Yunanistan
Helen Cumhuriyeti
ΕλληνικήΔημοκρατία
Elli̱nikí̱ Di̱mokratía
Yunanistan
Bayrak
Arma
Slogan: Ελευθερία ή Θάνατος (Yunanca)
( Elefthería i Thánatos) (Okunuşu)
Ya Özgürlük Ya Ölüm (Geleneksel)
Başkent Atina
37°58′K 23°43′D
En büyük Atina
Resmî diller Yunanca
Etnik gruplar
Yunan
Yunanistan veya resmî adı ile Helen Cumhuriyeti (Yunanca: ΕλληνικήΔημοκρατία, Eliniki Dimokratia) (Ελλάδα, Elada, UFA: [e̞ˈlaða] (yardım•bilgi); tarihî olarak Ελλάς, Ellas UFA: [e̞ˈlas]) Balkanlar’ın güneyinde yer alan bir ülke. Avrupa Birliği ve Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü üyesi Yunanistan, Türkiye, Arnavutluk, Bulgaristan ve Makedonya Cumhuriyeti ile sınır paylaşmaktadır.Osmanlı İmparatorluğu'nun zayıflaması sürecinde, 19. yüzyılın büyük emperyal devletlerinin de yardımıyla İstanbul'un idaresinden çıkarak kurulan 28 yenidevlettenbiridir.Yunanistanadıantik İyonya'nın(bugünkü İzmir, Aydın, Manisa, Muğla bölgesi) Arapça ve Farsça söyleniş şeklinden gelir.[kaynak belirtilmeli]Orta Çağ'da Bizans İmparatorluğu ve sonra Osmanlı Devleti dönemlerinde Romalı anlamına gelen Rum adı kullanıldı. Bu isim bugün daha çok Kıbrıs'ın güneyi, İstanbul ve Ege'deki Yunan asıllı halkı ifade etmek için kullanılmakta, Yunanistan'da yaşayanlara sıkça yapılan bir hata ile Yunanlı denilmektedir. Bunun yerine hem bu milletten olan kişiyi ifade etmek hem de Yunanistan'a ait olduğunu belirtmek için Yunan sözcüğü kullanılır.[2]Yunanistan, 1981'den beri Avrupa Birliği[3], 1952'den beri NATO, 1961'den beri OECD[4], 1995'ten beri Batı Avrupa Birliği ve 2005'den beri Avrupa Uzay Ajansı[5] üyesidir. Atina ülkeninbaşkenti; Selânik, Patras, Kandiye, Volos, Yanya, Yenişehir, Kavala ve Vodina ülkenin diğer büyük şehirleridir.
İçindekiler
• 1Etimoloji2Tarih3Coğrafya3.1İklim ve Bitki Örtüsü4Demografi5Etnik Yapısı
• 6Dil6.1Yunanca7İdari Birimler7.1Coğrafi Bölgeler7.2Nomos8Resimler9Kaynakça10Dış bağlantılar
Etimoloji[değiştir | kaynağı değiştir]
Arapça'da Roma İmparatorluğu'nda veya Doğu Roma’da yaşayan Yunanlara Romalı, "Rumî” denirdi. Fakat daha sonra sözcük “Rum” halini almış ve bir süre sonra da Türkiye’de Anadolu’da yaşayan Yunanlara denilmiştir ve günümüzde de denilmektedir. Tarihte Hellen sıfatı, çeşitli etnik topluluklar için kullanılmıştır. Hellen sözcüğü ilk olarak Makedonya Kralı Büyük İskender’nin Pers'ler üzerine yaptığı Asya Seferi sonunda HellenUygarlığı'nın kurmasıyla başlamıştır. Bu sefer sonunda Anadolu, Mezopotamya, Mısır, İran ve Kuzey Hindistan topraklarını ele geçiren İskender, doğu ve batı(Yunan) kültürlerini sentezleyerek Hellen kültürünün oluşumunu sağlamıştır. Bu olaylar meydana gelirken Yunanlar, Hellen imparatorluğu içinde dağınık halde yaşıyorlardı. Yunanlar ticari ve kültürel ilişkiler içine girdikleri çeşitli halklarla bu dağınıklığı bozup, birlik oluşturmak istediler. Birliğin oluşmasında halkların lehçe farklarına rağmen Yunanca konuşmaları da önemli bir etken olmuştur.
Yunanlar, kendilerine ırk birliğini açığa vuran "Hellen" adını vermeden önce, başka ırktan olanları ve başka dil konuşanları "Barbares" (Barbarlar) olarak göstermişlerdir. Bu şekilde kendileriyle yabancılar arasında bir sınır çizip; kendi ırksal topluluklarını kurarak, Hellen sözcüğünün oluşumunu sağlamışlardır. “Grek” deyimine tarihsel açıdan bakıldığında Yunanlar'ın Akdeniz'de koloniler kurması bunda büyük etken olmuştur. O zamanlarda Yunan kolonilerinden biri de İtalya yarımadasındaki Kime’dir. Kime Eğriboz adasında yaşayan Halkisliler tarafından kurulmuştur fakat bu şehrin kurulmasında Eğriboz adasının karşı kıyılarındaki Gralar yardımcı olmuştur. Bunun sonucunda bu kavmin adı İtalya'da biraz değiştirilmek suretiyle "Graikus" (Graecus) şeklini almış, sonraları Latinler tarafından tüm Hellen kavmini gösteren kolektif bir sözcük olarak kullanılmıştır.
"İyonya", Yunanistan'daki Dor istilası karşısında Anadolu kıyılarına göç etmek zorunda kalan ve Batı Anadolu'da on iki büyük site kuran halkın kendilerine verdikleri isimdir. İyonlar bir süre bağımsız kaldıktan sonra Anadolu’nun halklarından olan Lidyalılar'a boyun eğmişleridir.Daha sonra doğudan gelen Pers işgallerine yenilen Lidya’nın Pers egemenliğine girmesiyle İyonlar'da Pers egemenliğine girmiştir. Daha sonra bu “İyon” adı giderek yayılmaya başladı. Tevrat'ta Yavan, Asur yazıtlarında Yavnai, Pers yazılı belgelerinde Yauna olarak gösterilmiştir. Buna göre; doğudan gelen ve önce Batı Anadolu'yu -dolayısıyla İyonya'yı- ele geçiren Persler, Ege'deki düşmanlarına "Yauna" adını vermişlerdir. Bu ad zamanla bugünkü Yunanistan halkını da içine alacak şekilde genelleşmiştir. Türkler de, yanlış da olsa bu adı kullanmışlardır ve günümüzde de kullanılmaktadır. Ayrıca Arapçada Roma İmparatorluğunda veya Doğu Roma’da yaşayan Yunanlar'aRoma'lı "Rumi” denirdi. Fakat daha sonra sözcük “Rum” halini almış ve bir süre sonra da Türkiye’de Anadolu’da yaşayan Yunanlar'a denilmiştir ve günümüzde de denilmektedir.
Tarih[
Yunanistan tarihi
M.Ö. 550'lerde Eski Yunanistan
Büyük İskender'in ele geçirdiği topraklar
Yunanistan'ın ilk sakinlerine sıklıkla Pelasgi, yani "deniz halkı" denirdi. Yarımadanın bu sakinleri kuzeyden göçen işgâlcilerin etkisi ile güneye kaçtılar. Birbiri ardı sıra gelen işgallerle güney kıyılarına ve Ege Adaları'na yayıldılar. M.Ö. 3200 civarında bölgeye yeni gelenler birlikte zamanla Yunancaya dönüşen bir Hint-Avrupa dili getirdiler.
MÖ 1. binyılda kullanılan ve Homeros'un İlyada'da kullandığı eski Yunanca'nın, günümüzdeki Arnavutça'ya benzediği ve akraba olduğu şeklindeki dilbilimsel hipotez, Dorların göçleri kapsamında incelenen bir konudur.
Antik Yunanistan M.Ö. 2. yy.'da da Roma İmparatorluğu'nun hakimiyetine girerek ortadan kalktı. Roma İmparatorluğu'nun 4.yüzyılda bölünmesiyle de 1821'e kadar Doğu Roma ve Osmanlı İmparatorluklarının başkenti olan Konstantinopolis tarafından yönetildi. Antik kültürler ve politeist dinler bu dönemlerde yerini Ortadoğu kaynaklı dinler olan Ortodoks Hıristiyanlığa, 13.-14. yüzyıllardan sonra da Müslümanlığa bıraktı.
Günümüzdeki modern Yunanistan, 1821'de Osmanlı Devleti'nin İngiltere, Fransa ve Rusya karşısında aldığı yenilgiler sonucu Mora Yarımadası ve Atina'da 'Yunan Krallığı' adı altında kuruldu. İlk Yunan Kralı olarak da Bavyeralı aristokrat aileden gelen Otto isminde bir Alman atandı.
Coğrafya
Olimpos Dağı
Yunanistan coğrafyası
Balkan Yarımadası üzerine kurulu olan Yunanistan, 35° - 41°′Kuzey / 19 - 22°′Doğu koordinatları arasında yer alır, doğuda Türkiye, kuzeyde Bulgaristan ve Makedonya Cumhuriyeti, kuzeybatıda ise Arnavutluk ile komşudur. Batısında İyon Denizi, güneyinde Akdeniz, doğusunda ise Ege Denizi ile çevrili olan Yunanistan, yaklaşık 3000 ada ve kayalığa sahiptir. Bu adalardan 227'sinde yerleşim olup, sadece 78'inde 100 kişiden fazla insan yaşamaktadır.
Yunanistan'ın 1935 kilometre uzunluğunda kara sınırı vardır;
• Türkiye ile 203 km (kara sınırı 203, deniz ile birlikte, Trakya'dan Rodos'a kadar 931 km deniz sınırı)
• Arnavutluk ile 282 km
• Bulgaristan ile 494 km
• Makedonya Cumhuriyeti ile 228 km
Deniz sınırları ise adalar ile birlikte 15,021 kilometredir. Ege Denizi'nde kıyısı bulunan iki devlet olan Türkiye ve Yunanistan'ın karasuları 6 deniz milidir.Bu kara suları Türkiye ile Yunanistan arasında soruna neden olmaktadır.
İklim ve Bitki Örtüsü
Yunanistan'da hâkim iklim büyük ölçüde Akdeniz iklimi'dir. Yazları sıcaklık ortalaması 26 °C - 28 °C 'dir. Kışlar çok sert geçmez, ancak yüksek kesimler kış boyunca kar alır. Yüzey şekilleri ise fazla yüksek olmayan dağlardan oluşan oldukça engebeli arazilerdir. Ülke'nin en yüksek noktası Eski Yunan Mitolojisi'nde tanrıların evi olduğu kabul edilen Olimpos Dağı'dır (2,917). Bunu 2,457 metre ile Parnassos Dağı izler. Ülkenin bu denli engebeli olmasının Yunan Mitolojisi'ndeki açıklaması ise tanrıların dünyayı yaratırken toprağı eleyip eleyip, Yunanistan'ın ise kalan tortulları fırlatıp savurması ile oluştuğu yönündedir. Yunanistan ayrıca 1. derece deprem kuşağı üstünde yer alır.
Alçak bölümler bitki örtüsü bakımından fakir olup, tek mevsimlik bitkiler yetişir. Ülkenin orta ve güney kısımlarında Akdeniz iklimi'nin karakteristik bitki örtüsü makiler egemendir. Dağlık bölgelerde ise ormanlar yer alır. Ormanlar ya da korular ülkenin yaklaşık %50'sini kaplar.
Demografi
Yunanistan'ın dil azınlıklarının çoğunlukta bulunduğu bölgeleri.
Arnavutça ArvanitikaLadino Megleno-Rumence Bulgarca Makedonca Türkçe Ulahça
Yunanistan'ın 2001 yılı verilerine göre nüfusu 10,964,020'dir. İstatistiklerde Yunan nüfusunun giderek yaşlanmakta olduğu göze çarpmakla beraber ülke genelinde yaşa göre nüfus dağılımı söyledir;
Hristiyan Ortodoks
Müslümanlar
Yaş dağılımı
• 0 - 14 yaş = %15 (erkek 828,585; kadın 779,902)
• 15 - 64 = %67 (erkek 3,580,079; kadın 3,574,788)
• +65 = %18 (erkek 815,247; kadın 1,022,926)
Nüfusun büyüme oranı : %0.19
Yıllık doğum oranı: binde 9.72Ölüm oranı: binde 10.15Bebek ölüm oranı binde 5.53
Ortalama yaşam beklentisi'kadınlarda 81.76 yılerkeklerde 76.59
Etnik gruplar %93 Yunan %5.5 Diğer
Dinî inançlarHristiyan Ortodoks: %98Müslüman: %1.3Diğer: %0.7
Okuryazarlık:Toplam nüfus içinde: %97.5Erkeklerde: %98.6Kadınlarda: %96.5
En büyük şehirlerAtina - 3,190,336Selânik - 980,419Patras - 216,592Kandiye - 188,650Volos - 151,591 Etnik Yapısı
Ana maddeler: Yunanlar, Türkler, Arnavutlar ve Arvanitler
Halkın büyük çoğunluğunu etnik Yunanlar (9.555.000) oluşturur. Yunanlar büyük bir çoğunlukla Ortodoksdur. Nüfusun çoğunluğu Türkiye 'den 1924 ve 1955 mübadeleleri neticesinde göçen Rum nüfustan oluşur. 1924 öncesi Yunan Krallığı'nın nüfusu 2 milyonun altındaydı ve bu nüfusun çoğunluğunu Yunanlaşmış Arnavutlar yani Arvanitler oluşturuyordu. Buna 1,5 milyon civarında Anadolu Rum'u eklendi. Anadolu'dan göçen Rumlar daha çok Batı Trakya ve Tesalya'ya yerleştiler ve yüksek çocuk sayısı ve nüfus artışıyla eski Arvanit/Yunan nüfusunu geride bıraktılar.Başlıca azınlıkları Makedonlar (250.000), Tosk Arnavutları (222.000), Ulahlar (209.000), Pontuslu Rumlar (202.000), Arvanitika Arnavutları (152.000)'ndan ve Müslüman azınlıkları Türkler (150.000), Pomaklar ( 50,000), Saidî Araplar (30.000), Farslar (10.000), Afrikalılar (6.100)'dan oluşturulmaktadır.[6]
Ayrıca Karaman'da yaşayan Ortodokslar da mübadele sırasında Yunanistan'daki Müslüman Türklerle Mübadele sırasında değiştirilmiştir. 1923 Lozan Antlaşmasına ekli protokol hükümlerince Türkiye'de yaşayan yaklaşık 193.000 Karamanlı, Rum sayılarak zorunlu nüfus değişimine tabi tutulmuşlardır
Dil
Yunanistan’da en çok konuşulan dil, resmî dil olan Yunancadır. Yunanca, çeşitli ağızlarıyla konuşulur. Bunun yanında, ülkede Türkçe, Arnavutça, Ladino, Megleno-Rumence, Bulgarca, Makedonca, Ulahça da ülkede konuşulan dillerdendir.
Yunanca
Ana madde: Yunanca
Yunanistan'daki tek resmî dil Yunanca'dır. Çağdaş Yunanca, Halk Yunancası ya da Yunanca söylenişiyle Demotiki (Yun. δημοτική "Đimotiki" okunur) 1976'dan beri Yunanistan'ın ve Kıbrıs Cumhuriyeti'nin resmî dilidir. Yunanca (Ελληνικά - Elinika) 3000 yıllık bir geçmişe sahiptir. Hint-Avrupa dil ailesine aittir. Antik Yunanca Klâsik Yunan uygarlığının dili olarak kullanılmıştır. Modern Yunanca Antik Yunanca'dan oldukça farklı olmakla beraber köken olarak ona dayanır. Yunanca, Yunan Alfabesi kullanılarak yazılır.Türkçe'de batı trakya bölgesinde azınlık dili olarak konuşulmaktadır.
Yunanistan'ın kurulmasıyla devletin resmî dili Katarevusa ilan edildi. Okullar ve resmî dairelerde sadece bu diyalekt kullanıldı; ancak halk bu diyalekte yabancı olduğundan evlerde ve sokaklarda Halk Yunancası (Demotiki) konuşulmaya devam edildi.
Demotiki'de birtakım bozulmalar olunca 1964'de okullarda Demotiki'nin de okutulmasına izin verildi.
Bu çift dillilik 1976 yılına kadar devam etti. 1976'da Yunanistan’da çıkan bir kanun ile Katarevusa devletin resmi dili olmaktan çıkartıldı ve Demotiki resmi dil hâline getirildi böylece okul, resmî daire ve evlerde konuşulan dilin aynı olması sağlandı.Yunanlar'ın uzun yıllar farklı milletlerin hâkimiyeti altında kalmaları ya da başka milletleri yönetmesinden dolayı, dilleri bu kültürlerle büyük ölçüde etkileşime girmiştir. Yunanca birçok kelime alıp verdiği gibi, etkileşimlerden yeni lehçeler bile doğmuştur, bunlardan başlıcaları;Demotiki (Δημοτική)Katarevusa (Καθαρεύουσα)Tsakonika (Τσακωνικά)Pontus (Ποντιακά)Kapadokya (Καππαδοκικά)Güney İtalya (Κατωιταλικά)Yevanika
İdari Birimler[Coğrafi Bölgeler[
Ana madde: Yunanistan'ın coğrafi bölgeleri
Ana madde: Yunanistan'da yerel yönetimler
Numara Coğrafi bölge
Başkent
Yüzölçümü
Nüfus
1 Attika
Atina
3.808 km² 3.841.408
2 Orta Yunanistan
Lamia
15.549 km² 614.614
3 Orta Makedonya
Selanik
18.811 km² 1.931.870
4 Girit
Kandiye
8.336 km² 623.666
5 Doğu Makedonya ve Trakya
Gümülcine
14.157 km² 623.248
6 Epir
Yanya
9.203 km² 358.698
7 İyonya Adaları
Korfu
2.307 km² 220.097
8 Kuzey Ege
Midilli
3.836 km 208.151
9 Mora
Trablus
15.490 km² 650.310
10 Güney Ege
Hermupolis
5.286 km² 320.001
11 Tesalya
Yenişehir
14.037 km² 760.714
12 Batı Yunanistan
Patras
11.350 km² 753.267
13 Batı Makedonya
Kozani
9.451 km² 303.857
- Aynoroz (Özerk) Karyes
390 km² 2.250
Nomos
Yunanistan'ın illeri (Nomos)Yunanistan 54 ilden oluşur:
1. Atina
2. Eğriboz
3. Evritanya
4. Fokida
5. Ftiotis
6. Böotya
7. Halkidiki
8. İmatya
9. Kilkis
10. Pella
11. Pierya
12. Serez
13. Selanik
14. Hanya
15. Kandiye
16. Lassiti
17. Resmo
18. Drama
19. Evros
20. Kavala
21. Rodopi
22. İskeçe
23. Arta
24. Yanya
25. Preveze
26. Sesprotya
27. Korfu
28. Kefalonya
29. Lefkada
30. Zakintos
31. Sakız
32. Midilli
33. Sisam
34. Arkadya
35. Argolis
36. Korint
37. Lakonia
38. Messinya
39. Kiklad Adaları
40. Oniki Adalar
41. Kardiçe (il)
42. Larissa
43. Magnisya
44. Tırhala
45. Ahaya
46. Etolya-Akarnanya
47. Elis
48. Florina
49. Grevena
50. Kesriye
51. Kozani
Attika bölgesi
(a) Aynoroz (özerk bölgedir)1. Atina2. Doğu Attika3. Pire4. Batı Attika
Resimler
•
Selanik’te Beyaz Kule
•
Aristotelous Meydanı, Selânik
•
Şövalyeler Yolu, Rodos
Pire Limanı
•
6.3 Km uzunluğu ile Korint Kanalı
•
Venedik Limanı, Girit
•
Eski Monemvasia şehri
•
Metsovo
•
Korfu
•
Nakşa Şehri, tapınak
•
Poseidon Tapınağı
•
Yunan Ortodoks Manastırı
•
Selanik'te bir kilise
•
Selanik'te bir Katolik kilisesiAntik Yunanistan'da ekonomi
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Atina'da basılmış bir madenî para, üzerinde baykuş simgesi
Antik Yunanistan'da ekonominin en önemli özelliği Yunanistan'ın yetersiz topraklarında tarımın öne çıkan önemidir. Daha sonra, MÖ 6. yüzyılda sanatçılık ve deniz ticareti başta olmak üzere alım-satım işleri gelişmeye başladı. Klasik Çağ'da önemi artarak tarımı da geri de bıraktı.
Antik Yunanlardaki ekonomi olgusunun bugünkü ile karşılaştırılması yanlış bir düşüncedir. Yunanca οἰκονομία sözcüğü ya da kısaca ikos ev ya da ocak anlamına gelirdi. Bununla birlikte Ksenofon'un Ekonomi (Oeconomicus) adlı eserinde belirttiğine göre Antik Yunan'da ekonomi terimi tarım ve evin geçimi ile ilgiliydi. Yunanlar, ekkonomi sözcüğünü üretim ve alım-satım işlemleri ile ilgili özel bir terim kullanmıyorlardı ve bunu karşılayacak herhangi bir sözükleri yoktu. Ancak ekonomist MurrayRothbard'un söylediklerine göre Antik Yunan filozofları bugün ekonomi olarak nitelendirilebilecek soru ve sorunlarla sık sık karşı karşıya geliyorlardı.[1]
İçindekiler
[gizle]
• 1Tarım
• 2El sanatları
o 2.1Çömlekçilik
o 2.2Metal işçiliği
• 3Ticaret
o 3.1Deniz ticareti
o 3.2Perakende satışlar
• 4Vergi toplama işlemleri
• 5Antik Yunanistan'da para
• 6Notlar
• 7Kaynakça
• 8Dış bağlantılar
Tarım[değiştir | kaynağı değiştir]
Ana madde: Antik Yunanistan'da tarım
Antik Yunanistan'da tarımın en önemli ögelerinden zeytin.
Tarım, Antik Yunanistan'da ekonominin temelini oluşturmaktaydı. Çok eski zamanlardan beri, Yunan tarımı üç öge üzerine yoğunlaşmış bir biçimde yapılmaktaydı. En çok tahıl, zeytin ve üzümün yetiştirildiği Yunan tarımında doğal şartlar tarıma pek elverişli değildi ve bunun sonucunda ürünler zamanla talepleri karşılayamamaya başladı. Yunanların stenohôría adını verdikleri, toprağın cimriliği ve elverişizliği Yunanları, Yunanistan dışında koloni devletleri kurmaya yöneltti. Başta Anadolu olmak üzere pek çok şehir devleti kurarak buğday üretimini arttırmaya yöneldiler. Zeytin ağacı ve asma yetiştiriciliğini otlar, sebzeler ve yağ elde edilebilecek diğer ürünlerle tamamlanıyorlardı. Hayvan yetiştiriciliği elverişli otlakların azlığı nedeniyle çok az gelişmişti. Az oranda beslenen hayvanlar içinde en yaygın olanları koyun ve keçilerdi. Ormanlardan elde edilen tahtalar önce günlük yaşam gereksinimlerinde daha sonra triremeler yapmak için kullanılırdı. Bal elde edebilmek için arcılık da yapılan bir işti. Bal bu dönemde Yunanlar tarafından bilinen tek tatlandırıcıydı.
Bu kadar yoğun bir emek gerektiriyor olmasından, tarım Antik Yunanistan'da nüfusun neredeyse %80'ine iş sağlıyordu. Tarım işleri mevsimlere göre yapılırdı ve işçiler bunlara göre çalıştırılırdı. Zeytin toplama ve asmaları budama işlemleri güzün başlangıcında, tahılların hasadı yazın, ağaç kesimi ve tohum ekim işlemleri ile üzümleri toplama ise güzün yapılırdı.
Antik dönemlerde, toprakların büyük bölümü soylular tarafından elde tutulurdu. MÖ 7. yüzyıl boyunca nüfusun aşırı artışı ve buna bağlı olarak az işin bulunması nedeniyle köylüler ve soylular arasında baş kaldırmalara varan problemler yaşanıyordu. Bu sorun Atina'da hukukçu Solon'un çıkardığı yasalarla çözüldü. Bu yasalar para karşılığı köleliği yasaklayan ve köylü kesimi koruyordu. Geniş topraklara sahip olan Yunan soylularının mülkleri Roma dönemindekiler ile karşılaştırıldığında yine de oldukça küçük kalmaktadır.
El sanatları[değiştir | kaynağı değiştir]
Yün ile uğraşan bşr kadın. MÖ 480'lerden. Atina Ulusal Arkeoloji Müzesi.
Antik Yunanistan'da el sanatları genellikle evde kullanılan eşyaların yapımı çevresinde gelişmişti. Ancak bu durum İ.Ö. 8. ve 4. yüzyıllar arasında Yunanistan ekonomisinde ticari dışa açılımların gerçekleşmeye başlaması ile yavaş yavaş değişim göstermeye başladı. Batı Avrupa'da çok önemli bir yere sahip olan dokumacılık ve pişirilmiş toprak eşyaların yapımı MÖ 6. yüzyıla kadar yalnızca kadınlar tarafından yapılıyordu. Ekonominin hızlı büyümesi karşısında köleler de üretimin gerçekleştirildiği bu işyerlerinde yaygın bir biçimde kullanılmaya başlandı. Bu dükkânlarda yalnızca renkli mendiller üretilirdi. Metal işçiliği, ahşap işçiliği, çömlekçilik ve dericilik özel işlerdi ancak pek çok Yunan tarafından hor görülür ve yapmaktan kaçınılırdı.
Dükkân ve işyerleri genelde bir aile tarafından işletilirdi. Bazı durumlarda, Yunanlar kölelerin işgücüne başvurma yoluna giderlerdi. Askerler için zırh üreten bir atölyede neredeyse 120 köle çalıştırıldığı belirtilmektedir. Demostenes'in kılıç üreten babasının dükkânındaysa 32 köle vardı. Perikles'in İ.Ç. 429 yılındaki ölümünden sonra Yunan dünyasında yeni bir toplumsal sınıf ortaya çıktı. Varlıklı dükkân ya da atölye sahiplerinin oluşturduğu bu sınıf yeni hakları da elde etti. Daha sonra bu sınıf içinde tabakçılar ve lir üreticileri de çıktı.
Özgür işçilere çalışmaları karşılık paraları, bu atölyeler düzenli ve sürekli bir iş garanti edemedikleri için önceden belirlenerek verilirdi. Atina'da şehrin yararına olan işlerde çalışan işçilere bir günlük çalışma karşılığı bir drahmi verilirdi. Paralar ödenirken kişinin hangi işi yapmış olduğuna bakılmazdı. Çalışma saatleri genelde güneşin doğuşuyla başlar, öğleden sonra biterdi.
Çömlekçilik[değiştir | kaynağı değiştir]
Bir çömlekçinin işi en uygun toprağı seçerek ürüne en iyi biçimi vermek ardından kurutup fırınlayark cilalama işlemini gerçekleştirmekti. Çömleklerin üretim büyük ölçüde gaz lambası, tabak, testi ve büyük kaplar gibi ev eşyalarına yönelikti. Bunun yanında ticareti yapılacak malların saklanması için gereken kaplar, dinsel nesneler ve bazende sanatsal içerikli çömlekler yapılırdı. Çömlekçilikte kullanılan yöntem ve teknik Tunç Çağı'ndan beri bilinmekteydi. Çömlek yapımında kullanılan dönen mekanizma da antik Yunanlardan çok önce ortaya çıkmış, çok eski bir buluştur. Yunanlar bilinen çömlekçilik kural ve tekniğine herhangi yapıcı ve ileri bir katkıda bulunmamışlardır.
Antik Yunan kültüründe sanatsal biçimde tasarlanan vazo ve çömleklerde büyük ölçüde yabancı kültürlerin etkileri görülmüştür. Örneğin Korint şehrinin ünlü siyah-figürlü çömlekleri büyük olsalıkla Suriyelilerin metal işçiliğinde görülen yöntemden etkilenerek ortaya çıkmıştı.
Yunanistan'ın hemen her yerinde çömlekçilik en çok köleler tarafından yapılan bir işti. Atina'da çömlekçilerin pek çoğu Agora'ya yakın yerlerde toplanırdı. Çömlekçilik genelde küçük dükkân ve atölyelerde yapılırdı. Bu mekânalrda bir usta, maaşlı işçiler ve köleler birlikte çalışırdı.
Metal işçiliği[değiştir | kaynağı değiştir]
Metal yapıda olan madenler bugün de olduğu gibi Yunanistan'da bulunabilmekteydi. Bunlardan en bilineni Lavrion kentinde bulunan gümüş madenleridir. Bu madenler, MÖ 5. yüzyılda Atinalıların bu madenleri bulması, işlemesi ve ince işçilikle biçim vermesi ile birlikte Atina'nın hızla gelişmesine ve kalkınmasına yardımcı olmuştur. Bu madenlerde çalışanlar büyük ölçüde kölelerden seçilmiştir. Bu köle işçilerin pek çoğu Trakya ve Paflagonya gibi Karadeniz Bölgesi'nden getirilmiştir.
Önemli Yunan maden kentleri:
• Altın: Sifnos, Taşöz
• Gümüş: Kıbrıs, Sifnos
• Demir: Eğriboz, Rodos, Kıbrıs
• Bakır: Herke, Eğriboz
Ticaret[değiştir | kaynağı değiştir]
Deniz ticareti[değiştir | kaynağı değiştir]
Atina Agorası'nda bulunan kurşun bir tartı ağırlığı, Atina Ulusal Arkeoloji Müzesi
Çok eski dönemlerden beri, Yunanistan'ın coğrafyası ve konumu, toplumu dışarıdan buğday alma zorunluluğna itmiş, bu nedenle de Yunanlar deniz ticaretine yönelmişlerdir. İlişkide bulundukları komşu kültürler içinde en çok buğday sağladıkları yerler Libya, Mısır, İtalya (özellikle Sicilya) ve Karadeniz'i çevreleyen yerledeki ülkelerdir. Atina ve Korint ülkeye gelen malların adalara dağıtımının gerçekleştiği bir durak noktası görevindeydi. Ülkeye alınan diğer önemli ürünler papirüs, baharatlar, kumaş, gemi yapımı için metaller, tahta ve zifttir. Kendi sattıkları mallar ise şarap, çeşitli boyultarda çömlekler ve zeytin yağıdır. Bunların yanında Atinalalar, tüm Yunanistan'da ünü olan Penteli Dağı'ndan çıkarılan mermerleri de satmış, ince işle işlenmiş, gümüş oranı yüksek madenî paralar da üretmişlerdir. Dışarı satılan bu paralar sadece para birimi olarak kullanılmamış, bu tip paranın kullanılmadığı yerlerde eritilerek yeniden gümüşe çevirmek suretiyle metal olarak da kullanılmıştır. Mevcut kaynaklar Yunan ticaretinde pazarlanan malların tutar ve miktarına ilişkin yeterli ölçüde bilgi vermemektedir.
Bazı tarihçi ve araştırmacılar Yunanalarda ticaret hacmini ölçmek için kesin olmayan bazı varsayımlarda bulunmuşlardır. Daniel Jew, İ.S. 4. yüzyılda Atina şehrinin gelirlerinin yaklaşık olarak yarısının ticaretten geldiğini hesaplamıştır. Bir başka tarihçi Ian Morris, Akdeniz'de İ.S. 4. yüzyılda ticaretin, 1. yüzyılda olanın %20'si kadar olduğunu söylemiştir.
Antik Yunan ticaretinde iş yapan başlıca kişiler empori (ἕμποροι) adı verilen tüccarlar sınıfıydı. Yaşadıkları şehirde meclis ticaretini yaptıkları ürüne göre onlardan vergi alırdı. Atina'nın en önemli limanı Pire'de mallardan alınan bu vergiler önceleri %1, daha sonra %2 olarak konulmuştur. 5. yüzyılın sınlarına gelindiğinde bu oran eski Yunan ölçü sistemine göre 33'e yükseldi. (Andocides, I, 133-134). 413 yılında, Atina, Dilos Antlaşması'na katılan şehirlerden vergi almayı durdurdu ve gelirini arttırmak için kontrolündeki tüm limanlarda %5 vergi uygulaması başlattı. (Tukididis, VII, 28, 4 Bu ithal malları bilinçli olarak ağır vergiledirmek için değil yalnızca şehre giren parayı arttırabilmek içindi.
Ülkede ticaretin gün geçtikçe büyümesi finansal tekniklerin gelişmesine katkı sağladı. Nakit sıkıntısı yaşayan pek çok tüccar giderlerini karşılayabilmek amacıyla borç alma yoluna gittiler. Atina'da 4. yüzyılda büyük çaplı bir girişim için alınan paranın tutarı yaklaşık 2.000 drahmiydi. Bu paralar kısa süre için faiz ile verilirdi. Genelde çıkılacak yolculuk süresince verilen bu borçlar bazen belirli hafta ya da aylarla da sınırlandırlabilirdi. Faiz oranları çoğu kez %12 dolaylarunda olup, %100'e kadar çıktığı görülmüştür. Anlaşmaların şart ve hükümleri her zaman belgelerde yazılı olarak kayıtlı tutulur bu kurala yalnızca dost ve arkadaşlar arasında verilen borçlarda rastlanmazdı. Para ödünç alan kişi bütün riskleri göze alır bir aksilik durumunda parayı veren kişi, tüccar Pire'ye döndüğünde onun tüm varlığına ya da filosuna el koyabilirdi.
Ticaret, bütün Yunanistan'da özgürdü. Şehir meclisi yalnızca malların miktarını denetlerdi. Atina'da ticareti denetleyen yöneticilere Pritanis adı verilirdi. Bunlar ticaretle ilgili düzenlemeleri yeniden gözden geçirmiş ve kendi altında özel bir komite ile buğday, un ve ekmek ticaretini yönetmiştir.
Akdeniz'de bugüne dek bulunan gemi batıklarının sayısı antik dünyada gelişmiş bir ticaretin olduğunu gösteren bir kanıttır. İ.Ö. 8. yüzyıldan kalma yalnızca iki gemi batığı bulunurken, 4. yüzyıldan kalma 46 batık keşfedildi. Bu da bu dönemler arasında ticaret hacminin büyük bir artış gösterdiğini göstermiştir. Batan gemilere bakıldığında gemilerin yük kapasitesi de aynı oranda artmış, ticaret %30 oranında büyümüştür.
Doğru düzgün tarih bilinci verilmeyen, milli benliği unutturulmaya çalışılan Türk milletinin toplumsal hafızası, kulağına kar suyu kaçmış Karadeniz hamsisiyle bile yarışamayacak hale getirildi.Orta / uzak tarihi geçtik, kendi babamızın, dedemizin yaşadıklarına bile belleklerimizde yer ayırmaz olduk. Hal böyle olunca, bu milletin yakın zamanlarda yaşadıklarını hatırlatmak için şok edici kanıtlar sunmaktan başka bir çare bulamıyoruz.
İşte size en eskisi bir asırlık üç acı fotoğraf… Gelin bu fotoğraflara bakalım ve gönlümüzdeki yaraların kabuklarını hep beraber sıyıralım:
BİRİNCİ FOTOĞRAF
Yıl 1912… Selanik hükümet konağının önü… Balkan savaşlarından hemen sonrası… Yüzlerce senelik kadim Türk kenti, bir tek kurşun atılmadan Yunan ordusuna altın tepside teslim edilmiş.Fotoğraftaki yere tüfeğini dayamış bıyıklı adam, Girit kökenli bir Yunan milisi… Kıyafetlerinden anlaşılacağı üzere asker demek pek mümkün değil, belki de bir eşkıya…Etrafını saran gayrimüslim kadınlar, biraz coşku, biraz da hayranlıkla sohbet ediyor adamla…
Hemen arkalarındaki Osmanlı subayını gördünüz mü peki? Elleri cebinde, gözlerinde öfkeli bir çaresizlik…
Çok geçmeden son Osmanlı askerleri de Selanik’i terk edecek. Sonra sıra, o kenti asırlardır vatan bilmiş yüzbinlerce Türkegelecek.Daha önce Girit’te, Deliorman’da, Dobruca’da, Saraybosna’da yaşanan acı tekrarlanacak.
Peki, bu fotoğrafı bu gün “kimin önüne koymak lazım” derseniz… “Kıbrıs’ta barış görüşmeleri yapan heyete” cevabını veririm.
Kıbrıs’ta vatan topraklarını bir tek kurşun atmadan terk etme kararı çıkar mı bilemeyiz. Ama son kararı vermeden önce bu fotoğrafa tekrar bakmak lazım… Bilhassa arka plandaki Osmanlı askerinin o çaresiz, öfkeli bakışlarına!
İKİNCİ FOTOĞRAF
Yine Balkan Harbi sonrası bir kare… Yıl 1912…
Sağ tarafta sırıtan iki adam, Sırp askerleri… Onlara selam duranlar ise Türk çocukları…
Çocuklar elbette gönüllü olarak vermiyor bu asker selamını.
Sırplar, arsızca zorluyor çocukları. Bizim kızancıklar da çaresiz denileni yapıyor. İhtimal ki fotoğrafçı da bu kareyi çekmek için özel hazırlanmış.
Mizansen yani!
Yüzlerce senedir Türklere selam duran Sırplar, kazandıkları zaferin şımarıklığıyla içlerindeki kompleksi açığa çıkarıyorlar.
Bu fotoğrafı, müsaadenizle Rize’de Atatürk anıtını kaldırmaya kalkanlara hediye ediyorum.
Eğer Kurtuluş Savaşı başarı ile neticelenmeseydi, Anadolu’nun dört yanında buna benzer fotoğraflar çekilecekti. İzmir’de Yunanlılar, İstanbul’da İngilizler, Antep’te Fransızlar, Erzurum’da Ermeniler, Rize’de Pontuslular…
Atatürk’e selam durmaya gocunanlar, bir daha düşünsün!
ÜÇÜNCÜ FOTOĞRAF
Yıl 1924 olmalı… Fotoğraf, Selanik limanında çekilmiş…
Koyun gibi sıraya dizilmiş bu adamlar, Türkiye’ye göç etmek için gemi bekleyen Türkler…
Üzerlerindeki kıyafetlerden anlıyoruz fukaralığın boyutlarını… Başlarında eski bir fes, sırtlarında yıpranmış urbalar…
Yanlarındaki heybelerde ne var dersiniz? Belki biraz kurumuş ekmek, gittikleri yerde ekecekleri tohumlar, ya da terk etmek zorunda kaldıkları evlerinden kalan birer hatıra?
Birazdan gemi gelecek. Onları yerlerinden yurtlarından alıp uzaklarda bilmedikleri yerlere götürecek.
Aralarında muhakkak farklar vardı onların da. Kimisi dindar, kimisi değil… Kimisi zengin, kimisi fakir… Kimisi padişahçı, kimisi Kuvvayimilliyeci… Kimisi Abdülhamitçi, kimisi ittihatçı…
Lakin kaderleri aynı… Birazdan hepsi aynı gemiye binecekler, aynı geminin yolcusu olacaklar…
Gelin bu fotoğrafı, Türk milletini kamplara ayıranlara atfedelim.
Laik – İslamcı, Alevi – Sünni, Kürt – Türk, Ak Partili Kara Partili, evetçi hayırcı, Fenerli Cimbomlu, yılbaşı kutlayan – Mekke’nin fethini kutlayan…
Aradaki farklılıkları kaşıyıp Emperyalizmin değirmenlerine su taşıyanların suratına çarpalım bu fotoğrafı… “Ulan, hepimiz aynı gemide değil miyiz?” diye bağırarak hem
Drama Köprüsü
Drama Köprüsü
Günümüzde Drama Köprüsü'nün görünümü
Resmî adı Drama Köprüsü KonumDrama, Yunanistan Türü Su Bendi Malzeme Taş
Drama köprüsü Hasan dardır geçilmez
Soğuktur suları Hasan bir tas içilmez
At martinini de bre Hasan dağlar inlesin
Drama mahpusunda Hasan Karakedi dinlesin
Yukarıda ki dizeler, Batı Trakya ve Doğu Makedonya bölgelerinin en tanınmış şarkısı olan Drama Köprüsü’nün giriş dizeleridir. Drama Köprüsü olarak bilinen şarkı, halk kahramanı eşkıya Debreli Hasan (de bre Hasan) için yazılmıştır. Aşağıdaki hikâye de Drama Köprüsü’nün hikâyesidir.
Drama Köprüsü'nün Bulunması
Yakın zamana kadar Drama Köprüsü ile ilgili birbirinden farklı hikâyeler anlatılmaktaydı. Bu hikâyelerin çoğunluğunda ise köprünün günümüze kadar ulaşamadığı ve yıkıldığından bahsediliyordu. Bir kısmında ise günümüzde İskeçe ili sınırlarında bulunan ve İskeçe Çayı üzerinde yer alan eski dar köprülerden birinin olabileceğinden söz ediliyordu. Hatta internette paylaşılan Drama Köprüsü şarkılarının çoğunda bu köprülerin fotoğrafları paylaşılıyordu.
Köprünün bulunduğunun ilk açıklaması 2010 yılının başlarında oluyor. Lozan Mübadilleri Vakfı Genel Sekreteri Sefer Güvenç köprünün bulunduğunu duyuruyor. Güvenç, yaptığı açıklamada köprüyle ilgili ilk ipucunun Bursalı bir mübadilin Yunanistan’ın Drama iline yaptığı bir ziyaret esnasında ortaya çıktığından bahsediyor. Bursalı mübadil, Drama Küçük Asyalı Mübadiller Derneği Başkanı NikosLatsistalis’e elindeki bir fotoğrafla gidiyor ve Drama köprüsü bu ve ben onu aramaya geldim demesiyle başlıyor.
Bursalı mübadilin arama çabaları bir sonuç getirmese de yerel bir tarihçi olan NikosLatsistalis elindeki fotoğrafla aramalarına devam eder ve uzun bir uğraşın sonunda Drama İskeçe yolu üzerindeki Nikiforos (Nusratlı) köyü çıkışında fotoğraftaki köprünün birebir aynısı olan su bendi ile karşılaşır ve aradığı köprüyü bulduğunu anlar.
Herkes köprü beklerken bir su bendiyle karşılaşmak ilk başta yanlış keşiftir diye düşünülür. Şarkı sözlerinin tekrar dikkatli bir şekilde yorumlanmasıyla keşfin doğru olduğu anlaşılır. Şarkıda, Drama Köprüsü Hasan dardır geçilmez der. Hatta İskeçe bölgesinde söylenen türkünün bir mısrasında dardır daracık der ve su bendi de dardır ve üzerinden geçilmesi de zordur. Şarkıda yine, soğuktur suları Hasan bir tas içilmez derken kastettiği su kemerinden akan suların soğuk olduğudur. Suların soğuk olması da bende gelen suyun muhtemelen bendin biraz üzerinden başlayan sıra dağlardan geldiğinden ve dağların serin ve kış dönemi çok kar tuttuğundan akan suyunun da soğuk olacağındandır.
Osmanlı döneminde köprü civarında bulunan köylerinin Türk köyleri olması da bu keşfin doğrulunu ispatlar niteliktedir.
Drama Köprüsü Nerede? Drama İskeçe yolu üzerinde bulunan Drama Köprüsü Drama’dan 17, İskeçe’den ise 67 km mesafededir. Nikiforos (Nusratlı) köyünün 500 metre doğusundadır. Haritada 41°10'20.59"K Enlemi ve 24°19'23.91"D Boylamı üzerinde yer alır.
Drama Köprüsü Ne Zaman Yapıldı? Drama Köprüsü ile ilgili iki rivayet bulunmaktadır. İlki ve yaygın olanı, Debreli Hasan’ın o dönemde yaşayan zengin beylerden ve tüccarlardan çaldığı (gasp ettiği) parayla yaptırdığıyla ilgili söylenen rivayettir. İkincisi ve daha mantıklı olanı ise eski yıkılmış köprüyü tamir ettirdiği yönünde olanıdır. Köprünün yapım yılı bilinmediğinden hangi rivayetin doğru olduğunu bilemiyoruz. Eğer bir gün karbon testi yapılma imkanı olursa hangi rivayetin doğru olduğunu da anlaşılmış olacağız.
Drama Köprüsünün Önemi? Cumhuriyet öncesi dönemde okuma ve yazma oranının düşük olmasından dolayı Türk halkında günlük tutma, tarih ve hikâye yazma geleneği de bulunmamaktaydı. Halk arasında söylenen şarkıların o günlerden günümüze kalan tek mirasımız olmasından dolayı Drama Köprüsü şarkısı o bölgeye ait bir tarihi oluşturması yönünden oldukça önemlidir.Türkiye Yunanistan mübadelesi öncesi Drama ili ve çevresi Türklerin yoğun olarak yaşadığı bir bölgeydi. Osmanlı nüfus sayım belgeleri mübadeleden önceki Drama nüfus sayımında bölge nüfusun yüzde seksenin Türk olduğundan bahsetmektedir.Drama Türk halkının büyük bir bölümü tütüncülük yaptıklarından dolayı mübadelede yoğun olarak Türkiye'de de tütün yetiştirebilecekleri bölgelere yerleştirilmişlerdir. En büyük göçlerin Edirne, Bafra, Samsun, Alaçam, Manisa ve Gebze’ye olduğu bilinmektedir. Bir kısmı da göçe dâhil olmayıp komşu il olan İskeçe’ye akrabalarının veya tanıdıklarının yanına gitmişlerdir.
Pomak Yemekleri
Şumnu Tarifi :
basit ve hızlı hazırlanan bir yemek ev halkına uygun
olduğu düşünülmüş ve adı da bu yüzden karı koca aşı konmuş..bencemisafirede ikram edilebilir tepsi de böğrek gibi kesilerek ikram edilebilir...
biberleri 3-4 santim şeklinde doğrayıp bol yağda kavurun.. yemeğe başka yağ kullanmayacağız..biberler kavrulurken bir kapta yoğurta biraz su katıp çırpın, çok sulu olmayacak Tepsinize göre ayarlayabilirsiniz bu orta boy siniye göre ; 2-3 bardak pilavlık bulgur 5 yumurta 2 bardak yoğurt 300 gr kadar yeşil sivri biber isteğe göre 1 bardak beyaz peynir yada lor tuz . bulguru tepsiye yayıp üzerine yumurtaları kırın, yumurtaları çatal yardımı ile dağıtın..hazırladığınız yoğurdu üstüne döküp karışmalarını sağlayın.. tuz ekleyin..biberlerini kavrulduktan sonra alın yağı ile beraber karışımın üstüne gezdirin..üzerinepeyirleri koyup fırına verin ..üstü kızardığında yemeğiniz hazır demektir... İsteğe göre değişir , Tavuklu yada etlide olabilir Afiyet olsun - DobrePetit !
Pileşka tarifi
Malzemeler:
1 tavuk göğsü 2 çorba kaşığı un 2-3 çorba kaşığı tereyağı bir avuçtan biraz fazla tel şehriye 1 yumurta sarısı 2-3 çorba kaşığı yoğurt 1 diş sarımsak4-5 bardak su
Tavuk göğsünü suda haşlayın. Ayrı bir tencerede un ile yağı kavurup yavaş yavaş tavuk suyunu ilave ediyoruz ve sürekli karıştırıyoruz. Tüm suyu koyduktan sonra içine tel şehriyeleri ve küçük parçalara ayırdığımız tavuğu atıp sonra da rendelediğimiz ya da ezdiğimiz sarımsağı koyuyoruz. Şehriyeler pişerken bir kenarda yumurta sarısı ile yoğurdu güzelce çırpıp artık pişmiş olan çorbanın suyundan bir miktar alarak karıştırıyor sonra da tencereye döküyoruz. Bir iki taşım daha kaynatıp ocağın altını kapatıyoruz. Servis sırasında da arzuya göre nane, karabiber ve kırmızı biberle süslüyoruz. Afiyet olsun - DobrePetit !
PulnenoPomaşkiFurno ( Pomak dolması – Fırında) Tarifi
1 kg dolmalık yeşil biber ,2 su bardağı pirinç ,5 adet orta boy kuru soğan
1 yemek kaşığı domates salçası ,1 çay bardağı sıvıyağ
1 kg domates ,1/2 demet taze nane, maydanoz 1 su bardağı su 2 çay kaşığı tuz, karabiber
Biberlerin saplarını çıkarıp çekirdeklerini ayıklayın. Domatesi rendeleyin, soğanları yemeklik doğrayın.
Sıvıyağı geniş bir tencerede kızdırıp soğanları 7-8 dakika kavurun. Yıkadığınız pirinci ilave edip şeffaflaşıncaya kadar, 5 dakika kavurun.
Üzerine 1 yemek kaşığı salçayı ve rendelediğiniz domatesin yarısını ekleyin. 2-3 dakika daha kavurduktan sonra 1 su bardağı suyu, tuz,karabiber, incecik kıyılmış maydanoz ve naneyi ilave edin. Kısık ateşte, pirinç suyunu çekinceye kadar pişirip ocaktan alın. Ilık hale gelmesini bekleyin.
Biberleri iç harcıyla doldurup tepsiye ağız kısımları yukarı bakacak şekilde dizin. Üzerine rendelenmiş domatesin kalanını aktarıp yeteri kadar tuz ve 4 yemek kaşığı sıvıyağı koyun.
Biberlerin tam üzerine çıkacak kadar sıcak su ilave edip önceden ısıtarak 180 dereceye ayarladığınız fırında en az 35-40 dakika pişirin. İster ılık ister soğuk olarak servise sunun.
Mladozhenetsaotpadutsi - DAMAT PAÇASI
Bu güzel yemeği daha önce yediniz mi,yediyseniz sizdeki tarifi nasıldır bilemem, bu yemeğin bir kac yapılış sekli var fakat Pomak usülü yani pomak yörelerine ait yemeğin orjinal şeklinin budur diye biliyoruz.
MALZEMELER
-3-4 Parça tavuk-but olabilir,ya da yağsız olsun derseniz beyaz et--2 adet yufka-biraz sıvıyağ-1 kase yoğurt-2 diş sarmısak-2 kaşık salça-1 adet domates ...Önce yufkaları küçük parçalara bölerek,sıvıyağla harmanlayın ve fırında iyice kurutun.Tavuklarıhaşlayın.Küçük küçük parçalar halinde didikleyin.Tavukları haşladığınız su ile yufkaları ıslatın.Çok fazla ıslatmayın,yufkalarhamurlaşabilir.Üzerine küçük parçalar halindeki tavuk etlerini yerleştirin.Onun üstüne salça ve domatesle hazırladığınız sosu dökün,en üstüne sarmısakla karıştırdığınız yoğurdu dökün. Afiyet olsun - DobrePetit !
KebapçeTarifi : Malzemeler : 1 kg dana kıyma , 1/2 kg kuzu kıyma ,200 gr kuzunun karın boşluğu1 yumurta , tuz , kimyon , toz kırmızı biber - Kıymaları ve yumurtayı derince bi kaba alıp güzelce yoğurun (ne kadar çok yoğrurusanız o kadar güzel kebaplar ortaya çıkıcaktır, bi fincan kadar su kullanmanızı tavsiye ederim) Arkasından göz kararı tuzunu, bi yemek kaşığı kimyon ve toz kırmızı biberi de katıp kıyma kıvama gelinceye kadar yoğurmaya devam edin. Son olarak şeklini anlatmama gerek yok sanırım, tabi bu lezzeti istediğiniz ''şekilde'' tüketebilirsiniz fakat makbul olan orginal halidir. Kebapları plastik yayvan (difrizin alacağı ebatlarda) bi kaba alıp dolaba yerleştirebilirsiniz.Sonra ister ızgarada , ister tavada pişirip yiyiniz. (Ilahanasaladkasını unutmayın lütfen ekürisidir Afiyet olsun - DobrePetit.
Mişmaş Tarifi : Geleneksel lezzetimiz Mişmaş kim sevmez? Kıvamını tutturma konusunda zorlanıyorsanız, tarifimizden yardım alabilirsiniz.2- Kabuğu soyulup küçük doğranmış domates konup pişirilir. Maydanoz doğranır; tuz, karabiber serpilir. Çatalla çarpılmış yumurtalar ilave edilip karıştırılır. Yumurtalar pişince ateşten alınır.
Not: İstenirse; yumurtalar çarpılmadan bütün olarak da pişirilebilir.2-3 soğan ,3- 4 sivri biber ,3- 4 domates Yarım demet maydanoz4 yumurta,2 kaşık tereyağ ,Tuz, karabiber
Kaçamak
Kaçamak Tarifi : Pomak mutfağının en kendine has uygulaması olan yemeklerindendirMalzemeler -8 su bardağı su -Aldığı kadar mısır unu -2 dolu yemek kaşığı tereyağ –Tuz Üzeri için -Ekşimik (Lor peyniri ) -Pekmez-Kavurma Hazırlanışı Suyu içine tuzu katarak bir tencerede kaynatın. Mısır ununu azar azar ekleyerek sürekli karıştırın. Mısır unu yoğun olduğu ve dibi çabuk tuttuğu için sürekli karıştırmaya devam edin. Kek kıvamına gelince karışımı bir kaç yerinden tahta kaşıkla delerek göz göz olmasını bekleyin. 1-2 dakika daha ateşte tutup suyunu çektirin. Katılaşınca bir tepsiye alıp, üzerine tereyağ yakıp gezdirin. Tereyağı içine tahta kaşıkla güzelce karıştırıp yedirin. Kaşığın sırtıyla üzerini düzeltip, lor peyniri serpeleyip afiyetle yeyin. Not : Bazı yerlerde lor peyniri yerine, ortasından hafif çukurlaştırılmış bölümüne pekmez konularak yenir.Pekmezli orta kısma yakın bölümden yenmeğe başlanır. Kaşığa bir parça pekmez bir parça da kaçamak gelecek şekilde alınarak, tabağın kenarına doğru gelinerek yenir. Böylece pekmezin döküldüğü orta havuz genişledikçe, kenarlara doğru da pekmez yayılmaya başlar. Pomak köylerinde ise, bayram sabahlarının baş yemeği olan kaçamak, orta kısmına kavurma konularak yenir.
Afiyet olsun - DobrePetit !
Pulneni çuşki si mleko Tarifi SÜTLÜ BİBER TARİFİ
Malzemeler 3 kilo taze tuzlu lor (yağlı olacak) ,4 bardak süt 1 kilo çarliston biber Zeytiyağı . Biberler yıkanıp ortalarından ikiye kesilip tohumları çıkarılır. Havlunun üzerine tekrar kağıt havlu serilerek biberlerin iç kısımları havluya gelecek şekilde sıralanır ve üzeri örtülüp bir gece bekletilir. Böylece biberlerin bütün suyu gider. Bekletilen biberler iri parçalar halinde doğranır büyükçe bir kabın içine konur. Üzerine lor peyniri ve süt dökülerek özleşene kadar iyice karıştırılır. Peynir zaten tuzlu olduğu için ayrıca tuza gerek yoktur. Bu karışım üzeri örtülerek üç yada dört gün bekletilir, ama bekleme aşamasında, her gün suyunu bırakır. Sürekli temiz bir bez yada kağıt havlu ile bıraktığı suyu alınır. düzenli olarak suyu alındıkça her seferinde karıştırılır. Üç yada dört günün sonunda artık suyu çıkmıyorsa kavanozlara doldurulur ve bir parmak boşluk bırakılır. Üzerlerini örtecek kadar birer kaşık zeytinyağı gezdirilerek kapak kapatılır ve hiç açmadan serin bir yerde en az on on beş gün bekletilir. Biberler iyice sararıp turşu kıvamına geldiklerinde olmuş demektir. Ne kadar çok bekletilirse o kadar çok lezzetli olur. Notlar: Kullanılan lor peynirinin çok önemi var. Kuru ve kum kum olan lor peyniri yerine, yağlı ve krema kıvamında olandan kullanılır. Bu peynirin süt ile özleşmesi daha kolay ve güzel oluyor. Tadıda çok daha güzel. Ayrıca, yağlı peyniri ufalayarakta yapıyorlar, ama en pratik olan, güvenilen bir yerden alınan yağlı süt kaynatılıp kestirilerek, kendi elde ettiğimiz lor ile yapılandır. Afiyet olsun - DobrePetit !
TAPKANA ÇUŞKA Tarifi ( FASULYELİ KIRMIZI BİBER DOLMASI ) MALZEMELER:(1 tepsilik) Yarım dizi acı veya tatlı kırmızı kuru biber (gerçek lezzet için uzunburun biberi tercih sebebi) 3 adet kuru soğan orta boy 700 gr kuru fasulye 2 çorba kaşığı tepeleme un 1 çay bardağı sıvı yağ 60 gr tereyağı Tuz ağız tadına göre 1 yemek kaşığı salça 2 tatlı kaşığı çubritsa veya kekik YAPILIŞI : Kuru fasulye ve kuru kırmızı biberler ayrı ayrı haşlanarak suyu süzülecek, kuru soğanlar doğranarak yağda pembeleşinceye çevrilecek, pembeleşen soğanlara ocakta iken salçayı, tuzu, çubritsa veya kekik, un karıştırılır. Arkasından süzülen fasulyeyi de katarak iyice harmanlanır. Ocağın altı kapatılır. Haşlanmış biberler hazırladığımız karışım ile doldurulur. Ve tepsiye güzelce dizilir. Tepsiye dizim işi bitince üzerlerine bolca tereyağı sürülür. Fırında kızarıncaya kadar pişirilir. Afiyet olsun - DobrePetit !
BRAKUNYEK Tarifi : MALZEMELER: 1 Adet Baş kuru soğan 1 Su Bardağı Mısır Unu 3 Çorba kaşığı Buğday unu 3,4 Adet Kurutulmuş Acı Kırmızı Biber 1 Çorba Kaşığı Biber Salçası YAPILIŞI: Kapaklı Büyükçe bir tava veya geniş bir tencere içine Kuru soğan küçük parçalara doğranır ve bir miktar sıvı yağ ile birlikte pembeleşinceye kadar kavrulur.daha sonra üzerine 1 litre ye yakın su ilave edilerek Kurutulmuş Kımızı biberleride ister bütün ister yarımlara bölünmüş parçalar halinde bu karışıma ileve ederek 10 dakikaya kadar kaynatılır. Bir kap içerisine Mısır unu ile Buğday unu karıştırılarak içine 1.5 Su bardağı soğuk Su ilave edilerek iyice karıştırlır. Bu Karışımı kaynamakta olan tencere içine azar azar dökülerek karıştırılrı ve yedirilmesi sağlanır. 10 dakika daha bu şekilde kaynatıldıktan sonra yemek ateşten alınır.ister kişi sayısına kadar tabaklara ister kendi tavasında kalmak süretiyle üzerine parça parça taze nane serpiştirilerek servis yapılır. Ekmek bandırılarak veya Kaşıkla da yenilebilir. Brakunyek i yerken yanınızda bolca ekmek olsun. Afiyet olsun - DobrePetit !
Papuda yemeği - Kuru börülce yemeği
Karnı kara da denilen kuru börülce bitkisel proteinler ve C vitamini açısından zengindir. Ege bölgesinde börülcenin tazesinin salatası (börülce turşusu veya tarator) ayrıca zeytinyağlı yemeği yapılır. Kuru börülce aynı zamanda tarhana çorbasına eklenerek de tüketilmektedir.Kuru börülce ile yapılan piyaz da çok lezzetlidir. Biz size bu gün kuru börülce yemeğinin tarifini vereceğiz. Malzemeler; 2 su bardağı kuruPapuda 2 adet kuru soğan (Küçük doğranmış) 1 yemek kaşığı biber salçası 2 adet kurutulmuş süs biberi veya Arnavut biberi 3 kaşık zeytinyağı 1 çay kaşığı tuz Tarif: Papudaları bir gece önceden suda ıslatınız. Bir tencerede suyu kaynatınız. Islatılmış olan börülceleri süzdükten sonra kaynamakta olan suyun içerisine atınız. Pişmesine yakın bir tavada yağda soğanları sarartınız ve salçayı ekleyerek sosunu hazırlayınız. Hazırladığınız sosu kaynamakta olan börülcenin içerisine atınız. Tuz ve süs biberlerini de attıktan sonra pişmesini bekleyiniz. Papuda yemeğiniz ılıdıktansonraservisyapabilirsiniz. Afiyet olsun - DobrePetit
Latuka Yemeği Tarifi : Patlıcan biber ve domatesler ateşte közlenir . Kabukları soyulup bir kap içine küçük küçük doğranır . Domateslerin suyunun kalmaması icin bir süre ateşte bekletilir . Domateslerin pişirilmesi sırasında içine sarımsak ilave edilir ( Miktar isteğe bağlı ) Karışımın pişmesinden sonra aynı kapta doğranmış olan patlıcan ve biberlerin içine domates karışımı ilave edilir üzerine doğranmış maydanozlar serpiştirilerek süslenir . Afiyet olsun - DobrePetit
Manzana Malzemeler 6 adet patlıcan 3 adet domates 4- 5 adet sivri biber 1 demet maydanoz 750 gr. yoğurt 3 diş sarımsak 2 kaşık yağ 1 çay kaşığı kırmızı biber Tuz Yapılışı Patlıcanlar ucundan başlanarak ocakta çevire çevire közlenir. Kabuklar soyulup incecik kıyılır. Domates, biber ve maydanoz küçük doğranıp patlıcanlara katılır. Tuz atılır. Üzerine sarımsaklı yoğurt dökülüp, kırmızı biberli yağ gezdirilir. Afiyet olsun - DobrePetit
POMASKi VACERYA - POMAK YEMEGi .. Not : Bu yemeğin ismi Böyle Başka bir adı yok.
.MALZEMELER 4 kişilik 1/2 kg parça et 1 demet taze soğan 1 çorba kaşığı sıvı yağ 1 demet dere otu 1 çorba kaşığı tereyağı 1 demet taze nane 1 çay kaşığı karabiber
tuz hamuru için: 2 adet yumurta 1 çay kaşığı kabartma tozu 1 çorba kaşığı nane 1 su bardağı sıvı yağ alabildiği kadar un ..
HAZIRLANIŞI Sıvı yağı tencerede kızdırın. Sarımsağı, soğanları ve dereotunu ince ince kıyın. Yağın içine atın ve çevirerek kavurun. Eti de ekleyin ve birkaç dakika daha kavurun sonra tencereyi ocaktan alın. Başka bir kabın içinde 2 adet yumurta, 1 çay kaşığı kabartma tozu ve unu karıştırıp naneyi ilave edin. Hmur haline getirin ve bu hamuru mutfak tezgahına yayın. Küçük parçalar kesin. Bir su bardağı sıvı yağı derin bir tencerede kızdırın. Kestiğiniz hamur parçalarını içine atın. Çevirerek kızartın. Büyük bir tabağa hamurları dizin ve üzerine yemeği dökün. Afiyet olsun - DobrePetit
Nohutlu Bulgur Pilavı
4-6 kişiliktir. İçin Gerekli Malzemeler 2 su bardağı bulgur 1 su bardağı haşlanmış nohut 3 su bardağı tavuk suyu 2 yemek kaşığı tereyağı Tuz
Nohutlu Bulgur Pilavı Hazırlanması; Bir tencereye tavuk suyunu koyarak kaynatalım. Bulgur, nohut ve bir tutam tuz ilave edelim. Orta hararetli ateşte 20 dakika kadar pişirelim.Pilav suyunu çektikten sonra, ağzı kapalı olarak 10-15 dakika kadar demlendirelim. Tereyağını küçük parçalar halinde pilavın üzerine koyalım. Yağlar eriyip bulgurlar ile karışana kadar güzelce karıştıralım. Nohutlu Bulgur Pilavı hazır. Maydanozyapraklarıilesüsleyerek, servisyapalım. Afiyet Olsun…DobrePetit
İçBaklalıEnginar
Malzemeler: 5 adetenginayarım kg içbakla 2 soğan 1 subardağızeytinyağı 1 limon 1 kesmeşeker 1 demetdereotutuz
Hazırlanması: Soğanlarıincedoğrayınveyağdahafifçeçevirin. Temizlenmiş ve tuza batırılmış, yarım limonla ovulmuş enginarları sıralayın. Tuz, şeker ve yarım limon sıkın., üstünü örtecek kadar su koyun. Tencerenin ağzını önce yağlı kağıtla, sonra kapakla kapayın, ateşe bırakın. Yarı pişince iç baklaları ekleyin. Tamamen pişince ateşten alın. Enginarları servis tabağına dizin, ortalarına baklaları doldurun ve bol miktarda kıyılmış dereotu serpin
Pomak Pilavı
Malzemeler : Hamuru için; un 10 adet yumurta süt ( yumurtaların kırıldığında ortaya çıkan miktar kadar) tuz
Pişirilmesi; 3 kase gün pazısı tuz su tereyağ sıvı yağ
Tarifi : Öncelikle yumurtaları derin bir kasede çırpın.Yumurtaların miktarı kadar süt ilave edin.Tuzunudaekleyin.Daha sonra alabildiği kadar elenmiş un ilave ederek yoğurun.Oklava yardımı ile incecik açın.Güneşte bu yufkaları kurutun (hamurlar kurudukça kendiliğinden parçalanacaktır) Derin bir tencereye su koyun,içerisine sıvıyağ ve tuzuda ilave edin.Kaynadıktan sonra hamurları suya salıp 10-15 dakika pişirin.Ayrı bir tavada tereyağını kavurup gün pilavının üzerine dökün.5-10 dakika dinlendiredikten sonra servis yapın.Afiyet olsun..
Not ; Pomaklara ait geleneksel bir yemektir.
Akıtma ( Bazlama )
Bu akşam ne yapsam diye düşünenler, Pomakların geleneksel yemeğinin işte size çok kolay bir tarif! İçine ne koyarsanız, üzerine ne sürerseniz onunla yenir.
Malzemeler: 1 adet yumurta 1 litre süt 1 tatlı kaşığı tuz aldığı kadar un (3 – 3,5 su bardağı kadar) kabarık olsun isterseniz 1 paket kabartma tozu
Yapılışı: Yumurta ve sütü çırpın. Unu azar azar ilave edin ve çırmaya devam edin (unutmayın orta yoğunlukta ve akışkan olacak). Kullanacaksanız bu noktada kabartma tozunu ilave edin tavaya 1-2 yemek kaşığı sıvıyağ ya da tereyağını alıp kızdırın ve tavanın tüm yüzeyinin yağlanmasını sağlayın. Alt yüzü pişince (üzeri gözenek gözenek olur ve kurur) diğer yüzünü çevirin. İki tarafı da pişen akıtmayı servis tabağına alın. Üzerine sıcakken margarin ya da tereyağı sürün ve her kata aynı işlemi yaparak üst üste dizin
ENGİNAR ÇANAĞINDA KİŞNİŞLİ KUZU YAHNİ
4 Kişilik Malzemeler: 4 enginar çanağı 350 gr kuşbaşı kuzu eti 8 arpacık soğan Yarım çay bardağı (70 ml) Zeytinyağı 1.5 tatlı kaşığı kişniş tohumu Yarım limon suyu Sıcak su 2 dal dereotu Tuz Taze çekilmiş karabiber
Yapılışı: Yağı tencereye alın ve ısıtın. Kuzu etlerini yüksek ateşte birkaç dakika kavurup ateşi kısın. Et suyunu çektikten sonra temizlenmiş arpacık soğanları, kişniş tohumunu, tuz ve taze çekilmiş karabiberi tencereye ekleyin. Biraz karıştırıp üzerine yarım su bardağı sıcak su ekleyin. Kısık ateşte kapağı kapalı olarak dibinde çok az su kalıncaya kadar pişirin. Diğer yanda enginarları bir tencereye alın. Üzerini geçecek kadar su, yarım limon suyu ve biraz tuz ekleyerek yumuşayıncaya kadar yaklaşık 15 dakika haşlayın. Etleri bir kevgirle bir başka tabağa alın. Enginarları süzüp etleri pişirdiğiniz tencereye (etin suyu tencerede kalacak şekilde) yerleştirin. Üzerine hazırladığınız yahniyi eşit olarak paylaştırın. Dibine yarım çay bardağı sıcak su ekleyerek üstü kapalı olarak suyunu çekene kadar pişirin. Üzerini dereotu ile süsleyerek sıcak servis yapın
Türkü
Ana madde: Drama Köprüsü (Türkü)
Drama Köprüsü ve Debreli Hasan Türküsü
Drama köprüsü Hasan dardır geçilmez
Soğuktur suları Hasan bir tas içilmez
At martinini de bre Hasan dağlar inlesin
Drama mahpusunda Hasan Karakedi dinlesin
Mezar taşlarını Hasan koyun mu sandın
Adam öldürmeyi Hasan oyun mu sandın
At martinini de bre Hasan dağlar inlesin
Drama mahpusunda Hasan dostlar dinlesin
Drama köprüsü Hasan dardır daracık
Çok istemem Yanko Çorbacı bin beş yüz liracık
At martinini de bre Hasan dağlar inlesin
Drama mahpusunda Hasan Karakedi dinlesin
Drama köprüsünü Hasan gece mi geçtin
Ecel şerbetini Hasan ölmeden mi içtin
At martinini de bre Hasan dağlar inlesin
Drama mahpusunda Hasan dostlar dinlesin.DEBRELİ HASAN ...................Debreli Hasan, Drama´dayetişmiştir.Debreli namıyla mübadele öncesi dönemde Drama-Serez-Sarısaban bölgelerinde faaliyet göstermiş bir halk kahramanı eşkiyadır. Drama köprüsünü,o devrin haksızlıkla para kazanan halkı ezen zenginlerinden aldığı haraçla yaptırmıştır.Debreli Hasan´ın yaşadığı,dönem kesinlikle bilinmemekle beraber Çakırcalı Efe ile çağdaş olduğu görüşleri,hatta atıştıklarına dair hikayeler onun 1870-1920 yılları arasında Makedonya dağlarında egemen olduğunu göstermektedir. Bu konuda halk arasında söylenen menkibeyegöre;Selanikli Yahudi bir tüccar ticaret için İzmir´e gidecektir.Eğer bu civar dağlarda hükümran olan Debreli´den geçsen, Ege dağlarında Çakırcalı´dan geçemezsin denir,kendisine.Nitekim de öyle olur.
Debreli´nin çetesinde pek çok kişi yoktur.BilinenKarakedi namıyla bir tek kızanı olduğudur.Halka onu sevdiren eşkıya kişiliğinin en üstün tarafı ise fakirlere yardım etmesi,bilhassa birbirini seven yoksul gençleri evlendirmesidir.Bu konuda şöyle bir menkıbe de vardır."Evlenmek niyetinde olan dağlı bir genç,tek danasını almış,İskece pazarına inmektedir.Yolu,Debreli Hasan tarafından kesilir.Delikanlının evlenmek içinparası olmadığını anlayınca Debreli kendisine düğün için yetecek parayı verir ve ayrıca danasını satmamasını salık verip uğurlar."
Makedon dağlarının Debreli´si sonunda padişah affına uğrar veya söylentiye göre mübadelede güvenlik güçlerinin elinden kaçmayı başarır ve Türkiye´ye göç eder.
Kısacası Rumeli Türklerinin gönlüne yerleşmiştir efsanesiyle Debreli Hasan..
Türkü Sözleri
Drama Köprüsü Bre Hasan Gecemi GeçtinEcel Şerbetini Bre Hasan Ölmeden İçtin Anadan Babadan Bre Hasan Nasıl Vazgeçtin HasanAt Martini Debreli Hasan Dağlar İnlesinDrama Mahpusunda Bre Hasan Namın YürüsünDrama Köprüsü Bre Hasan Dardır Geçilmez
Soğuktur Suları Bre Hasan Bir Tas İçilmezAnadanGeçilirBreHasanYardanGeçilmez At Martini Debreli Hasan Dağlar İnlesinDrama Mahpusunda Bre Hasan Namın Yürüsün
Mezar Taşlarını Bre Hasan Koyun Mu SansınAdam Öldürmeyi Bre Hasan Oyun Mu SandınDramaMahpusunuBreHasanEvinMiSandın AtMartiniDebreliHasanDağlarİnlesinDrama Mahpusunda Bre Hasan Namın Yürüsün
YÜKSEK YÜKSEK TEPELERE EV KURMASINLAR
ÖYKÜSÜ
Eski zamanlarda Malkara’da 15 yaşlarında Zeynep isimli güzel bir kız vardır. Bir gün köyde Ağa’nı bir düğünü olur. Düğünde eğlenceler ve at yarışları yapılır. At yarışlarına uzaklardan gelen Ali adında bir genç te katılır. Ali gönlünü düğünde gördüğü Zeynep’e kaptırır. Köyüne dönünce babasına Zeynep’i istetir. Ali’nin Köy’ü uzak olduğundan Zeynep’in ailesinin pek gönlü olmaz ama gönüllü gönülsüz verirler. Düğün yapılır, Zeynep Aili’niköyü’ne gelin gider. Ancak ailesinden ayrı olmaya alışık olmayan Zeynep tam yedi yıl ailesini göremez. İçindeki hasret büyüdükçe türküler yakmaya başlar, düğünlerde söyler. Zeynep’in kocası Ali’de bu duruma aldırış etmez, yeri geldilçe Zeynep’i döver, O’nu hor görür. Zeynep üzüntüsünden hastalanıp yataklara düşer. Çevredekiler en sonunda dayanamayıp Zeynep’in anasını, babasını çağırırlar. Annesi bası geldiğinde Zeynep onlara bu türküyü mırıldanır ve bir daha da iyileşemez. Bu duruma çok üzülen çevresindeki halk bu türküyü dilden dile günümüze kadar aktarmıştır.
SÖZLERİ
Yüksek yüksek tepeler ev kurmasınlar
Aşrı aşrı memlekete kız vermesinler
Annesinin bir tanesini hor görmesinler
Uçan da kuşlara malum olsun
Ben annemi özledim
Hem annemi hem babamı
Ben köyümü özledim
Babamın bir atı olsa bise de gelse
Annemin yelkeni olsa uçsa da gelse
Kardeşlerim yolları bilse de gelse......
Mayadağ'dan Kalkan Kazlar
Mayadağ'ın Yıldızıyım,
Ben Annemim Bir Kızıyım,
Efendimin Sağ Gözüyüm.
Vardar Akar Lüle Lüle,
Sesi De Benzer Bülbüle.
Vardar Ovası, Vardar Ovası
Kazanamadım Başlık Parası.
Mayadağ’dan Kalkan Kazlar,
Al Topuklu Beyaz Kızlar,
Yarimin Yüreği Sızlar.
Eğlenemem Aldanamam,
Ben Bu Yerlerde Duramam.
Vardar Ovası, Vardar Ovası
Kazanamadım Sıla Parası.
Vardar Akar Hızlı Hızlı,
Kenarları Karlı Buzlu,
Kara Kaşlı Bana Bakar
Sen Misin Vardar Güzeli.
Sen Misin Vardar Güzeli.
Vardar Ovası, Vardar Ovası
Kazanamadım Sıla Parası.
Çıksam A Urumelin Düzüne (Deliorman)
Çıksam A Urumelin Düzüne
Alsam A Safiye'yi Dizime
Safiye'm Kınalar Yakmış
On Parmağın Eline
Ar Gelir Osman Aga Ar Gelir
Safiye'me Karyola Dar Gelir
Kıratımı Bahçeye Bağladım
Osman'ı Gurbte Yolladım
Osman Gurbetten Gelince
Üç Gün Üç Gece Ağladım
Ar Gelir Osman Aga Ar Gelir
Safiye'me Karyola Dar Gelir
Osman Aga Osman Aga Bak Bana
Neler Söyleyecem Sana
Safiye'de Kızını Ver Bana
Damat Da (Güvey De) Olayın Ben Sana
Ar Gelir Osman Aga Ar Gelir
Safiye'me Karyola Dar Gelir
Arda Boylarına Ben Kendim Gittim (Kırcaali)
Arda Boylarına Ben Kendim Gittim
Dalgalar Vurdukça Can Teslim Ettim
Uy Uyan Erceb'im Ben Gidiyorum
Şavuklu Dünyayı Terkediyorum
Arda Boylarında Kandiller Yanar
Kandiller Şavgına Şahinler Oynar
Uy Uyan Erceb'im Ben Gidiyorum
Şavuklu Dünyayı Terkediyorum
Arda Boylarında Sarı Karınca
Nerelere Varırım Sabah Olunca
Uy Uyan Erceb'im Ben Gidiyorum
Şavuklu Dünyayı Terkediyorum
Bir Fırtına Tuttu Bizi Deryaya Kardı (Selanik)
Bir Fırtına Tuttu Bizi Deryaya Kardı
O Bizim Kavuşmalarımız A Yarim Mahşere Kaldı
O Bizim Kavuşmalarımız A Yarim Ahrete Kaldı
Yeni Cezve Yeni Cezve Kaynar Kaynamaz Oldu
O Benim Nazlı Yarimin Dilleri Söyler Söylemez Oldu
Yeni Cezve Yeni Cezve Kaynıyor Ocakta
Kasatura Belimizde (A Yarim) Martınımız Kucakta
Mapsanede Yata Yata Her Yanlarım Çürüdü
Yollarına Baka Baka A Yarim Ela Gözler Süzüldü
Bir Evler Yaptırdım Ramize'm (Prizren)
Bir evler yaptırdım be ramize'm sazdan samandan
İçine girilmez be ramize'm tozdan dumandan
Bir evler yaptırdım be ramize'm kalaya karşı
Nasıl çıkacaksın be ramize'm babana karşı
Şefo'nun Evi Kaleye Karşı (İştip)
Şefo'nun Evi Kaleye Karşı
Şefom Atmış Çeyizini Duvar Aşırı
Yandım Yare Yar Bir Çare
Ben Bulamadım Derdime Çare
İndim Dereye Ufara Taşlar
Şimdi Bizim Şefo Horaya Başlar
Yandım Yare Yar Bir Çare
Ben Bulamadım Derdime Çare
İndim Dereye Taş Bulamadım
Kara Kaş Çektim De Eş Bulamadım
Yandım Yare Yar Bir Çare
Ben Bulamadım Derdime Çare
İndim Dereye Dere Derindir
Şimdi Bizim Şefo Yeni Gelindir
Yandım Yare Yar Bir Çare
Ben Bulamadım Derdime Çare
Aliş'imin Kaşları Kare (Tuna Boyları)
Aliş'imin kaşları kare
Sen açtın sineme yare
Bulamadım derdime çare
Görmedin mi ah civan alişimi tuna boyunda
Sarmadın mı ah aslan alişimi tuna boyunda
Evleri var hane hane
Benleri var tane tane
Saramadım kanekane
Görmedin mi ah civan alişimi tuna boyunda
Sarmadın mı ah aslan alişimi tuna boyunda
Evleri var yol başında
Bir beni var sol kaşında
Saramadım genç yaşında
Görmedin mi ah civan alişimi tuna boyunda
Sarmadın mı ah aslan alişimi tuna boyunda
Arabaya Taş Koydum
Arabaya Taş Koydum
Gül Yastığa Baş Koydum
Ayşe'm Senin Aşkına
Adımı Ayyaş Koydum
Adı Doğru Sözü Doğru
Ayşe'm Geliver Bana Doğru
Bayıra Varmaz Oldun
Adını Sormaz Oldun
Ayşe'm Seni Seveli
Bu Köyde Durmaz Oldun
Adı Doğru Sözü Doğru
Ayşe'm Geliver Bana Doğru
Karanfilim Sarkarım
Açılmaya Korkarım
Ayşe'm Benim Deseler
Hasta Olsam Kalkarım
Adı Doğru Sözü Doğru
Ayşe'm Geliver Bana Doğru
Karanfilim Budama
Neden Geldin Odama
Ayşe'm Benim Severse
Dünya Malı Adama
Adı Doğru Sözü Doğru
Ayşe'm Geliver Bana Doğru
Arda Boylarında Kırmızı Erik (Kırcaali)
Arda Boylarında Kırmızı Erik
Halime'nin Ardında Onyedi Belik
Ah Anneciğim Ah Anneceğim Yaktın Ya Beni
Bu Genç Yaşta Denizlere Attınya Beni
Alıverin Feracemi Anneceğim Diksin
O Kıymatlı İsmail'e Kendisi Gitsin
Ah Anneciğim Ah Anneceğim Yaktın Ya Beni
Bu Genç Yaşta Denizlere Attınya Beni
Arda Boylarına Ben Kendim Gittim
Dalgalar Vurdukça Can Teslim Ettim
Ah Anneciğim Ah Anneceğim Yaktın Ya Beni
Bu Genç Yaşta Denizlere Attın ya Beni
Ben Bir Göçmen Kızı Gördüm Tuna Boyunda (Deliorman)
Ben Bir Göçmen Kızı Gördüm Tuna Boyunda
Elinde Bir Besli Kuzu Hem Kucağında
Doğru Söyle Göçmen Kızı Annen Var Mıdır
Ne Annen Var Ne Baban Var Kalmışım Öksüz
Sen Bir Öksüz Ben Bir Garip Alayım Seni
Alayımda Gurbet Elde Sarayım Seni
Teligrafın Tellerinden Haber VarmıDır?
Ne Haber Var Ne Mektup Var Kalmışım Öksüz
Doğru Söyle Göçmen Kızı Annen Var Mıdır
Ne Annen Var Ne Baban Var Kalmışım Öksüz
Sen Bir Öksüz Ben Bir Garip Alayım Seni
Alayımda Gurbet Elde Sarayım Seni
Dağlar dağlar viran dağlar
Dağlar dağlar viran dağlar
Yüzüm güler kalbim aglar
Yüreğimden kanlar damlar
Bir olaydı pir olaydı
Ne olur benim olaydı
Edirne köprüsü taştan
Sen çıkardın beni baştan
Hem anadan hem kardaştan
Bir olaydı pir olaydı
Ne olur benim olaydı
Bulut Gelir Seher İle
Bulut Gelir Seher İle
Çiçek Açar Bahar İle
Herkes Sarılmış Yar İle
Yağma Yağmur
Esme Bre Deli Rüzigar
Yarim Yoldadır
Bulut Gelir Pare Pare
Dördü Aktır Dördü Kare
Sen Açtın Sineme Yare
Yağma Yağmur
Esme Bre Deli Rüzigar
Yarim Yoldadır
Bulut Gelir Duman Olur
Dağı Taşı Dolandırır
Ahım Tutar Süründürür
Yağma Yağmur
Esme Bre Deli Rüzigar
Yarim Yoldadır
Bülbülüm Altın Kafeste
Bülbülüm Altın Kafeste
Öter Aheste Aheste
Ötme Bülbül Yarim Hasta
Ah Neyleyım Su Gönlüme
Hasret Kaldım Sevdiğime
Ben Sana Dayanamam
Yarim Ben Sana Aldanamam
Ben Sana Dayanamam
Yarim Ben Sana Katlanamam
Bülbüllerı Har Ağlatır
Asıkları Yar Ağlatır
Ben FelegeNeylemişim
Benı Her Bahar Ağlatır
Ben Sana Dayanamam
Yarim Ben Sana Aldanamam
Ben Sana Dayanamam
Yarim Ben Sana Katlanamam
Estergon Kal'ası Su Başı Durak Aman
Estergon Kal'ası (Bre Dilber Aman)
Su Başı Durak (Aman)
Kemirir Gönlümü (Bre Dilber Aman)
Bir Sinsi Fırak
Gönül Yar Peşinde Bre Dilber Aman
Yar Ondan Irak (Aman)
Akma Tuna Akma (Bre Şahin Aman)
Ben Bir Dertliyim
Yar Peşinde (Aman Da Gezer)
Koşar (Yandım) Kara Bahtlıyım
Estergon Kal'ası (Bre Dilber Aman)
Su Başı Kaya (Aman)
Kemirir Gönlümü (Bre Dilber Aman)
Aşk Denen Bela
Üftadeni Hoş Gör (Efendim)
Gel Etme Cefa (Aman)
Akma Tuna Akma (Bre Şahin Aman)
Ben Bir Dertliyim
Yar Peşinde (Aman Da Gezer)
Koşar (Yandım) Kara Bahtlıyım
Gine de şahlanıyor kolbaşının kır atı
Gine de şahlanıyor (aman) kolbaşının (yandım da) kır atı
Görünüyor (yandım aman) bize sefer yolları
Davullar çalsınlar (aman da) cengi (cengi de) harbiyi
Görünüyor (yandım aman) bize sefer yolları
Ak güvercin olaydım (Deliorman)
Ak güvercin olaydım
Pencerene konaydım
Penceren de pek yüksek (a gülüm)
Yar dizine konaydım
Keten gömlek dört enden
Yar ne vazgeçtin benden
Vaz geçeceğini bileydim (a gülüm)
Gönlümü alırdım senden
Keten gömlek sekiz kat
Dördünü giy dördünü sat
Benden başka seversen (a gülüm)
Kalkma döşeklere yat
Ocak başında kaldım (İskeçe)
Ocak başında kaldım
İnce fikiredaldim
Her kapi kakılışta
Berber geliyor sandım
Ah ah a berber oğlan
Oğlan boynuma dolan
Ocak başı mermeri
Ben severim berberi
Traş eder beyleri
Mis kokuyor elleri
Ah ah a berber oğlan
Oğlan boynuma dolan
Penceresi Yola Karşı (İskeçe)
Penceresi Yola Karşı
Gelen Geçen Atar Taşı
Benim Yarim Kalem Kaşlı
Var Ara Eşini Vay Vay
Saysana Liraların Beşini Vay Vay
Arabası Döşemeli
Yar Çevresi İşlemeli
Annesinden İstemeli
Var Ara Eşini Vay Vay
Saysana Liraların Beşini Vay Vay
Arabası Mavi Boya
Başındaki Zarif Oya
Saramadım Doya Doya
Var Ara Eşini Vay Vay
Saysana Liraların Beşini Vay Vay
Çay Başında Gördüm Seni
Kaşlarından Bildim Seni
İnkar Etme Sevdim Seni
Var Ara Eşini Vay Vay
Saysana Liraların Beşini Vay Vay
Kırcaali'yle Arda Arası (Aman Bre Deryalar) (Kırcaali)
Kırcaliyle Arda Arası
Saat Sekiz Sırası(Yusuf Um Saat Sekiz Sırası)
Ardalılar Ağlıyor (Yusufum)
Yoktur Çaresi
Aman Bre Deryalar Kanlıca Deryalar
Biz Nişanlıyız
İkimizde Bir Boydayız
Biz Delikanlıyız
Çıkar Aba Poturunu
Dalgalar Artacak
Demedim Mi Ben Sana
Kayığımız Batacak
Aman Bre Deryalar Kanlıca Deryalar
Biz Nişanlıyız
İkimizde Bir Boydayız
Biz Delikanlıyız
Kırcaliyle Arda Boylarında
Kimler Gidecek
Garip Yusuf’un Annesine
Kim Haber Verecek
Rodop Dağları Pakize'm Çiçek Döşeli (Rodop)
Rodop Dağları (Be) Pakize'm Çiçek Döşeli
Pakize'm Bahçeleri Mor Menevşeli
Aman Pakize'm Nazlı (Da) Pakize'm Gel Beri Beri
Ben Seni Sevdim Güzelim Pakize'm Küçükten Beri
Rodop Dağları (Be) Pakize'm Engindir Engin
Benim Gibi Delikanlı Zengindir Zengin
Aman Pakize'm Nazlı (Da) Pakize'm Gel Beri Beri
Ben Seni Sevdim Güzelim Pakize'm Küçükten Beri
Rodop Dağları (Be) Pakize'm Sıra Mı Sandın
İkimizin Sevdasını Kara Mı Sandın
Aman Pakize'm Nazlı (Da) Pakize'm Gel Beri Beri
Ben Seni Sevdim Güzelim Pakize'm Küçükten Beri
Çalgılar Çalar (Manastır)
Çalgılar Çalar (Anam)
Kibar Yarim Oynar (Aman)
Oyna Yarim Oyna
İkimiz Bir Boyda
Biz Da Nişanlıyız
Bir Delikanlıyız
Düğün Alayı Geldi Herkes Otursun
Kibar Gelin Yüzün Gülsün Düğünümüz Şen Olsun
Oyna Yarim Oyna
İkimiz Bir Boyda
Biz Da Nişanlıyız
Bir Delikanlıyız
Bu Akşam Evleniriz Artık Beraberiz
Kibar Gelin Yüzün Gülsün Murada Ereriz
Oyna Yarim Oyna
İkimiz Bir Boyda
Biz Da Nişanlıyız
Bir Delikanlıyız
Radalya Minaresi Ayşe'm Yetmiş Basamak
Radalya Minaresi Ayşe'm Yetmiş Basamak
Amman Aman Ayşe'm Yetmiş Basamak
Kalk Kaçalım Seyfullah Agam Yok Bize Yaşamak
Aman Aman Ayşe'm Yok Bize Yaşamak
Radalya'nın Önünde Ayşe'm Güneş Yayılır
Amman Aman Ayşe'm Güneş Yayılır
Ayşe'yi Gördükçe Anneciği Da Düşer Bayılır
Aman Aman Ayşe'm Düşer Bayılır
Radalya'nın Önünde Ayşe'm Kandiller Yanar
Aman Aman Ayşe'm Kandiller Yanar
Kandilin Şevkiyle Ayşe'm Bekarlar Oynar
Amman Aman Ayşe'm Bekarlar Oynar
Tuna nehri akmam diyor (Osman Paşa)
Tuna nehri akmam diyor
Kenarımı yıkmam diyor
Ünü büyük osman paşa
Pilevne'den çıkmam diyor
Düşman Tuna'yı atladı
Karakolları yokladı
Osman paşa'nın kolundan
Beş bin top birden patladı
Kılıncımı çaldım taşa
Taş yarıldı baştan başa
Ünü büyük osman paşa
Askerinle binler yaşa
Çalın Davulları Çaydan Aşağıya (Selanik)
Çalın Davulları Çaydan Aşağıya Amman Amman
Kazın Mezarımı(Bre Dostlar) Belden Aşağıya
Koyun Sularımı Kazan Dolunca (Amman)
Aman Ölüm Zalim Ölüm Üç Gün Ara Ver
Al Başımdan Bu Sevdayı Götür Yare Ver
Selanik İçinde Sela Okunur (Amman)
Selanın Sedası (Bre Dostlar) Cana Dokunur
Gelin Olanlara Kına Yakılır (Amman)
Aman Ölüm Zalim Ölüm Üç Gün Ara Ver
Al Başımdan Bu Sevdayı Götür Yare Ver
Selanik Selanik Viran Olasın (Amman)
Taşını Toprağacını Seller Alasın
Sen De Benim Gibi Yarsız Kalasın (Amman)
Aman Ölüm Zalim Ölüm Üç Gün Ara Ver
Al Başımdan Bu Sevdayı Götür Yare Ver
BULUT GELİR SEHER İLE
Bulut gelir seher ile
Çiçek açar bahar ile
Herkes sarılmış yar ile yağma yağmur
Esme bre deli rüzigaryarim yoldadır
Bulut gelir pare pare
Dördü aktır dördü kare
Sen açtın sineme yare yağma yağmur
Esme bre deli rüzigaryarim yoldadır
DRAMANIN İÇİNDE YAPARLAR PAZAR (Drama)
Dramanın içinde yaparlar pazar
Kızlara yakışır şal ile şalvar
Vurun kızlar vurun vurun vuralım
Bu geceki geceyi nerde bulalım
Dramanın içinde satarlar hurma
Kızlara yakışır davulla zurna
Vurun kızlar vurun vurun vuralım
Bu geceki geceyi nerde bulalım
Bir Fırtına Tuttu Bizi
Bir fırtına tuttu bizi
Deryaya kardı
O bizim konuşmalarımız a yarim
Mahşere kaldı
Mapusanede yata yata
yanlarım çürüdü
Pencereden baka baka a yarim
Ela gözler süzüldü
YILDIZ DAĞI
Yıldız Dağı istede geldim yanına
Bir teselli versene garip canıma canım
Salıverdegideyimde nazlı yarime
Ülker yıldız niçin kalkmaz dumanın duman
Dertli yıldız niçin gitmez ateşin merakın
Namlı namlı yükseklerde karın var
Alçağında mor sümbüllü bağın var bağın
Şimdi duydum benden başka yarin var
Ülker yıldız niçin kalkmaz dumanın duman
Dertli yıldız niçin gitmez ateşin merakın
SÜLÜMAN AĞA
A bre SülümanAga tut çakal beygiri
Vur atın yuları sıkalım kolanı
A bre sülümanAga buğdaylar oldu mi
Beni evereyler haberin oldu mi
SülümanAganın karısı sundurmadan bakıyor
SülümanAga ona altıpatlar atıyor
MAVROVA' DAN ALDIM
Mavrova' dan aldım sümbül
Bir okka nohut
Al beni bre sarmola sümbül
Yanında uyut
Gel yanıma gir canıma eyletme beni
Yedide sene mapusta yatsam saracam seni
Mavrova' dan aldım sümbül
Bir okka biber
Kazada kaza gezdim sümbül
Yok senden dilber
Mavrova' dan çıktım sümbül
Üç gün eğledin
Üç günü içinde sümbül
Kimi beğendin
________________________________________
de!
Beyazkule
Selanik Salnamesinde Sarışaban* Sunum Esat Ergelen elanik Salnamesinde Sarışaban* Sunum Esat Ergelen
Bir zamanlar Grebene
Kranya
Bigadica
Samarina
Smiksi
Spano köprüsü
Spilyo yakınları
Triveni / Triveşt
Vraştino
AvrupadaOsmanlı modası
Avrupa'da Gazeteyi Çıkaran İlk
Avrupa'da Gazeteyi Çıkaran İlk Avrupa'da Gazeteyi Çıkaran İlk
Avrupa’da Gazeteyi Çıkaran İlk Etkenler ve Osmanlı’da İlk Gazeteler / Ebru Çolak
ekleyen EDİTÖR on Şub 8, 2011 • 19:09Yorum Yapılmamış
AVRUPA’DA YAŞANAN GELİŞMELER VE BASIMEVİ ( MATBAA )
Avrupa’da meydana gelen yenileşme hareketleri ortaçağın skolastik felsefesinin sonunu getirmiş ve insanlara olaylara akıl yoluyla bakabilme ve pozitif düşünce’yle bakabilmenin yolunu açmıştır.Keşfedilen yeni kıtalardan getirilen değerli madenler avrupa’da ticaretle uğraşan kesimi güçlendirirken bir yandan da din adamların etkisini kırıyordu böylece burjuvazi güçlenirken bir yandan da insan aklı ön plana çıkıyor ve tüm bu gelişmeler yeni bir ortamın doğmasını zorunlu kılıyordu.Avrupa coğrafi keşiflerle ve yeni icadlarla yükselirken osmanlı imparatorluğu yaşanan gelişmeleri takip edememiş , olayların dışında kalarak çöküş dönemine girmiştir.Zengin kesimden alt tabakadaki insanlara kadar okuma – yazma oranı giderek artmış ve zamanla halkta okuma kültürü gelişmiştir. Ünlü fransız yazarı Rebellias 1530’da şöyle demiştir. ”artık okumayan kalmadı. Hırsızlar,cellatlar ,meyhaneciler, seyisler, halkın aşağı tabakası bile eskinin doktor ve alimlerinden daha bilgili.Kadınlar ve çocuklar bile okuyor.” Okuma kültürü gelişen bu toplumda insanlar artık meydana gelen gelişmelerden haberdar olma, olayları takip etmek isteği ve yaşanan teknolojik gelişmelerle basımevleri ortaya çıkmıştır.
Basımevinden önce mektupla haberleşme ve el yazması kitap ile bilgi aktarımı sağlanıyordu ancak bunların sadece alıcısını haberdar etmesi ve her isteyene haber ulaştıramaması ve pahalıllığı sebebiyle sadece zenginlerin kitaplıklarında bulunurdu.Oysa basımevi her bireyin aynı haber ve bilgiyi edinmesini sağlayabiliyordu.Böylece seçilmişlerin karşısına ilk kez sade vatandaşın çıkması ve burjuva sınıfını oluşturmasını gerçekleştirmiştir.Avrupayı 5. ile 14. yüzyıllar arasında gerici yapı içine sıkıştıran ortaçağından kurtaran ve rönesansı arkasından da reformu başarıya ulaştıran öğelerin başında basımevi ve ürünleri gelir.Gazetenin öncüsü olarak avrupada 1450’lerde ”Haber Yaprakları” belirmiş,17. yüzyılın ilk yılarında ”süreli yayın(gazete)” 1660′ da ise ilk günlük yayın ortaya çıkmıştır. Bu rolün gerçekleşmesinde baş rolü,1440’larda avrupada beliren ve hızla bütün kıtaya yayılan basımevi(matbaa) oynamıştır.(Orhan Koloğlu”Basın Tarihi”)
Her alanda hızlı bir yenileşme yaşanmış sanayi devrimiyle hızlı bir üretim ve tüketim gelişmiş ve buna bağlı olarak da basımevleri de hızlı bir gelişme yaşamış ve bilgiye her kesimin kolayca ulaşması mümkün olmuşken osmanlı bu gelişmelerin dışında kalmıştır.osmanlıya basımevleri avrupadan yaklaşık 300 yıl sonra geldiğini düşünürsek osmanlının örnek almaya çalıştığı avrupayla arasındaki fark daha da net ortaya çıkar.
OSMANLIDA İLK GAZETELER
Osmanlıdaki yahudiler,rumlar ve ermeniler ticari amaçla kullanılmak üzere basımevlerini kumuşlardır. Örneğin;yahudilerin 15.yüzyılın sonlarında kurdukları matbaalarda yalnızca ibranice eserler basmışlardır.Ermeniler 15.yüzyılda istanbulda matbaa kurmuşlardır. Türkler ise türkçe harflerle ilk kitap basımını 1729’da gerçekleştirmişlerdir.Macar kökenli İbrahim Müteferrika ile Paris Büyükelçisi Yirmi Sekiz Mehmet Çelebinin oğlu Sait Efendi’yle birlikte uzun uğraşılardan sonra şeyhülislamın fetvasından sonra izin verilecektir.
Osmanlı ülkesinde ilk gazete çıkarılması da uzun bir süreci gerektirmiştir.Osmanlı’da ilk gazeteler uzun uğraşılardan sonra yabancı devlet sefaretleri ve azınlıklar tarafından çıkarılmıştır. Bunun başlıca nedeni dış ülkelerin osmanlıyla ticari ilişkilerini geliştirme istekleri ve zayıflayan osmanlı toprakları üzerinde egemenlik kurma istekleridir.Bu gerekçelerden hareketle fransa,osmanlı’dafransız devriminin ürünleri olan;kardeşlik,eşitlik,özgürlük, gibi kavramları osmanlıda yayabilmek amacıyla ilk gazeteyi ortaya çıkarmışlardır.Bu amaçla çıkarılan ilk fransız gazetesi” Haberler Bülteni (Bulletin de Nouvelles)”dir. Ayrıca istanbul başta olamak üzere izmir ticari açıdan gelişmiş başka şehirler’de de yine fransızAleksandır Black tarafından” SpectetaurOriental”adlı gazete çıkarılmıştır.
VAKAY-İ MISIRİYE
İlk türkçe gazetenin Takvim-i Vakayi olduğu sanılırdı ancak basın tarihi konusunda araştırmaları bulunan Orhan Koloğlu ilk türkçe gazetenin takvim-i vakayiden üç yıl önce yayınlanan vakayimısıriye olduğunu ortaya çıkarmıştır.Mısır’da Kavalalı Mehmet Ali Paşa tarafından yarısı türkçe yarısı arapça olmak üzere çıkarılmıştır.
TAKVİM-İ VEKAYİ ( 1831 )
II.Mahmut ordu ve bürokrasi başta gelmek üzere o döneme dek yaptığı ıslahat ve yenileşme haraketlerinin arasında içte ve dışta olup bitenler konusunda Osmanlı’da kulaktan kulağa dolaşan söylentiler yerine gerçeğe dayandırılmış bir gazete yaınlanması düşüncesini eklemiş ancak devlet tarafından çıkarılan bir gazete olşması sebebiyle makaleler devletim görüşlerini yansıtıyordu.
CERİDE-İ HAVADİS (1840 )
Takvim-i Vekayiden sonra ilk özel türkçegazetedir.İstanbul’da oturan ve muhabirlik yapan William Churchill adlı ingiliz tarafından çıkarılmıştır.Üsküdar taraflarında avlanırken bir türk çocuğunu yaralayan churchill tutuklanınca ingiliz uyruklu olduğundan kapitülasyonlar gereğince ingilterenin şiddetli protestolarıyla karşılaşıldı.Churchill serbest bırakılır ve özür dilemek için de churchill’e çeşitli armağanlar ve gazete çıkarma izni de verilir.Böylece ilk özel türkçe gazetesi bir ingiliz tarafından çıkarılır.
Ceride-i Havadis’in dış ülkelerde muhabiri fazladır o yüzden de dış haberler ağırlık verilmiştir.Okuyucuları aydın kişiler,devletmemurlarıdır.Batıdan makale ve şiir çevirileri yapılmış ve böylece batı hakkında az çok bilgi sahibi olunmuştur.
TERCÜMAN-I AHVAL ( 1860 )
Şinasi ve Agah Efendi tarafından çıkarıldı. Bati kültür ve düşüncesine açılma girişimleri ve yenilikler ilk başta bizzat devlet tarafından daha sonra da batılılaşma çzlemi taşıyan aydınlar eliyle basın yayın hayatını canlandırdı.İzin işlemleri sırasında Agah Efendi yabancıların bikle gazete çıkarabildiği bir ülkenin kendi yurttaşlarına neden gazete çıkarma hakkının verilmediğini sormuştur.Tercüman-ı Ahval ciddi bir kamuoyu oluşturmuştur.Gazete Ziya Paşa tarafından ele alınan eğitim ve yönetimdeki aksaklıklar nedeniyle kapatılmıştır.
TASVİR- EFKAR ( 1862 )
Şinasi tarafından devletten yardım almadan çıkarılan türkçe ilk fikir gazetesidir.Halka bir gazetenin ne olması gerektiğini açıklamıştır. Şinasi gazete’de mali reformları,eğitimdeki aksaklıkları ve dış ilişkilere , hükümetin yaptıklarına karar ve uygulamalarına karşı eleştiri getirmiştir.Düşünceleriyleosmanlı yönetiminin tepkisine yol açan şinasiparis’e kaçınca gazetenin yönetimine Namık Kemal geçmiştir.
Yayınlanan diğer gazeteler ; 1866’da Ali Suavi tarafından Muhbir,1869’da Basiret, 1877’de İbret gazeteleri istibdat dönemine kadar yayınlanmıştır.