kabirleri de bulunuyor.
PRAG’I ANLATTIĞIM YAZILARDAN BİRİNDE
İyi korunmuş tarihsel dokusu ile pazarlamasının çok iyi yapılması, hemen yakınında bulunan ülkelerle kombine turlar düzenlenmesi ve tabii ki “Romantik Başkent” ünvanı, Prag’ın turizm pastasından her zaman için sağlam bir pay almasını sağlıyor.
Prag, gezilmesi ve görülmesi gereken yerler bakımından bolca malzeme barındırıyor. Galiba bu şehrin önemli özelliklerinden biri, Prag’da gezilmesi görülmesi gereken yerlerden çok “bulunulması” gereken yerler var. Yani sokakları, parkları, köprüleri gibi bulunulması, zaman geçirilmesi gereken yerlere sahip.
Prag’ın Simgelerinden Biri
Karl köprüsü gerçekten de simge ve görülmesi gereken bir yapı. Ama turist gruplarının çok yoğun şekilde ziyaret ettikleri saatlerden kaçınmanızı öneririm. Fotoğraf çekmek bile zulüm haline gelebiliyor. Karl köprüsünü hem yaz hem de karlar altında bulunduğu bir sırada “noel” döneminde gezme fırsatım oldu. İkisinde de farklı tatlar olmasına rağmen, “hangisi?” derseniz, tercihim ışıklandırılmış, karlar altında ve etrafına faytonla gelinebilen bir zamanda yani kışın görülmesi (Buzz! gibi olmasına rağmen).
Yaz aylarında elbette ki farklı bir görünümü var. Üzerinde ressamlar, müzik kutularından çıkan melodilerin eşliğinde satıcılar ve etrafa serpilmiş bir dolu kalabalık Karl köprüsüne doyumsuz tatlar kazandırıyor.Karl köprüsü, köprünün üzerinde Prag şehrine, eski kente ve kaleye bakış atmak için durduğunuzda,kulaklarınızıgürültüye ve gözlerinizi turistlere kapatmayı başarabilirseniz, sizi tarihi bir yolculuğa çıkaracakkadar sihirli bir gizem içeriyor.
Kosova:Przren:Avrupa'nın En Genç Ülkes:Kosova...Avrupa'nın En Genç Ülkesi: Kosova... Bugünkü yolculuğumuz başka bir ülkeye: Kosova. Üsküp’ten Kosova sınırı yaklaşık 30 km. Bir yerden sonra dağ yollarından ilerliyoruz. Coğrafya oldukça güzel ancak gidiş gelişli yolda çok fazla hız yapmak mümkün değil. Sınır kapısına geldiğimizde otobüse binen bir polis pasaportlarımızı topluyor. Makedonya’dan çıkış yaptığımız sınır kapısı ülkenin genel yapısına uygun: Biraz ilkel, küçük… Geçtikten sonra arada küçük bir tampon bölge var. Burası kimseye ait değilmiş ama yaşam var. Buradaki insanlar acaba resmi işlemlerinde kime bağlılar çok merak ettim doğrusu. Sonrasında Kosova sınır kapısı. Burada görevlilerin kıyafetleri yeni ama geri kalmışlık burada da kendini gösteriyor. Yeniden pasaportlarımız toplanıyor, bu sefer Kosova’ya giriş damgası vuruluyor. Eğer sonrasında Sırbistan ziyareti düşünüyorsanız bu damgayı pasaportunuza vurdurmak biraz riskli. Zira Sırbistan Kosova’yı hala kendi toprağı gördüğü için damgayı kabul etmiyor. Her türlü sorunu çıkarabildiği gibi bazen damgayı karalama, silmeye çalışma gibi saçmalıklar yaptıkları da oluyormuş. Daha önceden iki defa Sırbistan girişi yaptığım için yakın vadede böyle bir niyetim yok. Murat Hüdavendigar’ın türbesinin bulunduğu alan. Bakımlı ve güzel. Bahçede 1.Murat’ın Kosova Ovasına girdiğinde tozu dumana katan fırtına için kıldığı namaz ve ettiği duayı gösteren bir bölüm de bulunuyor… Kosova, ya da Kosova Cumhuriyeti, Avrupa’nın en yeni devleti. Uzun zaman Birleşmiş Milletler kontrolünde olan Kosova, Şubat 2008’de bağımsızlığına kavuşmuş. 100’den fazla ülke Kosova’yı tanımış vaziyette. Rusya, Sırbistan, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Cumhuriyeti Kosova’yı tanımıyorlar. Yaklaşık 11.000 metre kare yüzölçümüne ve 2 milyonluk nüfusa sahip Kosova’nın resmi para birimi Euro. Zaten ülkenin yönetiminde de AB ülkelerinden oluşan EULEX adlı konsorsiyum söz sahibi. Kağıt üzerinde bağımsız bir devlet ama kilit noktalarda yabancılar görev yapıyor. AB üyesi olmadan bölgede aktif olan ülkelerden birisi de Türkiye. Kosova Müslümanların, Ortodoksların ve Katoliklerin bir arada yaşamak için çabaladığı ama bir türlü beceremediği koca Balkan coğrafyasında küçük bir ülke. Nüfusun %90’dan fazlası Müslüman ve bunların da %90’dan fazlası Arnavut. Öyle ki bir gün Kosova’nın Arnavutluk’la birleşeceğini düşünenler hiç de az değil. Sonuçta Büyük Arnavutluk toprakları buraları da kapsıyor. . Murat Hüdavendigar’ın türbesi… Tarihi eskilere uzanan topraklarda Osmanlı egemenliği 1389 yılındaki 1.Kosova Savaşı ile başlıyor ve 1913 yılındaki Londra Andlaşmasına kadar sürüyor. Sonrasında Yugoslavya Krallığı, Tito önderliğinde Yugoslavya Cumhuriyeti, devamında karışıklıklar ve iç savaşlardan sonra bağımsızlık. Resmi dili Arnavutça ve Sırpça ama yerel düzeyde Türkçe ve Boşnakça’da tanınıyor. Sınırın suni olarak bölündüğü gibi bir his uyanıyor bende. Yollar dar, çok fazla ve yaygın minik yerleşim yerleri mevcut. Bu yüzden hızlı gitmek neredeyse imkânsız. Yaklaşık bir saatlik yolculuktan sonra başkent Priştina’ya varıyoruz. Priştina yaklaşık 250.000 nüfusa sahip. Tarihi eskilere dayanmakla birlikte bugün sanki yeniden inşa ediliyor. Bağımsızlık sonrası ülkeye akan kaynaklarla şehrin çehresi değişmiş. Pek çok yerde yüksek kamu binaları, yeni konutlar inşa ediliyor. Şehrin fazla bir turistik özelliği bulunmuyor. Fatih Sultan Mehmet Han Camii, Sultan Murat Camii ve Kosova Müzesi en başta gelen turistik yerlerinden. Bunun dışında çok fazla bir özelliği bulunmadığı için burada kısa bir panoramik tur yaparak Priştina gezimizi tamamlıyoruz. Bundan sonraki istikamet yaklaşık 10 km uzaklıkta yer alan 1. Murat Hüdavendigar’ın türbesi. Türbe alanında bulunan sarı renkli selamlık binasında döneme ait bazı eserler ve örnekler mevcut. Görevli arkadaş büyük bir istekle tek tek bütün odalardaki şeyler hakkında ayrıntılı bilgiler verdi… Malum 1. Kosova Savaşı Sultan 1. Murat komutasındaki Osmanlı ordusu ile Sırp Lazar komutasındaki hristiyan kuvvetleri arasında olmuş. Savaşın en önemli olaylarından birisi ise 1. Murat’ın savaş alanında dolaşırken yaralı MiloşObiliç tarafından şehit edilmesi. Savaş, Osmanlılara Balkan kapılarını tamamen açmış. Şehit sultanın naaşı Bursa’ya nakledilirken iç organları ise şehit olduğu yerde defnedilmiş. İşte türbe tam da buraya yapılmış. Türbenin ilk olarak Yıldırım Beyazıt zamanında yaptırıldığı tahmin ediliyor. Bugün ziyaret edilen bina 14. Yüzyılda yapılan orijinali değil, pek çok onarım geçirmiş. Bölge insanları tarafından Müslümanlığın ve Türklüğün simgesi olarak kabul edilmiş. Savaşın 600. Yılı olan 1989 yılında türbenin ve selamlığın onarımı için bir proje hazırlanmış ancak hayata geçirilememiş. Sonrasında TİKA tarafından restorasyona başlanmış ve 2010 yılında bugünkü haline getirilmiş. 0 Türbedar Buharalı Saniye teyze… Selamlık binasında genç bir Arnavut arkadaş tek tek odaları gezdirerek o dönem günlük hayata dair bazı bilgiler verdi. Osmanlı kıyafetleri, resimler, balmumu heykeller, döneme ait haritalar mevcut. Üst katta ise 1. Murat odasında sultanın hayatı ve Kosova Savaşı ile ilgili detaylar var. Sultan Murat’ın türbesinde Saniye teyze karşılıyor bizi. Saniye teyze, 500 yıldır türbenin türbedarlığını yapan ailenin gelini. Özbekistan’ın Buhara kentinden gelen Saniye teyzenin soyadı da Türbedar. Fotoğraf çektirmeye pek istekli değil. Türbenin bahçesinde eski türbedarların, Silistre komutanı Rıfat Paşa’nın, Kosova Valisi Hafız Mehmet Paşa’nın, ilk türbedar Hacı Ali Buhara’nın mezarları bulunuyor. 1911 yılında Sultan Reşad bölgeye geldiğinde türbeyi de ziyaret ediyor ve ziyaret anısına bir çeşme yaptırıyor. Türbe oldukça bakımlı ve iyi düzenlenmiş. Ziyaretimizi yapıp fotolarımızı çekiyor ve Prizren’e doğru yola çıkıyoruz. Gazi Mehmet Paşa Camii… Prizren PriştinaPrizren arası yaklaşık 80 km ve yolun tamamı otoban. Bu otoban aynı zamanda Arnavutluk’a kadar gidiyormuş ve ENKA firması tarafından yapılmış. Oldukça güzel ve rahat bir yolculuk olduğunu söylemem lazım. Prizren’e vardığımızda saat 14.00 olmuştu. Rehberimiz Osman Bey’le yürüyerek yaklaşık yarım saatlik bir geziden sonra Sinan Paşa Camii’nin orada iki saatlik serbest zaman verdik. Şar Dağlarının eteklerine kurulmuş olan Prizren, başkent Priştina’dan sonra ülkenin en büyük ikinci şehri. Nüfusu 200.000 ve bunun yaklaşık yüzde onu Türk. Ancak şehrin geneline baktığınızda görsel anlamda tamamen Türk şehri diyebiliriz. Hatta gözlerinizi kapatıp sizi meydanın ortasına bıraksalar ve sonra açsalar “AAA, burası Amasya” deme şansınız oldukça fazla. Evler Safranbolu ya da herhangi bir Anadolu şehrindekilerden farklı değil. Sokaklar dar, hafif meyilli gidiyor. Tam ortasından Bistriça Nehri geçiyor. En tepede kalesi, her yere hakim diyebilirim. Çoğu öyle değil midir zaten dediğinizi duyar gibi oluyorum. Haklısınız. Çifte Hamamlar ve Prizren’in Taş Köprüsü… İnternette yerli ya da pek çok kaynakta “Kosova’da sadece bir yer gezecek zamanınız varsa bu mutlaka Prizren olmalı” ifadesi geçiyor. Priştina’yı gördükten sonra bunun çok da yanlış olmadığını söyleyebilirim. Elbette fazla bizden bir yanı olması da bu düşüncemi destekliyor olabilir. Pek çok yerde tabelalar Türkçe’yi de kapsıyor. Özellikle yaşlı nüfusun Türkçe’yi oldukça iyi konuştuğunu söyledi Rehber Osman. Genç nüfus, pek çok yerde olduğu gibi, daha bir ilgisiz. Onlar Avrupa’nın göz kamaştırıcı zenginliğine ve refahına daha bir ilgi duyuyorlardır şüphesiz. Bu da bir noktaya kadar normal geliyor bana. Acıyı, açlığı, sefaleti yaşamadıysanız ne kadar anlatılırsa anlatılsın çok da ilgilendirmez sizi. Benzer bir durum Kıbrıs için de geçerli değil mi? Yaşı 35‐ 40’ın altında kalanlardan yüzde kaçı Türkleri seviyor ki? Hatta “siz olmasanız çoktan AB üyesi ve vatandaşı olmuştuk” diyenler o kadar fazla ki. Otobüsle merkeze gelirken gördüğümüz ilk tarihi yapı ünlü Namazgah. Rehber Osman’ın dediğine göre en eski Osmanlı yapısıymış. 1455 yılına tarihleniyor. Fatih Sultan Mehmet şehri fethettiğinde ilk namazını burada kılmış. Küçük bir minaresi var. Aslında tamamen yıkıkmış ama sonradan restore edilmiş. Burada bir de ziyaretçilere açık anı defteri varmış. Neresinden bakarsanız bakın Prizren’in tarihi bölgesi tipik bir Türk şehri havasında… Rehberli turumuz sırasında ziyaret ettiğimiz mekanlardan birisi Gazi Mehmet Paşa Camii, ya da diğer adıyla Bayraklı Camii. Prizren’deki en gösterişli Osmanlı eserlerinden birisi olduğunu söylemek lazım. Camii, 1574 yılında yapılmış. Bununla ilgili enteresan bir hikaye anlatılıyor: Gazi Mehmet Paşa yaptıracağı caminin tamamen helal parayla yapılmasını arzulamış ve buraya harcayacağı altınları Bistriça deresinin yanına götürmüş. Helal olanlar dibe çöksün haram olanları su alsın götürsün diye. Sonrasında dibe çökenleri toplatmış. Açılışı sırasında Paşa’nın talebiyle kapısına büyük bir kilit takılmış. Paşa, kalabalık insan grubuyla camiye yaklaşırken “Ey kilit, eğer bu camii helal parayla inşa edilmişse kendiliğinden açıl, yok bu işe haram karışmışsa açılma” demiş. Kilit kendiliğinden açılmış. İsmiyle ilgili bir hikayesi daha var. 1798 yılında Prizren Valisi Rüstem Paşa, şehirdeki tüm camilerde ezanın aynı anda okunmasını sağlamak için gündüzleri bayrak çekilmesini, gece ise her yerden görülebilecek bir fener yakılmasını emretmiş. “Bayraklı Camii” adının da buradan geldiği rivayet ediliyormuş. Caminin geniş bir avlusu var. Ahşap sütunlarla bezenmiş oldukça büyük bir yapı. Caminin kütüphanesi bir dönem, tüm bölgedeki Arnavutların bir araya gelip kurdukları Prizren Birliği’nin binası olarak kullanılmış. Prizren Birliği 1878 yılında kurulduğunda önceleri Osmanlı desteklemiş, ama bakmış ki bunların fikirleri bağımsızlığa doğru gidiyor 1881 yılında binmiş tepelerine ve yok etmiş. Ancak Arnavutlar açısından ilk birlik olma özelliğini taşıyormuş. Avrupa'nın En Genç Ülkes�: Kosova.. Türbe alanında bulunan sarı renkli selamlık binasında döneme ait bazı eserler ve örnekler mevcut. Görevli arkadaş büyük bir istekle tek tek bütün odalardaki şeyler hakkında ayrıntılı bilgiler verdi….2 6/10 Sinan Paşa Camii, Prizren’de görmeden geçemeyeceğiniz, fotoğraf karelerinden kolay kolay alıkoyamayacağınız bir eser… Yolun hemen diğer tarafında aynı isimli hamam yer alıyor. Bazılarınca erkekler ve kadınların ayrı yeri olması sebebiyle “Çifte Hamamlar” olarak adlandırılan hamam 1573 yılına tarihleniyor. Uzun yıllar sergi salonu olarak kullanılan hamamın, yakın bir dönemde çatısındaki kurşunları çalınmış. Sonrasında Türkiye’nin sağladığı 150.000 Euroluk destekle UNESCO tarafından onarılmaya başlanmış ancak ödenek yetersizliği nedeniyle çalışmalar durmuş. Bazı yerlerde çökmeler olması nedeniyle ziyarete kapalı. Yazık, böyle güzel bir eserin mutlaka restore edilmesi ve ziyarete açılması lazım bence. Osmanlının hakim olduğu yerlerde eğer şehirden bir dere ya da nehir akıyorsa mutlaka bir taş köprü vardır gerçeği Prizren’de de değişmiyor. Taş Köprü’nün tam olarak ne zaman ve kimin döneminde yapılmış olduğu bilinmiyor. Tahminler 15. Yüzyılın sonları ile 16. Yüzyılın başlarını gösteriyor. Köprünün bir büyük kemeri iki de yanlarda küçük kemerleri var. Uzunluğu yaklaşık 28 metre, genişliği ise sadece 4 metre. 1979 yılında büyük sel felaketi sonucunda yıkılan köprü 1982 yılında onarılarak yeniden faaliyete geçmiş. Estetik bir duruşu var, hele mevsim itibariyle altından gürül gürül akan Bistriça ile bütünleşince seyrine doyum olmuyor. Köprüden diğer tarafa, yani Şadırvan Meydanına doğru geçince bir diğer önemli Osmanlı eseri karşılıyor bizi: Sinan Paşa Camii. Herhangi bir Prizren fotoğrafında Sinan Paşa Camii’ni kolay kolay dışarıda tutabileceğinizi zannetmiyorum. Prizren’in en merkezi noktasında yer alan camii 1615 yılında devrin Budin ve Bosna Beylerbeyi Sinan Paşa tarafından yaptırılmış. Bazı kaynaklara göre caminin yapımında kullanılan taşlar bölgeden biraz daha uzaktaki yıkık Aziz Archangels Manastırı’ndan sökülüp getirilmiş. Tabi bunu reddeden İslami kaynaklar da var ama benim tahminim bunun doğru olabileceği yönünde. Zira kitaplarda Anadolu’da da eskiden kilise olan bazı yapıların cami ya da hamam yapımında kullanıldığına dair yazılar okumuştum. Cami, 14’e 14 metre kare Türbedar =2 7/10 şeklinde inşa edilmiş. Bir büyük kubbesi yanında mihrabın bulunduğu küçük bir kubbesi daha var. Minarenin uzunluğu ise yaklaşık 43 metre imiş. Cami, 2. Dünya Savaşında bir ara depo olarak kullanılmış, sonradan bir süre kaderine terk edilmiş. 1993 yılında yapılan onarım çalışmalarından sonra ibadete açılmış. Devamında TİKA’nın restorasyon çalışmaları olmuş ve 2011 yılında yeniden açılmış. Bir dönem Türkçe vaazın yasak olduğu camiinin imamı Türk. İmam yardımcısı Ali ise aynı zamanda caminin önündeki tezgahlardan birinde hediyelik eşya satıyormuş. Caminin içi rengarenk. Devasa avizenin etrafında kurandan bazı tasvirler olduğu gibi ortasında karpuz resminin bulunduğu motifler, çiçek resimleri de de yer alıyor. Kale bölgesinden Prizren manzarası… Turdaki herkesin karnı acıktığı için rehberli turumuz Prizren, hatta Kosova’nın en ünlü kebapçılarından birisi olarak kabul edilen Besimi’nin önünde sonlandı. Mekan oldukça büyük, arka tarafında da ön bölümdeki kadar büyük bir bahçe daha var. Herkes ön bölümde boş bulduğu masalara oturdu. Benim de karnım acıkmıştı ama serbest zaman iki saat olduğu için önce güzel bir şehir turu atmak istedim. Arzu benim bu önerimi kibarca reddedip Levent ağabeylerin masaya çökünce çantamı omzuma aldım ve Prizren’in dar sokaklarını arşınlamaya başladım. Sinan Paşa Camiinin önünden Bistriça boyunca ilerleyerek eski Prizren evlerinin bulunduğu bölgeye daldım. Ön taraftakiler bakımlı ve onarımdan geçmiş ancak arka sokaklara girince bakımsızlık kendini gösteriyor. Evler az katlı ve neredeyse tamamı birbirine bitişik. Bazılarında birbirine geçebilecek şekilde küçük kapılar da bulunuyormuş. Aralarda konaklar da mevcut. Pek çoğunun avlusu var. Bunun yanında nehir tarafında dinlenebileceğiniz şirin kafeler var. Orası burası derken daha önceden gözüme kestirdiğim Kaleye doğru çıkan yola saptım. Niyetim kaleye kadar çıkmaktı ama hem zaman darlığı hem de bir noktadan sonra daha da dikleşen yol bu fikrimden vazgeçirdi. Sinan Paşa Caminin arka tarafından giden şirin yoldan yaklaşık 15 dakikalık bir yürüyüşle kaleye ulaşmanız mümkün. İki farklı açıdan St. Saviour Kilisesi… Gazi Mehmet Paşa Camii… 8/10 Yaklaşık 500 metre yüksekte bulunan Prizren Kalesi’nin (ya da Kalaja) tarihi antik Romalılara kadar uzanıyormuş. Bizanslılar tarafından da kullanılan kale, Osmanlılar zamanında bugünkü görünümüne kavuşmuş. İçeride han, camii ve hamamlar da bulunuyormuş ancak bugün için hiç biri ayakta kalamamış. Yukarıda surlardan başka görülecek ne var derseniz size cevabım: Harika bir manzara.. Ben daha tamamına çıkamadan şehrin nefis manzarasını gözlemlediğime göre eminim yukarısı çok daha keyifli anlar sunuyordur. Yolunuz Prizren’e düşerse ne yapıp edip Kaleye çıkın derim. Giriş ücretsiz. Kaleye çıkarken sağ tarafınızda kalan minik patika 1330‐1348 yılları arasında inşa edilen St. Saviour Kilisesine çıkıyor. Ortodoks Kilisesi aslında bir soylunun kendi ailesi için yaptırdığı bir kiliseymiş. Sonradan bazı ilavelerle herkesin kullanımına açılmış. 2004 yılında çıkan ayaklanmalarda büyük zarar görmüş ve uzun yıllardır onarım çalışmaları devam ediyormuş. Bugün için ziyarete kapalı ama konumu itibariyle ziyaret edilebilecek bir noktada. Tıpkı kale bölgesinde olduğu gibi buradan da şehrin farklı açılardan resimlerini çekmeniz mümkün. Bistriça deresi, Köprü, Kale ve Prizren… Yeniden merkeze döndüm ve bu sefer şehrin kalbi olarak kabul edilen Şadırvan Meydanına geldim. Aslında “Şadırvan” ismi, meydan ve buna açılan sokakları kapsıyor. Trafiğe kapalı meydan her daim kalabalık ve hareketli. Prizren’lilerin en önemli buluşma noktalarından birisi. Aynı zamanda etrafıyla birlikte şehrin çarşısı da diyebiliriz. Sağlı sollu hediyelik eşya dükkanları, kafeler, ortasında buz gibi soğuk su içebileceğiniz çeşme, yorulduysanız binerek keyifli bir gezi yapabileceğiniz faytonlar… İnsanlar rahat, gençlere bakarsanız kendinizi klasik bir Avrupa şehrinde sanabilirsiniz. Hediyelik eşya dükkanlarından çok ucuza bir şeyler almanız mümkün: Magnetler 1 €, bölgeye has diğer parçalar 2‐5 €. Neredeyse satıcıların tamamı anlaşabileceğiniz kadar Türkçe biliyorlar. Hatta bazılarının bir hafta önce Türkiye’den buraya çalışmaya geldiklerini düşünecek kadar temiz ve akıcı bir Türkçe konuşanlar da var. Burada saatler, hatta birkaç gün bile çok keyifli geçerdi eminim. Prizren’in arka sokaklarında ilerlerken… Şadırvanı geçince ortalık tenhalaşmaya başladı. Pek çok şehirde olduğu gibi turistik alanın dışına çıkınca gördüğünüz şeyler farklılaşıyor. Az katlı binalar çok katlıya, yayaların gezdiği yollar yoğun bir araç trafiğine dönüyor. İki farklı kiliseyi de fotoğrafladıktan sonra bir başka noktadan nehir kenarına çıkıyorum. Orası burası, bu sokak o sokak derken yeniden kendimi Besimi’nin önünde buluyorum. Artık serbest zamanda bir saatim var ve karnım gerçekten çok acıktı. Arzuların yanına gidince verdikleri siparişleri nasıl bitireceklerini düşünürken buldum onları. Çözüm basit: Ben yedim. Ve doyduğumu da söyleyebilirim. Tüm Balkan coğrafyasında olduğu gibi burada da porsiyonlar büyük, sipariş verirken bunu mutlaka gözetmelisiniz. Kosova’nın resmi para birimi Euro olduğu için fiyatlar Makedonya’ya göre biraz daha pahalı ancak halen ucuz. Örneğin Besimi’de kaşarlı köfte, sucuk, cevapi, patates ve soğandan oluşan iki kişilik et ..Bir kişilik shopskasalad 1,5 €, lavaş‐peynir tabağı 1 €, bira 1,5 €. Yemek yiyebileceğiniz bir diğer ünlü mekan ise Taş Köprü’nün diğer tarafında (Gazi Mehmet Paşa Camii) bulunan Sofra Restoran. Sahiplerinin Türk ve kebaplarının enfes olduğunu okumuştum. Şadırvan Meydanı ve ona açılan sokaklar her daim kalabalık ve hareketli; Besimi, Kosova’nın en popüler kebapçılarından birisi… Buraya kadar gelmişken ülkemizde son dönemde “Balkanların Kraliçesi” adıyla son derece popüler olan trileçeden yemeden gitmek olmazdı elbette. Rehberimiz Osman en iyi trileçenin taş köprünün hemen ayağında bulunan Aurora’da yeneceğini söylediği için orayı tercih ettim. Burası hem restoran, hem kafe hem pastane olarak kabul edilebilir. Konumu da seyre çok uygun. Trileçeyi söyledim. Porsiyon oldukça büyük. Bence tam kıvamında ve nefis. Fiyatı 1,50 €. O sırada bizim Cem’ler de geldi. Onlar Besimi’de yediklerini beğenmişler ama buradakinden de tattılar ve bunun daha lezzetli olduğunu söylediler. Serdar’la birlikte ortak bir sipariş vermeyi de ihmal etmediler. Peki nedir bu trileçe? Bosna yazımda etraflıca anlatmıştım ve o notları buraya da almak da bir sakınca görmüyorum. Trileçe, çok popüler bir Balkan tatlısı. Bazı yerlerde Makedon olarak belirtilse de asıl Arnavutların tatlısı imiş ama şimdilerde pek çok Balkan ülkesinde, ki buna bizim memlekette dahil, yiyebiliyorsunuz. İnternette yaptığım araştırmalarda farklı şeyler anlatılsa da tartışmasız gerçek olanlar; keçi, inek ve koyun sütünün karışımından oluştuğu, diğer malzemelerin ise irmik, un, yumurta, bol şeker ve krema olduğu. Sütle bezenmiş bir kekin üstünde karamel ya da frambuazdan yapılmış bir jöle olarak tarif edebilirim. Eski ustalar tariflerini sır gibi sakladıklarından farklı lezzetler alma ihtimaliniz çok yüksekmiş. Öyle hafif bir tatlı ki insanın yedikçe yiyesi geliyor. Bu yüzden siz siz olun bu tarz tatlıları seviyorsanız sakın aç olarak trileçe sipariş etmeyin. Daha doğrusu bunun bir tatlı olduğunu unutmayın. Saatler 16.30 olduğunda Prizren’den hareket ettik. Daha fazla süre geçirmeyi hatta konaklamayı arzu ederdim. Prizren Üsküp arası 108 km ve tahmin edebileceğiniz gibi yollar sürat yapmaya pek uygun değil. Yakın zamanda da düzeleceğine dair bir hareket yok. Buralara gelirken yol süresini ülkemizin iki katı hesaplarsanız daha iyi olur. Kosova gümrüğüne geldiğimizde saatler 18.25’i gösteriyordu. Yaklaşık 15 dakikada işlemler halloldu ve Üsküp’e vardığımızda saat 19.15’ti. Neresinden bakarsanız bakın Prizren’in tarihi bölgesi tipik bir Türk şehri havasınd10 Aurora’da Trileçe yemenizi tavsiye ederim… Avrupa’nın en genç ülkesi Kosova pek çok açıdan yeniden inşa ediliyor. Kamu kurumları, şehirleşme, savaşın izlerinin silinmesi derken daha yapılacak çok iş var. Priştina, biraz Ankara’ya benziyor. Klasik bir başkent. Turistik anlamda favori mekanlarımdan olamaz. Ancak Prizren için aynı şeyleri söyleyemem. Prizren mutlaka görülmesi gereken, hatta daha fazla zaman geçirilerek yaşanılması gereken şehirlerden birisi. Zaman darlığı nedeniyle görme imkanımın olmadığı o kadar çok tarihi yapı var ki: Suzi Çelebi Camii, Levişka Kilisesi, Halveti Tekkesi, Eski Değirmen ilk aklıma gelenler. Burada bir ya da iki gece kalıp şehre nüfus edilmesi en güzeli ve keyiflisi olsa gerek. Siz siz olun yolunuzu mutlaka Prizren’e düşürün ve imkânınız varsa burada konaklayın. Pişman olmayacaksınız. Seyahatle kalın… Yazılan Yorumlar... Cagataythr (12 Aralık 2015) Slmlar hakan bey subat sonundan baslayıp mart 3 te bitecek bir gezi planımız var kosovamakedonya ve sırpistan şeklinde.. Sırt cantalı olarak yapacagız bu işi hava şartları bizi çok olumsuz etkilermi?? 2. Internette dolasan kosavaya girenin sirpistanaalinmadigi seklinde olayidabelgradtemsilciligimiz le gorustum direk kosovasirbistanarasigecisyaparsanizsikinti ama araya ucuncu bir ulke sokup mesela kosovamakedonyasirpistanhicbi problem olmayacagiulkeye almama gibi bir lukslerininbulunmadigisoylendi ancak dedigniz gibi kosovagiriscikislarininuzerine iptal yada carpiisaretiatilabiliyormus..hakangeziyor (02 Aralık 2015) Figencim eminim bir gün yolunu oralara yeniden düşürürsün. Buna mutlaka değecektir... Tamercim, sonsuz teşekkürler... TAMER (29 Kasım 2015) Sevgili Hakan yine güzel kalemin ile çok güzel anlatmışsın. Eline sağlık... Mor Uçurtma (22 Kasım 2015) sevgili hakan..birkac yıl oncebıarkadasimigormekicinpristinaya gitmiş, zaman darlığından Ohri ve prizden arasında tercih yapmak zorunda kalmış, Ohriyi görüp geri dönmüştüm. Satırlarını okudukça gezimin cok havada kaldı Sinan Paşa Camii, Prizren’de görmeden geçemeyeceğiniz, fotoğraf karelerinden kolay kolay alıkoyamayacağınız bir eser… Bistriça deresi, Köprü, Kale ve Prizren…
Saraybosna Yemek
Saraybosna yemek kültürü açısından yerel lezzetlerin yanı sıra Türk mutfağını da anımsatan çeşitlere sahiptir. Et ve patates ağırlıklı yemek çeşitleri boldur. Bunun dışında sarımsak, domates, patates, soğan, pirinç, makarna, süt ve un yemeklerde kullanılan temel maddelerdir. Ne yazık ki vejetaryenler için yemek seçenekleri azdır. Vejetaryenler için pirinç ve etsiz yahni tercih edilebilir. Saraybosna’da seçenek az da olsa sadece vejetaryen yemekleri yapan iyi restoranlar bulunmaktadır. Yerel yemeklerin yanı sıra İtalyan mutfağını yansıtan restoran seçenekleri de mevcuttur.
Saraybosna yemek çeşitlerinde pirinç ve makarna içeriği de ağırlıklı olarak kullanılır. El yapımı tarhanadan hazırlanan çorba özellikle Ramazan ayında popülerdir.
Saraybosna yeme içme konusunda Türkiye ile karşılaştırıldığında nispeten daha pahalı olsa da fiyatlar uygundur. Örneğin; 2 porsiyon börek ve içecek için yaklaşık 12 Bosna Markı ödemeniz gerekir.Saraybosna iklim ve hava koşulları olarak hemen her mevsim taze ve doğal sebze meyve üretimine elverişli bir yerdir. Bu da yemek çeşitliliğine ve içeriklerine yansımaktadır. Yerel lezzetleri sunan yerlerde civarda yetiştirilen ürünler kullanılmaya dikkat edilmektedir.Türk kahvesine benzeyen Bosna kahvesi de Saraybosna’ya geldiğinizde tatmanız gereken lezzetlerdendir. Özellikle şehir merkezinde el yapımı kahve setlerinde bu kahveyi bunan birçok yer bulunmaktadır.
Günümüzde yerel lezzetleri sunan yerlerin yanı sıra dünya mutfaklarını yansıtan restoranları da görmek mümkündür. İtalyan, Çin, Avrupa, Dalmaçya gibi mutfakların lezzetleri de tadılabilir. Türk ve Akdeniz mutfağının Saraybosna yemekleri üzerindeki etkisi de yadsınamaz derecede çoktur. Şehirde McDonald’s, BurgerKing gibi yerler olmasa da hamburger ve pizza çeşitleri de bulunabilmektedir.
Saraybosna’da Ne Yenir?
Cevapi: Izgara et, soğan ve ekmekten oluşan cevapi bir yemek çeşididir. Saraybosna usulü köfte olarak tanımlanabilir. Tekirdağ köftesine benzeyen bu yemek metal tabaklarda, yağlı ekmek üstüne ve bol olarak servis edilir. Köfte fiyatı 100 gram için ortalama 3 Bosna Markı’dır.
Cevapcici. Bosna Hersek’in ünlü köftesini mutlaka deneyin.
Pita: Yöresel Saraybosna yemeklerinin en popüler olanlarındandır. Bir hamur işi çeşidi olan pita içerisine peynir, ıspanak, patates, bal kabağı gibi farklı malzemeler konulabilir. Yuvarlak ya da düz şekilde hazırlanır. Yanında ayran içilmesi tavsiye edilir. Yerel fastfood olarak bilinen pita hemen her yerde uygun fiyata bulunabilir.
Boşnak Böreği: Saraybosna’ya gelince tadılması gereken lezzetlerden bir diğeri de Boşnak böreğidir. Peynirli, kıymalı, patatesli ve ıspanaklı çeşitleri bulunan bu börek birçok yerde günün her saatinde bulunur. Özellikle kahvaltı için oldukça aranan bir seçenektir. Yanında ayran ile servis edilir.
Muhteşem lezzeti ile kentin en özgün lezzetlerinden olan Boşnak Böreği…
Klepe: İtalyan ravolisine benzeyen bir yemektir. Eskiden fakir ailelerin ana yemeği olarak bilinse de günümüzde yöresel lezzetler arasına girmiş ve popüler olmuş bir yemek çeşididir. Küçük hamur işi parçalarının kıyma, soğan, tuz ve biber harcı ile doldurulması ile hazırlanmaktadır. Servis edilirken tercihe göre üstüne sarımsaklı yoğurt da konulabilmektedir. Bey Çorbası: (Begova Çorba) Yöresel Saraybosna yemekleri arasında en ünlü olan çorba çeşididir. İçerisinde tavuk, havuç, maydanoz, limon suyu, biber ve tuz bulunmaktadır.
Soğan Dolma: Dolma ve sarma çeşitleri Saraybosna’da sık sık görülebilecek yemek çeşitlerindendir. Buraya özgü olanı ise soğan dolmasıdır. Soğan tadından hoşlanmıyorsanız bile bu yöresel lezzeti tatmanızda fayda vardır. Genellikle yoğurt ile servis edilmektedir.
BosanskiLonac: Zengin içeriği ve lezzetli tadı ile bilinen bir yemek çeşididir. Et ve farklı sebze çeşitleri ile hazırlanır. Kullanılan sebze çeşitleri arasında karnabahar, patates, domates, havuç, maydanoz, sarımsak ve biber vardır. Pişirme sürecinde içerisine 1 -2 kaşık beyaz şarap eklenmektedir. Orijinalinde seramik bir kapta büyük büyük doğranmış et ve sebzeler yaklaşık 3 – 4 saat pişirilir.
Filovana Paprika (Biber Dolması): Pirinç ve dolmalık biber ile hazırlanan bir yemektir. Harcı domates, biber, yumurta, baharat, kıyma gibi şeylerle çeşitlendirilir. Ekmek ya da patates püresi ile servis edilir. Ayrıca yanında yoğurt ve salata da sunulur.
Sarma: Türk yemeği olarak bilinen yaprak sarmasıdır. Harcı pirinç, domates, soğan, baharat çeşitleri ile lezzetlendirilir. Sıcak servis edilmesi tercih edilen sarmanın yanında yoğurt da sunulur. Sarmanın ekşi olanının makbul olduğu düşünülür.
Sis Cevap (Şiş Köfte): Ünlü Cevabi yemeğinin şişte hazırlanan halidir. Soğan ve baharatlar ile hazırlanan kıymanın şişte pişirilmesi ile yapılır. Yanında pilav ya da patates ile servis edilir.
Bamja (Bamya): Bosna Hersek yemek kültüründeki en önemli sebzelerdendir. Doğu kültürüne ait olduğu düşünülen bu sebze Saraybosna yöresel lezzetlerinden mutlaka tatmanız gereken bir çeşittir.
Kalja: Karnabahar ve et ile hazırlanan bir yemek türüdür. Ayrıca içerisinde havuç, sarımsak, maydanoz ve baharat da bulunmaktadır.
Tarhana: Kurutulmuş tarhana ile hazırlanan bir çorbadır. Bizim mutfağımızda tarhana tadına benzer bir lezzettir. Farkı içerisinde kullanılan baharat çeşitleridir.
İşkembe Çorbası: Türk mutfağı ile ortak bir nokta daha işkembe çorbasıdır. Duvec: Sebze yahnisidir. Güvece benzer bir yemek çeşididir. Kacamak: Mısır ve patates ile hazırlanan bir sebze yemeğidir.
Livno Peyniri: Livno kasabasında yapılan sarı bir peynir çeşididir. Pavlaka: CremeFraiche’ye benzer ekşi kremamsı bir peynir türüdür. Baklava: Bildiğimiz baklavayı bir de Saraybosna’da denemek de fayda vardır. Breskvica: Şeftali benzeri bir kurabiyedir.Hurmasica: Tatlı bir şurup ile hazırlanan hurma tatlısıdır.Sampita: Marshmallow benzeri, dolgulu bir hamur işi tatlısıdır.
Bosna Hersek
• Hakkımızda
• İletişim
Bosna Hersek Mutfağı
Malum gezilecek yerlerin güzelliği kadar yemekleri de önemli bu yüzden ufak bir araştırma ile Bosna Hersek Mutfağı hakkında bir kaç püf noktası ;
Bosna Hersek Mutfağının Genel Özellikleri;
• Bosna Hersek mutfağı beslenmesinde ana yiyecek bir çok çeşidi olan ekmektir.
• Pek çok sebze çeşidi vardır. Sebzelerin etle birlikte soğanlı pişirilmesi yaygındır.
• Bosna Hersek Mutfağının en önemli özelliklerinden biri süt ve süt ürünleri sıkça kullanılır olmasıdır.
• Çoğunlukla yemeklere konan soğan, kıyma et ve hatta sebzelersu konmadan önce yağda kavrulur.
• Haşlanmış yemekler çok hafiftir. Çoğunlukta az suyla haşlandığından dolayı doğal lezzeti kaybolmamaktadir. Acı baharatlar(oryantal baharatlar) bu yemeklerde çok az ölçüde bulunmaktadır.
• Bosna Hersek Mutfağında yemekler genellikle doğalıdır. Yemeklerde sebzeler(ot, patlıcan, domates, patates, soğan, havuç, maydanoz, salar, pırasa, mahuna, pirinç, yasış tatlı biber), meyveler(erik, ayva, elma, vişne, kiraz), süt ve süt ürünleri(tatlı ve ekşi süt, kaymak, yoğurt, tatlı kaymak bulunmaktadır.
• Bosna Hersek Mutfağında genellikle sos servisi yoktur. Pişirirken ya da yuha(çorba) yaparken ya da pişirme süreç sonunda yemeklere ilave edilir.
Saraybosna, Balkanlardaki birçok Osmanlı geçmişi olan devletler gibi benzer yemek çeşitlerine sahip bir şehir. Saraybosna Balkan Turu boyunca en çok rahat ettiğim şehirlerden biri olacaktır. Bosna Hersek yemeklerinin Türk mutfağının hemen hemen aynı olması gezi boyunca keyifle yemek yemenize yardımcı olacakır. Gelelim Saraybosna’nın ünlü yemeklerine.
Saraybosna’da Yeme İçme & Yöresel Yemekler
Cevapi (Köfte)
Saraybosna’da en çok bulabileceğiniz yemek köfte. Üsküp , Mostar ve diğer Balkan şehirlerinde olduğu gibi Saraybosna’nın da en çok tercih edilen yemeği “Cevapi” olarak geçen köfte. Cevapi bildiğimiz Tekirdağ Köfte’nn bir benzeri. Metal tabakta yağlanmış pide arasında bol kepçe gelen porsiyonlar size keyifli bir yemek yaşatacaktır. Tabakta pide ve köfte haricinde küp küp doğranmış soğanlar , domates ve közlenmiş biber bulunuyor. Şehrin hemen hemen her köşesinde bulunan köftecilere ise “Cevabdznica” (köfteci) adı veriliyor. Köfte fiyatları her yerde hemen hemen aynı. 100 gr lık köfte 3 Bosna Markı (3,5TL), 200 gr lık köfte (7 TL).
Burek (Börek) & Ayran
Saraybosna ve Bosna Hersek’in bir diğer ünlü yemeği Boşnak Böreği. Türkiye’deki böreklerin çok benzeri olan börekler kıymalı , peynirli , patatesli ve ıspanaklı. Her ne kadar Saraybosna’ya gitmeden Boşnak böreklerinin yağlı olacağını düşünseniz de börekleri çok çok güzeldir. Börekler de Türkiye’deki gibi porsiyon hesabı alınıyor. Özellikle Baş Çarşı içinde bir çok börekçi bulmak mümkün. Bu arada Boşnak Böreklerinin kıymalısına ayrı isim peynirlisine ay isim vb. veriliyor ama çarşıdaki hemen hemem tüm satıcılar az biraz
Türkçe biliyor , o yüzden sorun yaşamazsınız inşAllah.Eğer otelinizde kahvaltı yoksa kafaya takmayın , güne lezzetli Boşnak Börekleri
ile başlayın .Böreklerin fiyatına gelirsek ;
Fiyatlar Türkiye’ye oranla yüksek olsa da Saraybosna maalesef beklediğimizden pahalı bir şehir.2 porsiyon börek + 2kola 12 Bosna Markı (14 TL)
Saraybosna’da hemen hemen çoğu restoranda ve börekçide ayran bulmak mümkün. Yalnız bizdeki gibi ayran yerine yoğurt olarak adlandırmışlar. Kıvam olarak ise biraz daha yoğun ve biraz tuzsuzdur.
Dolma – Sarma
Bosna Hersek’teki tanıdık diğer yemeklerden biri de biber dolması ve yaprak sarması . Bunlar dışında biz de çok yapılmayan soğan dolması Bosna’nın bir diğer ünlü yemeği. Özellikle eğer daha önceden yeme fırsatınız olmadıysa soğan dolmasını deniyebilirsiniz. Saraybosna’daki restoranlarda tüm bu dolmaların bir arada olduğu menüler de olabiliyor. Dolma Sahan bu 3 dolmanın bir arada olduğu örnek bir tabak.
BegovaCorba (Bey Çorbası)
Begova Çorba Saraybosna’da bulabileceğiniz bir diğer yöresel yemek. Çorba genel olarak tavuk , bamya , havuç , bezelye ve pirinçten oluşuyor. İsteğe bağlı olarak çorba içine krema da koydurabilirsiniz.
Pleskavitsa
Pleskavitsa köftenin bir benzeri. Cevabi yani köfteden farkı ise etin bir disk biçiminde tek paça olması. Pişirme metodundan dolayı etin içi biraz daha sulu .
Balkanlarda bunlar dışında bulabileceğiniz birçok tanıdık lezzet de var. Bosna Kahvesi Türk Kahvesi’nin aynısı. Baş Çarşı içinde oturduğunuz kafelerde kahve istediğinizde Türk Kahvesi mi yoksa İtalyan Kahvesi mi ?diye soruyorlar. Bosna Kahvesi kişiye özel bakır tepside , bakır cezve , kulpsuz fincanlar ve lokum ve su ile servis ediliyor. Açıkcası sunum olarak bizi geçmişler. Bu kadar güzel sunulan kahvesinin fiyatı ise yalnızca 1,5 Bosna Markı (1,6 TL) Bunlar dışında Teletina ve Sitni Cevap Saraybosna’da deneyebileceğiniz diğer yöresel yemekler.
Saraybosna’da ayrıca ayran, nargile, çerez, lokum, haşlanmış-közde mısır vb. bulmanız mümkün. Şehirde hiç McDonald’s, BurgerKing gibi fastfood zincirleri dikkatimi çekmedi yalnız Baş Çarşı içinde İtalyan yemekleri de yaygın. Hamburger, Pizza vb uzun sürede şehirde kalacaklar için bir diğer alternatif yemekler olabilir.
Sonuç olarak Saraybosna’da aç kalınmaz hatta keyifle yemek yenilir. Şehirde yaşam genel olarak pahalı olsa da fiyatlar Avrupa’daki bir çok şehre göre makul denilebilir.
börek, boşnak böreği, çorba, kahveköfte, saraybosna, yemek
SARAYBOSNA YEME İÇME DOSYASI
By Gezici Günlük | 12 Ağustos 2014
2 Yorum
Haydi itiraf edelim: Türküz, doğruyuz, oburuz!..
Bir seyahate çıkmadan önce “nereleri görmeli” değil, “neleri yemeli” araştırmaları daha ağır basıyor.
Bu kapsamda Saraybosna için ben de kendime göre ufak çaplı bir araştırma yaptım ve ne yemeli, nerede yemeli sorularına karşılık şöyle bir liste hazırladım;
Önce Biraz Sözlük Bilgisi
İzvolte: Bir lokantaya girdiğinizde, bir tezgaha yaklaştığınızda, bir kafeye oturduğunuzda ilk duycağınız kelimelerden biri “izvolte” olacak. Buyrun manasındaki bu sözü hiç paniklemeden, İngilizce’ye hiç bulaşmadan Türkçe sipariş vererek yanıtlayabilirsiiniz. Evet, genel olarak Türkçe Saraybosna’da geçerli bir lisan..
Kafa: Türk kahvesine benzeyen Boşnak Kahvesi’ni aslında
bizden biraz farklı içiyor Bosnalılar. Biz köpüklü severiz; onlar köpük sevmiyor. Cezve ile yapılan sunumda raconlara uygun bir Bosna kahvesi içmek isterseniz kaşık ile kahveyi üstten üstten karıştırmak gerekiyor; kaşığı hiç dibe daldırmadan. Sonra üstten bir kaşık köpüğü fincanın dibine bırakıp üzerine kahveyi dökmek gerekiyor. Türk kahvesine göre biraz daha seyreltilmiş ama iyi yapıldığında kesinlikle lezzetli bir kahve bu.. Yanında kıtlama şekeri, lokumu, suyu ya da şerbeti ile son derece keyifli. Bir başka geleneksel dikkate değer detay da fincanın dibinde bulunan yıldız. Kahve bitiyor, fincanı ay şeklinde saran baş ve işaret parmaklarınız ve ortada yıldız ile kahveye ince bir anlam yükleniyor.
Bureg: Bu da bildiğimiz börek ama belki de bazılarımızın bilmediği Boşnakların börek konusunda ne kadar yetenekli olduğu. Kıymalı, patatesli, ıspanaklı, peynirli, kabaklı börekler, üzerinde arzuya göre yoğurt bazlı sos ile de servis ediliyor.
Cevapi: Balkanların eti meşhur, dolayısı ile köftesi de..Yeral adı “cevapi” olan ince uzun hazırlanan köfteler nefis bir pide ve kıyılmış soğan ile servis ediliyor. Yine raconlara uygun bir köfte ziyafeti çekmek isterseniz arasına “kajmak” da koydurun. Dev boyutlardaki yassı köftelere de pleskavica deniyor.
Ayran: Başka gidenlerden duymuşsunuzdur belki; o ayran değil, yoğurt diye.. Doğrudur. Yoğurdu iyice çırpmışlar, yeterince sıvılaşınca bardağa doldurmuşlar. Ancak gerçek sütten yapılmış gerçek yoğurt, börek ve köfte ile pek güzel yakışıyor, ferahlatıyor, iştah açıyor!..
BataciPiletina/Teletina: Bu yazıyı bir menüde, bir lokantanın vitrininde görünce anlayın ki orada tavuk baget/patates ya da incik/patates ile yapılmış güzel bir fırın yemeği var..
Baklava / Tatlı: Yine birçok sütlü tatlı ve Baklava göreceksiniz. ben baklava yemeyi kendi şahsıma Antep ile sınırlandırdığım için sadece bir kafede bayram nedeniyle ikram edilenin ucundan tadına baktım. Çok katlı, çok cevizli biraz da şekerliydi; baklava burada yenmeli mi, bilemedim. Ama bence sütlü tatlılar çok başarılı.
Ardıç Suyu ve Boza: Ben de gidince öğrendim ki Ardıç’tan yapılan limonta benzeri bir içecek varmış; bir çok derde devaymış; bilenler pet şişelerle dönerken eve taşırmış.. Biz de birer bardak denedik bu durumda. Tadı, şekeri az, zencefilli gibi hafif buruk ama ferah bir içecek; denediğime pişman değilim!. Bir de sadece uzaktan baktığım boza var menülerde. Bildiğimden koyu renkli ama daha sulu görünen boza yerel tatlar sunan dükkanların ve kahvehanelerin menüsünde..
Bey Çorbası: Tavuklu, bamyalı, terbiyeli bir çorba olan Bey/Begova çorbası yaz nedeni ile benim tadım listemde yoktu ancak soğuk havalarda ziyaret edecek olanların listesinde mutlaka olmalı.
Mezedluk: Evet, Bosna’nın da mezeleri var. Kırmızı biber ve patlıcan ile yapılan “ajvar”, tuzlu kaymak, isli peynir ve bizde de Boşnak eti/pastırması diye satılan pek meşhur isli kurutulmuş et, yemek öncesinde ya da kahvaltı seansında mutlaka tadılacaklar listesinde olmalı.
Mezeler konusundayken yerel alkollü içeceklerden de bahsedelim. Alkol oranı yüksek meyve rakıları ‘Rakija’ için çok içeni yamultur diyorlar; ona göre.. Erikli, armutlu, üzümlü,…freeshop raflarında görebildiklerim. Şehrin milli birası Sarajevsko her köşede -hatta hediyelik şişeleri bile var. Bu bölge şarap üretimi açısından da şanslı. Mostar çevresinde üretilen şaraplar dünya şarapları ile yarışır konumdaymış. Üzüm cinsi olarak kırmızıda Blatina ve Vranac, beyazda Grasevina; bölge olarak Carska ve Mostar aklınızda bulunsun.
Bunlardan başka dolma, et şiş gibi yiyeceklerin sunulduğu Boşnak Sahanı, Soğan Dolması, ve bizim mantının Boşnak versiyonu Klepe diğer tadılacak ünlü yemekler arasında.
Bir de Saraybosna-Mostar yolu üzerinde nehir kıyısı boyunca sıralanan kuzu çevirmeciler var ki, seyahatinin içine Mostar’ı da eklemeyi düşünenlere önemle hatırlatılır.
Hvala: Son olarak aldığınız servise kendi lisanlarında teşekkür etmek isterseniz -ki benim her ülkede tercihim budur- “Hvala” demeniz yeterli; gülümseyerek karşılayacaklar sizi..
İşte Adresler
Aşağıda gitmeden önce edindiğim adreslerden oradaki anlık keşiflere kadar tüm adresleri bulacaksınız. İyisi, kötüsü, denenmişi, es geçilmişi ile işte Saraybosna Yeme İçme Adreslerim:
Pivnica HS Tevellütü 150 yıl öncesine dayanan bira evi tam da bira fabrikasının yanında bulunuyor. Şehirdeki en keyifli mekanlardan biri. Sadece bir bira içmek için de uğranabilir, akşam yemeğine de denk getrilebilir. Bu tarihi, ahşap dokulu, geleneksel biraevi benim çok hoşuma gitti; sizin de beğeneceğinizi umuyorum. / Franjevacka, 15
CevabdzinicaZeljo Saraybosna’da dört bir yanınız köfteci ama Zeljo benim gönlümün birincisi. Yerlinin tercihi Zeljo, siparişlere yetişmek için aynı sokağa iki mekan birden açmış, çok da iyi yapmış. 5, 10, 15 köftelik porsiyonlardan 10′lu olan gayet aç bir insanı rahatça doyurur; yok ben çıldıracağım diyorsanız 15′liye yürüyün.. İçine mutlaka kaymak koydurup yanında da ayran için.. Yassı köfte ve sucuk da diğer alternatifleriniz. Neyin fiyatı ne kadar hiç hatırlamıyorum; tek bildiğim çok ucuz olduğu.. / Kundurdziluk, 19
Bistro Avlija Merkezdeki o “başçarşı” dairesinin biraz dışına çıkıp daha çok evlerin, tek tük yeme içme mekanlarının olduğu tepelere doğru yöneliyoruz. Avlija’yı üzerinde pembe kalpler olan mavi bir kapının ardında buluyoruz. Yokuşu tırmanıp yorulmuşuz, susamışız; bu renkli serin avlu cennet gibi geliyor.. Hava aşırı sıcak olunca ana yemekler değil, birer Sarajevsko yanına atıştırmalıklar ile donatıyoruz masamızı. Avlija tabağındaki kuru etten sonra Saraybosna’da yediğim başka hiç bir kuru eti beğenmedim. Bizdeki pişiye denk gelen lokum, yöre peynirleri ve mantı ‘klepe’ kesinlikle şahane.. / Sumbula Avde,2
ZlatnaRibica Onu anlatmak için sizi şöyle ZlatnaRibica‘ya alabilir miyim ?/ Kaptol, 5
Dveri Çok Gezenler Kulübü’nden Kerimcan’dan okumuştum Dveri’yi; mutlaka bir akşamı ayırmaktı niyetim. Önceden uğrayıp akşam 21:00′e kendimizi garantiledik. Burası yöre yemeklerini sunan -aslında- birazcık turistik bir yer. Ama ortam ve yemekler öyle güzel ki, etraftaki masalarda hep İngilizce konuşulmasına bu seferlik takılmıyoruz. Ev yapımı ekmek mutlaka denenecekler arasında. Başlangıç olarak o şahane çörek gibi ekmeğin yanına şarküteri tabağı yerine yerel lezzet tuzlu kaymak, ajvar söylüyoruz. Ana yemeklerden biri gulaş diğeri arasına kuru et konularak yapılan özel. Dveristeak. Mutlaka diye tavsiye edilen ev şarabı da masamızda yerini aldıktan sonra tek şikayetimiz porsiyonların aşırı büyüklüğü. / ProteBakovica 12
Slatkocoše Ferhadija’dan her geçişte tam köşeye hakim konumu ve sevimli tabureleri ile dikkatimi çeken bu köşede de bir kahve molası veriyoruz. Burada Bosna usulü kahve yok. Zaten tıpkı Makedonya gibi Saraybosna’da da şehir insanı bol bol Macchiato içiyor; biz de onlara ayak uydurup bir süre yoldan gelen geçeni izliyoruz./UlicaSaraci, 2
İnat Kuca Gider gitmez ilk dinleyeceğiniz, belki de çoktan okuduğunuz İnat Evi’nin hikayesi olacak.. Hani yıkmak istemişler de sahibi inat etmiş, aynı evi karşı kıyıya yaptırmış inadından.. işte o.. Hikayesi ile popüler ev şimdi yöresel lezzetlerin tadılabileceği bir restoran ama kendisi benim ilgi alanımda değil.. / MustajMasinMejdan
Buregdzinica Sac Börekçilerin hemen hepsi aynı sokakta toplanmış. BuregdzinicaSac’da aynı sokakta küçük dar bir aralıkta minicik bir dükkan. Börekler o meşhur köz altında pişiyor ancak müşterinin görüş alanında değil. Tezgahta cin gib bir hanım var tüm servis ile ilgilenen. Kendisi birazcık asabi ve servis tercih ettiğiniz böreğe göre birazcık yavaş.. Ancak her şeye rağmen Saraybosna’da yediğim en iyi börek buradaki..Üstelik şehirde yaşayanların da ilk tercihi. Gözlemlerime dayanarak önerim şu olacak: Tezgahtan göz ucu ile böreğinizi seçip gidip bir masaya oturur ve siparişi almak için masaya gelmesini beklerseniz size asabilik yapmayacak!.. / Mali Bravadziluk, 2
Buregdzinica ASDZ Vitrinindeki üzeri köz kaplı ilginç pişirme sistemi ile hemen ilginizi çekecek olan börekçi Saraybosna için önerilen adreslerden biri. Hem çeşit çeşit börek hem de yöresel fırın yemekleri sunuluyor. Zırh ile çekilmiş kıymadan yapılan börekleri lezzetli ama hamur kesinlikle Sac’daki kadar başarılı değil.. / Bravadziluk
Buregdzinica Bosna Bir üstte bahsi geçen börekçinin tam karşısındaki Bosna Börekçisi yine iyi börekçiler listesinde adı geçenlerden. Birden fazla sefer börek yemeyi düşünenler listesine ekleyebilir ama ilk tercih -dediğim gibi- Buregdzinica Sac!..
CevapdzinicaHodzic Burası da yine daha gitmeden adı ezberlenen o meşhur Galatasaylı futbolcu muhabbetinin döndüğü köfteci. Aşırı iyi köftesi olduğunu söyleyene rastlamadım; sahibi ile Galatasaray hakkında yapılacak Türkçe sohbetin tadı köftenin tadına ağır basıyor demek ki.. / Bravadziluk, 34
Pod Lipom Dveri’den vazgeçseydim PodLipom’u deneyecektim ancak Dveri kazandı. Yine yöresel yemekler ve lezzeti iddialı çorbalar sözkonusu. Fiyatları şehir ortalamasına göre biraz yüksek deniyor.. / Prote Bakovica,4
To Be or (not) To Be Minnacık iç salonu ile, benim için sanki kış ziyaretlerinde daha çok keyif alınacak bir adres gibi.. Tabelasından masa örtüsüne her şeyi ile sevimli.. / Cizmedziluk, 5
Barhana Restaurant Otantik havadaki bir diğer yöresel adres olan Barhana, yine Başçarşı’nın içinde. Giderken listeme almış olsam da yemek için tercihlerim arasına giremedi. /DulaginaCikma, 8
Morica Han Biribirine çok yakın onlarca handan biri olan Morica özellikle yöresel havada yapılan kahve servisi ile bu hanların en ünlü ve turistik olanı. Doğu ve Güneydoğu’daki hanlarımızın Saraybosna versiyonu gibi. Bir kahve içmek ya da mimarisini incelemek için mutlaka içine girilmeli.. / Sarači 77
PekaraImaret Yukarıda atlamış olabilirim; “pekara” unlu mamuller ve ekmeğin satıldığı fırın demek. Pekara İmaret de bu kapsamda mutlaka uğrayıp küçücük penceresinden içeri siparişinizi verip şahane çörekler, hamurişleri almanız gereken bir yerel etkinlik adresi. Gün ağarmadan açılıp gece yarısına dek hizmet veriyor. / MudzeletiVeliki, 21
SlasticarnaRamis Sütlü tatlıları ve fırınlanmış elma tatlısı ile meşhur Ramis yine mutlaka bir tatlı molasının adresi olmalı. Favorim görüntüsü bir kalıp kaşar peynire benzediği halde tadı efsane olan CrempitaKolac!. Üzerine de bir fincan espresso. / Saraci, 1
Rahatlook Arkasındaki serin ve rahat avlusu ile Başçarşının karmaşasından soyutlanabileceğiniz Rahatlook çok cici bir kafe. Belki şehirde içtiğim en lezzetli Bosna kahvesi değil ama olanakları ile en keyiflilierindenbirydi. / Ferhadija, 41
Becka Kafana Eğer kendinizi çok fazla Osmanlı havasına kaptırdığınızdan şüpheleniyorsanız sizi bir anda Viyana havasına ışınlayacak şahane bir adresim var. Becka Kafana dekoru, personeli servisi ve fon müziği ile tam bir Viyana kahvesi. / VladislavaSkarica, 5
Behar Ardıç suyunu içmek için önerilen adres burası..Tonton teyzeye direkt “ardiç” diyoruz, anlıyor Türk olduğumuzu..kapı önündeki bankta içiyoruz serin serin.. / Tam adresi yok ama Börekçilerin sokağına yürürken hemen yan sokak girişinde yeşil tabelasını göreceksiniz.
NooviFoodand Wine Belki bir akşam yemeğine diye listeme eklediğim Noovi, Veliki Park manzaralı keyifli bir mekan. Balkan şaraplarından sağlam bir seçkisi, yanına da iyi pizzası var. / TinaUjevica, 14
Kibe Restoran Şehri bir hayli uzaktan ve tepeden izleyerek yemek yemeği isteyenlerin adresi Kibe. Manzarası, Bosna Mutfağından yemekleri ve konaklama hizmeti bölümü var. /Vrbanjusa, 164
Park Princeva Bu şehrin olmazsa olmazlarından biri yukarıdan şehir manzarasına bakmak. İşte onun için en bilindik adreslerden biri Park Princeva. İster gün içinde bir kahve içmeye, ister müzikli bir akşam yemeğine gelin; burayı mutlaka listenize ekleyin. / IzaHrida 7
Taze Not: Park Princeva’dan paylaştığım fotoğrafıma bir süre Saraybosna’da yaşayan bir takipçimden yorum geldi; Kod Biban’ın manzarası daha geniş ve daha güzeldir diye. Merak edip baktım, doğru söylediğini teyit ettim. Notlara eklensin hemen!.. / HošinBrijeg 95
CaffeBugatti Tam italyan barı havasındaki Bugatti, gün içinde sakin bir mola, okumak, yazmak, dış dünyadan soyutlanmak için şahane bir adres iken akşamları da bir içki için uğranabilecek samimi bir semt barına dönüşüyor. / Čekaluša 3
Alfonso Ferhadiya’nın sonlarına doğru konumlanan ve büyük katedrale komşu olan hareketli kafe, oturduğu yerden şehri ve insanları izlemek isteyenler için ideal. / FreGrgeMartica, 4
Şehrin benzer tattaki diğer modern kafeleri Cordoba, Vatra ve Metropolis..
Çay saati için iki önerim CaydzinicaDzirlo Franz &Sophie için ayrıntılı bilgilerin tam şurada.
Tito Yine şehirde karşılaştığımız en ilginç ve iz bırakan yerlerden biri de Tito. Tabi ben Tito yazıyorum ama tabelası orijinal tipografisinde. Bahçe içinde bir kafe/bar olan Tito’ya tüm acayipliğini kazandıran -bence- bahçesine yayılan, savaş oyuncakları ve onların çevresinde oynayan çocuklar. Tank, jeep, top, tüfek bahçeye yayılmış; ortasına da bir çocuk parkı konumlanmış.. Gündüz bu ilginç görüntü eşliğinde dinlenebilir ya da akşam müzik başlayınca eğlenceye dahil olabilirsiniz. Zmaja od Bosne,
Merkezde akşam eğlencesi
Akşam müziğin sesi ile kalabalığın gürültüsü belli sokaklarda yoğunlaşıyor. Muvekita ve ZelenithBeretkibirşeyler içip geceye başlamak için ziyaret edilecek sokaklar. Özellikle belli bir saaten sonra iyice kalabalıklaşan ZelenithBerekti sokağının kendsi bir bara dönüşüyor. O saaten sonra danslar sokakta, hazırlıklo olun.
Bu sokaklardaki en kalabalık mekanlar City Lounge, CheersPub, Club RestaurantJez, OldBell büyük ihtimal ile en çok ilginizi çekecek yerler olacak. Bu tarzı kendime yakın bulmamakla birlikte etrafta olup biteni izlemek açısından City Lounge’un keyifli olduğunu söyleyebilirim. / Zelenith
CaffeOrt Yanyana bar ve kafelerin sıralandığı hareketli sokaktaki kalabalık mekanlardan biri olan Ort’a gece değil gündüz uğruyor, taburelerine zıplıyoruz. Gelen geçene bak, kahveni yudumla, zaman çabuk geçiyor..
Cafe Bar Opera Yine şehrin sevilen, popüler mekanlarından biri olan Opera’nın içi şık ama kapısı da oldukça keyifli. Bazı akşamlar DJ performanslar var. / BranilacaSarajeva 25
CaffeKorzo Merkezde sevdiğim şık ve modern mekanlardan bir diğeri Korzo. Milano’da Galleria içindeki mekanları andıran kafede bir akşamüstü içkisi içebilir ya da İtalyan ağırlıklı menüsünden bir yemek seçebilirsiniz. Ferhadija, 9
Pingvin Olur da gece kulüp-bar çıkışıı acıkırız diye listeme aldığım Pingvin’i hangi saatte önünden geçtiysem hep açık ve önü kalabalık gördüm ama o beni hiç aç yakalayamadı..TitaMarsala, 33
Club CinemasSloga Sanırım çok eskiden Paris’te gittiğim FoliePigalle’den sonra gördüğüm en ilginç mekan burası. Orada yıllar önce rastladığım tuhaf pavyonumsu hava burada da var ve burası da aynen orası gibi ilginç konseptli bir gece kulübü. Her gece farklı tarz mzüiğe ayrılmış bir program var. Sabah 5′e kadar açık. Yüksekte bir sahne, baya baya sinema perdesi ve oturma düzeni var!.. Giriş ücreti -ki her gün alınmıyor-, içki fiyatları şaka derecesinde komik!. Gittiğimiz gece berbat müzikli bir disko gecesine denk gelmiş olsak da burada bulunmak hoşuma gitti. / MehmedaSpahe, 20
Benim Sokağım Radiceva
Güzel Sanatlar akademisinin hemen karşısında uzanan sokak şehirde en sevdiğim yerlerden. Kitapçısı, Mr. Chat’ten graffitisi, cafesi, şarap barı, kokteyl mekanı ile akşamüstünden itiberen en keyifli vakit geçirilebilecek mekanların bir arada toplandığı bir sokak. Öyle şenlikli bir sokak değil. Sakin. Ama Güzel bir yemek, şehir yerlisi gibi bir akşam geçirmek için benim tercihim.
SpazioCafe Modern bir kafede sokağa karşı yayılıp espressobazlı bir kahve içmek, aynı anda da internetten faydalanmak için doğru adreslerden biri. Şehrin aylık etkinlik takvimini öğrenmek için içeriden bir SarajevoNavigator almayı unutmayın. / Radiceva, 11
GalerijaBorisSmoje Küçük bir sanat galerisi; duvarlarında fotoğraflar..Ordan-burdan toplanmış mobilyalar ve hemen yakındaki akademinin öğrencileri müdavimler. Hepsinin toplamı şehrin hipstermekanlarındanB.Smoje’yi oluşturuyor. / Radiceva , 11
Nivea Bar ve Pravda, sokağımın keyifli dekorlu, modern, rahat, samimi, yanyana iki mekanı. Pravda kokteyllerde iddialı.
Dekanter Sokağın şık şarap barı Dekanter akşam yemeği için de uygun, burayı Saraybosna’nın Nişantaşı’sı yapan bir mekan. Gelen kitle, müzik, ambians gayet yerinde, tadında. / Radiceva, 4
Oteli Uzak Olanlar..
Diyelim ki oteliniz merkeze uzak olan Ilıdza bölgesinde. Hiç dert etmeyin; bölge merkeze uzak ama eğlenceye yakın. (Aslında o kadar da uzak değil, tramvaya atladınız mı tıngır mıngır etrafa bakınarak merkeze varmak yarım saatinizi alıyor. Geceyarısından sonrası için ise taksi en fazla 10-15 EUR yazıyor.. Ben orada kaldım, ondan biliyorum. )
Bu bölgede birçok turistik büyük otel var. Bu sebeple bölge kendi yeme içme, alışveriş ve eğlence mekanlarını geliştirmiş. Şehir merkezine gitmeye haliniz yoksa bu bölgede birşeyler yaparak geceyi boş geçirmemiş olursunuz.
Brajlovic Bu restoran o civarın iyi restoranlarından biri olarak yerlisinden tavsiye. Tam su kenarındaki restoranın menüsünde tüm yöresel yemeklerin yanısıra meşhur kuzu çevirme de var./ SamiraĆatovićaKobre 6, Ilidža
CafeYu Ilıdza bölgesinin de kendine göre bir barlar sokağı var. Akşam olduğunda oraya doğru yürüyen süslü genç kızları ya da yankılanan müziğin sesini takip etmeniz yeterli. CafeYu o sokaktaki en popüler mekanlardan biri. / Mala Aledja, 28
Hotel Bosna Dediler ki, bu otelin akşam yemekleri pek bir eğlenceli oluyormuş. Bosnalı hanımlar düğüne gider gibi giyinip müzikle fena coşuyormuş. Denemedik tabi, önerenlerin yalancısıyım..
Mutfak kültürü
Geçmişten günümüze kadar Bosna Hersekte Bizans, Batı Avrupa ve Osmanlı etkili olmuş. Bosna Hersek bu kadar özel bir yer olması insanların zengin kultüre sahip olmasındadır. Dünyanın her köşesinden etkilerinin özel bir karışımı Bosna’nın kültür hayatına büyük katkı sağlar. Eski ve yeninin lezzetli dengesini ve mozaiğini Bosna sunmaktadır.
Aynı zamanda yeme –içme geleneğine getirdiği yeni açılımlar Bosna Hersek Mutfak kültüründeki çeşitliğin belirleyici etkileridir. Özellikle Avusturyalı ve Osmanlı sarayları BH mutfağının zenginleşmesinde ve sofra düzeninde önemli rol oynamıştır.
Bosna Hersek Mutfağının Genel Özellikleri;
• Bosna Hersek mutfağı beslenmesinde ana yiyecek bir çok çeşidi olan ekmektir.
• Pek çok sebze çeşidi vardır. Sebzelerin etle birlikte soğanlı pişirilmesi yaygındır.
• Bosna Hersek Mutfağının en önemli özelliklerinden biri süt ve süt ürünleri sıkça kullanılır olmasıdır.
• Çoğunlukla yemeklere konan soğan, kıyma et ve hatta sebzelersu konmadan önce yağda kavrulur.
• Haşlanmış yemekler çok hafiftir. Çoğunlukta az suyla haşlandığından dolayı doğal lezzeti kaybolmamaktadir. Acı baharatlar(oryantal baharatlar) bu yemeklerde çok az ölçüde bulunmaktadır.
• Bosna Hersek Mutfağında yemekler genellikle doğalıdır. Yemeklerde sebzeler(ot, patlıcan, domates, patates, soğan, havuç, maydanoz, salar, pırasa, mahuna, pirinç, yasış tatlı biber), meyveler(erik, ayva, elma, vişne, kiraz), süt ve süt ürünleri(tatlı ve ekşi süt, kaymak, yoğurt, tatlı kaymak bulunmaktadır.
• Bosna Hersek Mutfağında genellikle sos servisi yoktur. Pişirirken ya da yuha(çorba) yaparken ya da pişirme süreç sonunda yemeklere ilave edilir.
Aşçinica-geleneksel restoran
Bosna Hersek Mutfağı denilince aklına hemen ‘aşcinica'(aşçinitsa) ve çevapçiçi (çevap-kebap) iştah açıcı yemek türü geliyor
Bosna Hersek Mutfağı denilince aklına hemen ‘aşcinica'(aşçinitsa) ve çevapçiçi (çevap-kebap) iştah açıcı yemek türü geliyor. Sarajevo’da(Saraybosna) xv yüzyılından beri bulunmaktadır. Foça ve Banja Luka’da 1600 ve 1630 yıllarında bulunmaktadır. Geleneksel aşçinica nasıl göründüğü bilmiyoruz. Ancak Saraybosna’daki Müzeyde bulunan eserlerde aşçinica da söz konusudur. Aşşçinica aşağıdaki araç-gereçlerden oluşturmuştu.
• Ocak- Kazan
• 10 adet çesitli tava(küçük tencereler)
• 1 adet kasafav
• kandıl, fener
• Mahramalar
• 3 adet kebap için şiş
• Ahşap sini
• kadayıf hazırlama için araç-gereç
Yukarıdaki bulunanlar araç ve gereçlerden bazı satış için bazı üretim için kullanılmıştır. Dolayısıyla geçmişte bugünkü gibi üretim(mutfak) ve satış bölümü ayrılmış olduğu anlaşılmaktadır.
• Üretim bölümü- mutfak
• Satış bölümü- ocak dükkânı(aşçinskiduçan), restoran
•
Copyright ©
BAFRA MÜBADELE VE BALKAN TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMALARI DERNEĞİ |
Design by #BYCANKURT |