Doğumu
Mustafa Kemal Atatürk 1881 yılında
Selanik’te Koca kasım Mahallesi, Islahhane Caddesi'ndeki üç katlı pembe evde
doğdu. Babası Ali Rıza Efendi, annesi Zübeyde Hanım'dır. Baba tarafından dedesi
Hafız Ahmet Efendi XIV-XV. yüzyıllarda Konya ve Aydın'dan Makedonya'ya
yerleştirilmiş Kocacık Yörüklerindendir. Çocukluk Yılları;Mustafa, ilk önce
mahalle mektebinde öğrenim hayatına başlamış, sonra da babasının isteğiyle
Şemsi Efendi Mektebi’ne geçmiştir. 1888 yılında babasını kaybetmiş
ÖğrenimHayatı
Ali Rıza Efendi, Zübeyde Hanım’ında isteğini dikkate
alarak Mustafa’yı ilk önce mahalle mektebine, ardından da Şemsi Efendi Okulu’na
gönderdi. Ali Rıza Efendi’nin 1888 yılında hayatını kaybetmesi üzerine
Ancak Zübeyde Hanım, Mustafa’yı okulsuz
bırakmak istemiyordu. okulunu bitiren Mustafa, Selânik Mülkiye Rüştiyesine
kaydoldu.
İçindeki asker olma arzusuna karşı
koyamayan Mustafa 1893’te Selanik Askeri Rüştiyesi’ne yazıldı.
Bu okulda matematik öğretmenliği yapan
Yüzbaşı Mustafa Efendi, genç öğrencisinin başarılarından dolayı, sınıftaki
diğer Mustafa`larlaaralarındaki farkı belirtmek üzere öğrencisinin adının
sonuna “Kemal” ismini ilâve etti. Böylece “Mustafa Kemal” adını almış oldu.
Rüştiye’yi bitirdikten sonra 1895
yılında Manastır Askeri İdadisi’ne girdi Mustafa Kemal, askeri öğreniminin
yanı sıra yabancı dil öğrenimini de ihmal etmiyor yazları izinli olarak
Selânik`e döndüğü zaman Fransızca dersleri alıyordu.
Makedonya’da bulunan Manastır Askeri
İdadisi’ni başarı ile bitirdikten sonra 1899’da İstanbul Harp Okulu’nun piyade
sınıfına yazıldı. 1902 yılında Harp Okulu’nu Teğmen rütbesiyle, 1905
yılında da Harp Akademisi’ni Kurmay Yüzbaşı rütbesiyle bitiren Mustafa Kemal,
Kurmay Yüzbaşı olarak ordu saflarına katıldı
Mustafa Kemal, Selanik Askeri Rüştiyesi’ni
bitirdikten sonra, 14 yaşında iken Manastır Askeri İdadisi’ne (askeri
lise) girdi (1895)Mustafa Kemal’in fikir hayatının oluşmasında ve gelişmesinde
Manastır Askeri İdadisi’nde okuduğu dönem çok etkili oldu Bölgede yaşayan
azınlıklar Osmanlı Devleti’nden ayrılmak için ayaklanmışlardı. Bulgar ve Yunan
çeteleri bölgede Türklere karşı yoğun bir saldırı içindeydiler. Cereyan eden bu
olaylar, Osmanlı Devleti’nin hızla yıkılışa doğru gittiğini göstermekteydi.
Mustafa Kemal, Fransız İhtilali sonrasında
ortaya çıkan milliyetçilik, demokrasi, özgürlük ve eşitlik fikirlerini
öğrenmiş, arkadaşları ile birlikte ülkenin içinde bulunduğu sorunlara çareler
aramaya başlamıştı. Mustafa Kemal, İstanbul’a gelerek Harp Okulu’na girdi (13
Mart 1899).
1902 yılında Harp Okulu’nu bitirerek
aynı yıl Harp Akademisi’ne devam etti. Gazetenin yazılarını genellikle Mustafa
Kemal yazıyordu. Mustafa Kemal, bütün gençliğini askeri okullarda okuyarak ve
ülke sorunları ile meşgul olarak geçiriyordu. 11 Ocak 1905 tarihinde Harp
Akademisi’ni kurmay yüzbaşı rütbesi ile bitiren Mustafa Kemal, görev ve
savaşlarla geçecek zorlu bir hayata, Şam’da 5. Ordu emrine atanarak
başladı.
Askerlik Yılları
Manastır Askeri İdadisi’ni1896-1899 yılları arasında bitirdikten sonra, İstanbul’da Harp Okulu’ndan 1902 yılında teğmen rütbesiyle mezun oldu. Daha sonra Harp Akademisine devam eden Mustafa Kemal, 11 Ocak 1905’te yüzbaşı rütbesiyle Akademiyi bitirdi.1905-1907 yılları arasında Şam’da 5. Ordu emrinde görev yaptı. 1907’de Kolağası (Kıdemli Yüzbaşı) oldu ve Manastır’a 3. Ordu’ya atandı. 19 Nisan 1909’da İstanbul’a giren Hareket Ordusu’nda Kurmay Başkanı olarak görevlendirildi.
1910 yılında Fransa’ya gönderildi ve
PicardiyeManevraları’na katıldı. 1911 yılında İstanbul’da Genel Kurmay
Başkanlığı emrinde çalışmaya başladı. İtalyanlara karşı 22 Aralık 1911’de
Tobruk Savaşı’nda zafer elde etti.
6 Mart 1912 yılında Derne komutanlığı yaptı. Balkan
Savaşları’nın başlaması ile birlikte, Gelibolu ve Bolayır’daki birliklerle
beraber savaşa katıldı. Mustafa Kemal 1913 yılında Sofya Ateşemiliterliğine
atandı. 1914 yılında yarbay rütbesine yükseldi.
Birinci Dünya Savaşı’nın başlaması
ve Osmanlı İmparatorluğu’nun da savaşa girmek zorunda bırakılmasının
ardından, Tekirdağ’da 19. Tümeni kurmak üzere görevlendirildi. 18 Mart 1915’te
Çanakkale’de Mustafa Kemal önderliğinde “Çanakkale Geçilmez” destanını yazan Türk
ordusu, 250.000 den fazla şehit vererek bir ulusun adeta yok edilmesini
önlemiştir. 25 Nisan 1915’te Arıburnu’nda, düşman kuvvetlerini Mustafa Kemal’in
komuta ettiği 19. Tümen Conkbayırı’ndadurdurmuştur. Bu başarının ardından da Albay rütbesine
yükselmiştir.
Mustafa Kemal 9-10 Ağustos’ta Anafartalar
Zaferi’ni, 17 Ağustos’ta Kireçtepe, 21 Ağustos’ta II. Anafartalar Zaferlerini
kazanarak Türk ulusunun bağımsızlık mücadelesinin kazanılmasında askerlerine
söylediği şu sözü büyük rol oynamıştır, “Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi
emrediyorum.” Mustafa Kemal 1916 yılında Edirne ve Diyarbakır’da görev almış ve
1 Nisan 1916’da Tümgeneralliğe yükselmiştir. Ruslarla savaşarak Bitlis ve
Muş’un geri alınmasını sağladı. Halep ve Şam’da kısa bir süreliğine görev
aldıktan sonra 1917’de İstanbul’a geldi. 15 Ağustos 1918’de 7. Ordu Komutanı
olarak Halep’e tekrar döndü. Burada İngilizlere karşı başarılı savunma
savaşları yaptı. 31 Ekim 1918’de Yıldırım Orduları Grubu Komutanlığı’na
getirildi. 13 Kasım 1918’de İstanbul’da Harbiye Nezareti’nde (Bakanlığında)
göreve başladı. İtilaf Devletleri’nin Osmanlı topraklarını işgale başlamaları
üzerine, 9. Ordu Müfettişi olarak 19 Mayıs 1919’da Samsuna çıktı.
2 Haziran 1919’da Amasya Genelgesini
yayımlayarak Sivas Kongresi’ni toplantıya çağırdı. 23 Temmuz-7 Ağustos
1919’da Erzurum, 4-11 Eylül 1919 tarihleri arasında da Sivas Kongresini yaparak
kurtuluş mücadelesinde izlenecek yolu belirledi. 23 Nisan 1920’de TBMM’nin
açılması ile beraber Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması yolunda çok büyük bir
adım atılmış oldu. Meclis ve Hükümet Başkanlığı’na Mustafa Kemal seçildi. İlk
önceleri Kuva-i Milliye adlı milis kuvvetler ile yürütülen bağımsızlık
mücadelesine düzenli ordu kurularak devam edildi. 20 Eylül 1920’de
Sarıkamış’ta, 30 Ekim 1920’de Kars’ta, 7 Kasım 1920’de Gümrü’de, 1919-1921
tarihleri arasında Çukurova, Maraş, Antep, Urfa savunmalarında başarılar elde
edilmiş; 23 Ağustos-13 Eylül 1921’de Sakarya Zaferi, 6-10 Ocak 1921’de I.
İnönü, 23 Mart-1 Nisan 1921’de II. İnönü Zaferi kazanılmıştır. 26 Ağustos-9
Eylül 1922 tarihleri arasında da Büyük Taarruz, Başkomutanlık Meydan Muharebesi
ve Büyük Zafer kazanılmıştır. Sakarya Zaferi sonrası Mustafa Kemal’e TBMM’nce
Mareşal rütbesi ve Gazi unvanı verildi. Türk Kurtuluş Savaşı 24 Temmuz 1923’te
imzalanan Lozan Antlaşması ile son buldu ve yeni Türk Devletinin kurulması
çalışmalarına başlandı.
İlkeleri
CUMHURİYETÇİLİK
Kemalist devrimler siyasi bir devrim niteliğindedir ve çokuluslu bir
imparatorluktan Türkiye ulus devletine geçiş gerçekleştirilmiş ve böylece
Modern Türkiye' nin ulusal kimliği kazandırılmıştır. Kemalizm Türkiye için
yalnızca Cumhuriyet rejimini tanımaktadır. Kemalizm insanların arzularını
yerine getirebilecek yegane rejimin cumhuriyet rejimi olduğuna inanmaktadır.
HALKÇILIK
Gerek içeriği gerekse hedefleri açısından bakıldığında, Kemalist Devrim ayrıca
bir sosyal devrim niteliği de taşımaktaydı. Bu devrim seçkin bir grup
tarafından genel olarak halka yönelik bir biçimde gerçekleştirilmişti. Kemalist
Devrimler, özellikle İsviçre Medeni Kanunu olmak üzere batı kanunlarının
Türkiye' de uygulamaya konmasıyla birlikte kadınların statüsüne kökten
değişiklikler getirmiştir. Üstelik, 1934 yılında kabul edilen bir kanun ile
kadınlar seçme hakkını almışlardır. Atatürk çeşitli ortamlarda Türkiye'nin
gerçek Yöneticilerinin köylüler olduğunu söylemiştir. Aslında bu durum Türkiye
için bir gerçek olmaktan çok bir hedef niteliğindeydi.Gerçekte, halkçılık
ilkesi için yapılan resmi açıklamada Kemalizmin sınıf ayrıcalıklarına ve sınıf
farklılıklarına karşı olduğu ifade edilmekte ve hiçbir bireyin, ailenin,
sınıfın veya organizasyonun diğerlerinin daha üzerinde olmasını kabul
etmiyordu. Kemalist ideoloji, aslında, Türk vatandaşlığı olarak ifade edilen
bir fikre dayanmaktaydı. Gurur ile birleşen vatandaşlık fikri, onların daha
fazla çalışmaları için gerekli psikolojik teşviki sağlayacak, birlik fikri ve
ulusal bir kimliğin kazanılmasına yardımcı olacaktı.
LAİKLİK
Kemalist laiklik yalnızca devlet ve dinin birbirinden ayrılması anlamına
gelmiyor, ayrıca dinin eğitim, kültürel ve yasal konulardan da ayrılması
anlamını taşıyordu. Laiklik, düşünce özgürlüğü ve kuruluşların dini düşünce ve
dini kuruluşların etkisinden bağımsız olmaları anlamına geliyordu. Böylece,
Kemalist devrim ayrıca laik bir devrim idi. Kemalist devrimlerin birçoğu
laikliği gerçekleştirmek amacıyla yapılmış ve diğer birçoğu ise laikliğe
ulaşılmış olması nedeniyle gerçekleştirilebilmiştir. Kemalist laiklik ilkesi
Tanrı karşıtı bir ilke değildi. Bu akılcı ve dini siyasettir dışında tutan bir
ilke idi. Bu Kemalist ilke aydınlanmış İslam'a değil, çağdaşlığa karşı olan
Müslümanlığa karşısındaydı.
DEVRİMCİLİK
Atatürk'ün ortaya koyduğu en önemli ilkelerden birisi de reformculuk veya
devrimcilikti. Bu ilkenin anlamı Türkiye'nin devrimler yaptığı ve geleneksel
kuruluşlarını modern kuruluşlar ile değiştirmiş olduğu idi. Geleneksel
kavramların iptal edildiği ve modern kavramların benimsendiği anlamına
geliyordu. Devrimcilik ilkesi, yapılmış olan devrimlerin tanınmalarının çok
ötesine geçti.
MİLLİYETÇİLİK
Kemalist devrim ayrıca milliyetçi bir devrim idi. Kemalist milliyetçilik ırkçı
bir yapıda değildi. Bu devrimin amacı, Türkiye Cumhuriyetinin bağımsızlığının
korunması ve ayrıca Cumhuriyetin siyasal yönden gelişmesi idi. Bu
milliyetçilik, tüm diğer milletlerin bağımsızlık haklarına saygılı idi. Yine bu
milliyetçilik, sosyal içerikli bir milliyetçilikti. Yalnızca anti - emperyalist
değil, aynı zamanda gerek hanedan yönetimine gerekse herhangi bir sınıfın Türk
toplumunu yönetmesine karşı olan bir milliyetçilikti. Kemalist milliyetçilik,
Türk devletinin vatanı ve halkı ile bölünmez bir bütün olduğu ilkesine
inanmaktadır.
DEVLETÇİLİK
Kemal Atatürk yapmış olduğu açıklamalarda ve politikalarında Türkiye'nin bir
bütün olarak modernizasyonunun ekonomik ve teknolojik gelişmeye önemli ölçüde
bağlı olduğunu ifade etmiştir. Bu bağlamda, devletçilik ilkesinin de devletin
ülkenin genel ekonomik faaliyetlerini düzenlenmesi ve özel sektörün girmek
istemediği alanlara veya özel sektörün yetersiz kaldığı alanlara veya ulusal
çıkarların gerekli kıldığı alanlara yine devletin girmesi gerektiği anlamında
yorumlanmaktadır. Ancak, devletçilik ilkesinin uygulanmasında, devlet yalnızca
ekonomik faaliyetlerin temel kaynağını teşkil etmemiş, aynı zamanda ülkenin
büyük sanayi kuruluşlarının da sahibi olmuştur.
Kongreler
Sivas Kongresi (4–11 Eylül 1919)
Amasya Genelgesi’nde Sivas Kongresi, milli
bir kongre olarak öngörülmüştü. Erzurum Kongresi’nin sona ermesinden sonra
kongre ile ilgili çalışmalar yapılıyordu. Bu arada, kongrenin yapılacağını
haber alan Fransızlar, kongreye karşı bazı önlemler alıyordu. Fransız Binbaşı
Brunot, kongrenin toplanması halinde Sivas Valisi Reşit Paşa’ya şehrin işgal
edileceğini söylemişti. Hatta Elazığ Valisi Ali Galip, yapılacak kongreyi
basmakla görevlendirilmişti. Tüm engellemelere rağmen, kongre 4 Eylül 1919’da
bugün lise olarak kullanılan binada saat 15.00’de toplandı.
Mustafa Kemal’in Kongre başkanlığına
seçilmesine bazı üyelerden itirazlar geldi. Ancak yapılan seçim sonrası kongre
başkanlığına Mustafa Kemal Paşa getirildi. Kongre ilk günlerinde, İttihat ve
Terakki Cemiyeti ile ilişkisi olup olmadığını tartıştı. Daha sonra manda sorunu
gündeme geldi. Sivas Kongresi, ilk milli kongre niteliğinde olduğu için kararlar da
bu doğrultuda alınmıştır. Erzurum Kongresinde alınan kararların tamamı kabul edilmiştir. Yurtta
bölgesel olarak çalışan tüm cemiyetlerin birleştirilmesi ve tek yönetim altına
alınması sağlandı. Yeni bir “Temsil Heyeti” oluşturuldu ve bu heyetin başına
Mustafa Kemal getirildi.
Sivas Kongresinde Alınan Kararlar
Sivas Kongresinde Alınan Kararlar
1. Milli sınırları içinde vatan bölünmez bir
bütündür; parçalanamaz.
2. Her türlü yabancı işgal ve müdahalesine karşı millet top yekün kendisini savunacak ve direnecektir.
3. İstanbul Hükümeti, harici bir baskı karşısında memleketimizin herhangi bir parçasını terk mecburiyetinde kalırsa, vatanın bağımsızlığını ve bütünlüğünü temin edecek her türlü tedbir ve karar alınmıştır.
4. Kuvay-ı Milliye’yi tek kuvvet tanımak ve milli iradeyi hakim kılmak temel esastır.
5. Manda ve himaye kabul olunamaz. 6. Milli iradeyi temsil etmek üzere, Meclis-i Mebusan’ın derhal toplanması mecburidir. 7. Aynı gaye ile, milli vicdandan doğan cemiyetler, “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” adı altında genel bir teşkilat olarak birleştirilmiştir.
8. Genel teşkilatı idare ve alınan kararları yürütmek için kongre tarafından Temsil Heyeti seçilmiştir.
2. Her türlü yabancı işgal ve müdahalesine karşı millet top yekün kendisini savunacak ve direnecektir.
3. İstanbul Hükümeti, harici bir baskı karşısında memleketimizin herhangi bir parçasını terk mecburiyetinde kalırsa, vatanın bağımsızlığını ve bütünlüğünü temin edecek her türlü tedbir ve karar alınmıştır.
4. Kuvay-ı Milliye’yi tek kuvvet tanımak ve milli iradeyi hakim kılmak temel esastır.
5. Manda ve himaye kabul olunamaz. 6. Milli iradeyi temsil etmek üzere, Meclis-i Mebusan’ın derhal toplanması mecburidir. 7. Aynı gaye ile, milli vicdandan doğan cemiyetler, “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” adı altında genel bir teşkilat olarak birleştirilmiştir.
8. Genel teşkilatı idare ve alınan kararları yürütmek için kongre tarafından Temsil Heyeti seçilmiştir.
Sivas Kongresi’nin Sonuçları1-Erzurum
Kongresinde alınan kararlar, Sivas’ta tüm ulusa maledildi.
2-Mustafa Kemal, Temsil Kurulu Başkanı
seçildi ve ulusal lider oldu.
3-Damat Ferit Paşa Hükümeti istifa etmek
zorunda kaldı ve böylece siyasi bir zafer de kazanılmış oldu.
4-Batı Cephesi Komutanlığı’na Ali Fuat
Paşa getirildi. Erzurum Kongresi (23 Temmuz–7 Ağustos 1919)
Anadolu’da milli mücadele birliğinin
kurulmasının ikinci adımı Erzurum Kongresi ile atıldı.
Amasya Genelgesi’nden sonra İstanbul
ve askerlikle ilişkisi kesilen Mustafa Kemal’e, Kazım Karabekir başta olmak
üzere Anadolu’daki komutanlar ve mülki amirlerin büyük çoğunluğu verdikleri
desteği sürdürmeye devam ettiler.
Amasya
Genelgesi’nde yer aldığı gibi, Mustafa Kemal milli
bir kongre toplayarak, milli mücadele ile ilgili tüm faaliyetleri birleştirmeyi
planlıyordu. Kazım Karabekir Paşa, milli bir kongreden önce doğu illeri için
bölgesel bir kongre toplanmasının faydalı olacağı görüşünü dile getiriyordu. Mustafa
Kemal, bölgesel bir kongreye karşı olmasına rağmen, Kazım Karabekir ve Doğu
Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin ısrarları karşısında bir kongre
toplanmasını ve kongreye katılmayı kabul etti.
Mustafa Kemal’in davetli olarak katıldığı
bu kongrede asil üye olabilmesi için, Erzurum delegesi Cevat Dursunoğlu istifa
ederek, kendi yerine Mustafa Kemal’in seçilmesini sağladı. İlk gün, Mustafa
Kemal kongre başkanlığına seçildi. Milli bir hal alan Erzurum Kongresi’nde,
genel değerlendirmeler yapıldı ve doğu illerinin durumu görüşüldü. Milli
mücadelenin temelleri açısından oldukça önemli kararlar alındı.
Erzurum Kongresi’nde Alınan Kararlar
1-Milli sınırlar içinde vatan
bölünmez bir bütündür, parçalanamaz.
2. Her türlü yabancı işgal ve müdahalesine karşı millet top yekün kendisini savunacak ve direnecektir.
3. Vatanı korumayı ve istiklali elde etmeyi İstanbul Hükümeti sağlayamadığı takdirde, bu gayeyi gerçekleştirmek için geçici bir hükümet kurulacaktır. Bu hükümet üyeleri milli kongrece seçilecektir. Kongre toplanmamışsa, bu seçimi Temsil Heyeti yapacaktır.
4. Kuva-yıMilliye’yi tek kuvvet tanımak ve milli iradeyi hakim kılmak temel esastır.
5. Hıristiyan azınlıklara siyasi hakimiyet ve sosyal dengemizi bozacak ayrıcalıklar verilemez.
6. Manda ve himaye kabul edilemez.
7. Milli Meclisin derhal toplanmasını ve hükümet işlerinin Meclis tarafından kontrol edilmesini sağlamak için çalışılacaktır.
8. Milli irade padişahı ve halifeyi kurtaracaktır.
2. Her türlü yabancı işgal ve müdahalesine karşı millet top yekün kendisini savunacak ve direnecektir.
3. Vatanı korumayı ve istiklali elde etmeyi İstanbul Hükümeti sağlayamadığı takdirde, bu gayeyi gerçekleştirmek için geçici bir hükümet kurulacaktır. Bu hükümet üyeleri milli kongrece seçilecektir. Kongre toplanmamışsa, bu seçimi Temsil Heyeti yapacaktır.
4. Kuva-yıMilliye’yi tek kuvvet tanımak ve milli iradeyi hakim kılmak temel esastır.
5. Hıristiyan azınlıklara siyasi hakimiyet ve sosyal dengemizi bozacak ayrıcalıklar verilemez.
6. Manda ve himaye kabul edilemez.
7. Milli Meclisin derhal toplanmasını ve hükümet işlerinin Meclis tarafından kontrol edilmesini sağlamak için çalışılacaktır.
8. Milli irade padişahı ve halifeyi kurtaracaktır.
Erzurum Kongresi’nin Önemi
1-Doğu Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin
girişimleriyle bölgedeki Ermeni tehlikesine karşı toplanmıştır.
2-Milli sınırlar içinde vatanın bir bütün olduğu ve asla parçalamaz olduğu belirtildi.
3-İlk defa hükümet kurulmasından bahsedilmiş ve ilk defa 9 kişilik Temsil Heyeti seçilmiştir.
2-Milli sınırlar içinde vatanın bir bütün olduğu ve asla parçalamaz olduğu belirtildi.
3-İlk defa hükümet kurulmasından bahsedilmiş ve ilk defa 9 kişilik Temsil Heyeti seçilmiştir.
4-İlk defa manda ve himaye reddedilmiştir.
5-Milli Meclisin derhal toplanması ve
hükümetin meclisin denetimine girmesi kararlaştırıldı.(Mebusan Meclisi)
6-Kuva-yi Milliye’yi etken ve milli iradeyi hakim kılmak esastır.
6-Kuva-yi Milliye’yi etken ve milli iradeyi hakim kılmak esastır.
7-Erzurum
Kongresi bölgesel olarak toplanmış ise de
alınan kararlar tüm yurdu ilgilendirdiği için milli bir kongredir.
avaşları
Trablusgarp savaşı
Balkan savaşı
Çanakkale savaşı
Doğu Kafkas cephesi
Suriye Filistin cephesi
Sakarya savaşı
Büyük taarruz
EserleriTürkiye
Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yaşamı boyunca
kaleme almış olduğu eserlerinin toplamı 14’tür. Atatürk bu eserlerinde Siyasal
yaşama, sosyal ve kültürel hayata ve askerliğe yönelik bir çok konulara
değinerek aslında başarı için izlenmesi gereken yolları anlatmış bulunmaktadır.
Atatürk’ün en büyük eseri denince akla elbetteki ilk olarak kurduğu, Türkiye
Cumhuriyeti Devleti gelmektedir. Ancak bunun yanında yukarda da bahsettiğimiz
gibi bir çok alanda tavsiye ve fikirleri ile yine en büyük yol göstericimiz
olmaktadır. Büyük önder Atatürk’ün yazmış olduğu bu eserleri
başlıkları ile hatırlayacak olursak: “Nutuk (Büyük Söylev), Atatürk’ten
Mektuplar, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Atatürk’ün Hatıra Defteri, Arıburnu
Muharebeleri Raporu, Karlsbad Hatıraları, Geometri, Medeni Bilgiler, Bölüğün
Muharebe Eğitimi, Takımın Muharebe Eğitimi, Taktik Tatbikat Gezisi, Taktik
Meselelerin Çözümü ve Emirlerin Yazılmasına İlişkin Öğütler, Cumalı Ordugahı,
Zabit ve Kumandan İle Hasbihal”dir. Büyük Söylev (Nutuk); Cumhuriyet’i
pekiştiren, tarihi yorumlayan, “GENÇLİĞE ARMAĞAN” ile biten, kendi
gerçekleştirdiği Devrimleri yorumlayan ve tarihe mal olmuş, tarihe ışık tutan
bir belge niteliği taşımaktadır.
Atatürk’ten Mektuplar; Atatürk ile Afet İnan arasında 1935 ile 1938 yılları arasında yazılmış mektupları kapsamaktadır. Bu mektuplarda Atatürk en çok Hatay Meselesinden bahsetmektedir. Atatürk’ün son zamanlarında başbakan ve bakanlar ile yaptığı görüşmelerde Ekonomik kalkınma üzerine yapmış olduğu konuşmalar ile Türk Tarih Kurumu’nun çalışmaları ile ilgilendiği bilgilerine ulaşmaktayız.
Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri; Atatürk’ün Cumhuriyet Halk Partisi Platformlarında, mecliste, yurt genelinde yapmış olduğu gezilerde, gazeteciler ile bazı kişilere vermiş olduğu demeçler ile tüm konuşmaları kapsamaktadır. Toplam 5 cilttir.
Atatürk’ün Sosyal Ve Kültürel Alana Yönelik Eserleri;;;Atatürk’ün Hatıra Defteri; Atatürk, 1. Dünya Savaşı’nda Bitlis, Diyarbakır, Gelibolu ve Suriye cephelerinde bulunduğu esnada aynı zamanda yöre halkını da tanıma fırsatı bulması ile beraber, bu cephelerde savaşmak için gelen askerlerimiz hakkında da bilgi sahibi olmuştur. Askerlerimizin savaş meydanlarındaki kahramanlıklarına ve fedakarlıklarına şahit olmuştur. Bu bilgileri küçük bir hatıra defterine yazan Atatürk, bu defteri yaveri Şükrü Tezer’e vermiştir. Daha sonra bu bilgiler Şükrü Tezer tarafından savaşa ait hatıra ve yazıları ile beraber yayımlanmıştır. Oldukça ilginç hatıralarla doludur.Arıburnu Muharebeleri Raporu; Harp Tarihi Dairesi’nin isteği üzerine Atatürk tarafından yazılmıştır. Atatürk o yıllarda 1. Dünya Savaşı’nda 2. Ordu Komutanlığı görevini yürütmektedir. Arıburnu Muharebeleri hakkında yazıları kapsar.Karlsbad Hatıraları; Atatürk’ün siyasi, askeri ve sosyal meseleler üzerinde fikirlerini beyan ettiği umuş olduğu kitaplardan yapmış olduğu aktarmaları kapsamaktadır. Mustafa Kemal’in Karlsbad’da “Geçen Günlerim” başlığı altında altı deftere yazdığı hatıralardır. Geometri; 44 sayfalık küçük bir kitaptır. Bu kitap 1936-1937 yılları arasında Dolmabahçe Sarayı’nda kendi el yazısı ile yazmış olduğu bir kitaptır. 3. Türk Kurultayı’ndan hemen sonra yazılan bu kitapta, yüzey, düzey, uzay, boyut, çap, yay, kesit, çember, teğet, taban, açı, açıortay, yatay, düşey, dikey, dörtgen, üçgen, eşkenar, ikizkenar, artı, eksi, yamuk, bölü, eşit, çarpı, toplam, oran, orantı, türev, alan, gerekçe, varsayım gibi terimler Atatürk tarafından türetilmiştir. Medeni Bilgiler; Vatandaşların devlet ile olan ilişkileri ile hakları hakkında yazılmış olan ve Afet İnan tarafından aktarılan “Medeni Bilgiler” kitabında toplanmıştır. Bu kitapta millet, hakimiyet, devlet, hürriyet, ferdi haklar, ferdi hürriyetler ile hak ve görevlerden sıklıkla bahsedilmekte ve bu kavramlar üzerinde sıklıkla durulmaktadır. Afet İnan bu kitapta Atatürk”ün çalışmaları ve fikirlerini yayınlarken O’nun el yazılarını da birer belge olarak koymak istediğini belirtmektedir.
Atatürk’ten Mektuplar; Atatürk ile Afet İnan arasında 1935 ile 1938 yılları arasında yazılmış mektupları kapsamaktadır. Bu mektuplarda Atatürk en çok Hatay Meselesinden bahsetmektedir. Atatürk’ün son zamanlarında başbakan ve bakanlar ile yaptığı görüşmelerde Ekonomik kalkınma üzerine yapmış olduğu konuşmalar ile Türk Tarih Kurumu’nun çalışmaları ile ilgilendiği bilgilerine ulaşmaktayız.
Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri; Atatürk’ün Cumhuriyet Halk Partisi Platformlarında, mecliste, yurt genelinde yapmış olduğu gezilerde, gazeteciler ile bazı kişilere vermiş olduğu demeçler ile tüm konuşmaları kapsamaktadır. Toplam 5 cilttir.
Atatürk’ün Sosyal Ve Kültürel Alana Yönelik Eserleri;;;Atatürk’ün Hatıra Defteri; Atatürk, 1. Dünya Savaşı’nda Bitlis, Diyarbakır, Gelibolu ve Suriye cephelerinde bulunduğu esnada aynı zamanda yöre halkını da tanıma fırsatı bulması ile beraber, bu cephelerde savaşmak için gelen askerlerimiz hakkında da bilgi sahibi olmuştur. Askerlerimizin savaş meydanlarındaki kahramanlıklarına ve fedakarlıklarına şahit olmuştur. Bu bilgileri küçük bir hatıra defterine yazan Atatürk, bu defteri yaveri Şükrü Tezer’e vermiştir. Daha sonra bu bilgiler Şükrü Tezer tarafından savaşa ait hatıra ve yazıları ile beraber yayımlanmıştır. Oldukça ilginç hatıralarla doludur.Arıburnu Muharebeleri Raporu; Harp Tarihi Dairesi’nin isteği üzerine Atatürk tarafından yazılmıştır. Atatürk o yıllarda 1. Dünya Savaşı’nda 2. Ordu Komutanlığı görevini yürütmektedir. Arıburnu Muharebeleri hakkında yazıları kapsar.Karlsbad Hatıraları; Atatürk’ün siyasi, askeri ve sosyal meseleler üzerinde fikirlerini beyan ettiği umuş olduğu kitaplardan yapmış olduğu aktarmaları kapsamaktadır. Mustafa Kemal’in Karlsbad’da “Geçen Günlerim” başlığı altında altı deftere yazdığı hatıralardır. Geometri; 44 sayfalık küçük bir kitaptır. Bu kitap 1936-1937 yılları arasında Dolmabahçe Sarayı’nda kendi el yazısı ile yazmış olduğu bir kitaptır. 3. Türk Kurultayı’ndan hemen sonra yazılan bu kitapta, yüzey, düzey, uzay, boyut, çap, yay, kesit, çember, teğet, taban, açı, açıortay, yatay, düşey, dikey, dörtgen, üçgen, eşkenar, ikizkenar, artı, eksi, yamuk, bölü, eşit, çarpı, toplam, oran, orantı, türev, alan, gerekçe, varsayım gibi terimler Atatürk tarafından türetilmiştir. Medeni Bilgiler; Vatandaşların devlet ile olan ilişkileri ile hakları hakkında yazılmış olan ve Afet İnan tarafından aktarılan “Medeni Bilgiler” kitabında toplanmıştır. Bu kitapta millet, hakimiyet, devlet, hürriyet, ferdi haklar, ferdi hürriyetler ile hak ve görevlerden sıklıkla bahsedilmekte ve bu kavramlar üzerinde sıklıkla durulmaktadır. Afet İnan bu kitapta Atatürk”ün çalışmaları ve fikirlerini yayınlarken O’nun el yazılarını da birer belge olarak koymak istediğini belirtmektedir.
Atatürk’ün Askerliğe Yönelik
Eserleri;;; Bölüğn Muharebe
Eğitimi; Mustafa Kemal’in tercüme ettiği küçük birlik komutanlarının sevk ve
idare bilgilerinin arttırılmasının amaçlandığı bu bilgiler “Meskun yerlerde
muharebe” “Savunma” ve “Taarruz” konularını kapsamaktadır.
Takımın Muharebe
Eğitimi; General Lıtzmann’ın ‘Sefer Memevcudunda takım, bölük ve taburun
muharebe talimleri’ adlı eserin ilk bölümlerini oluşturmakta olup, Selanik’te
3. Ordu Karargahında görevli olan Kurmay Kıdemli Yüzbaşı Mustafa Kemal
tarafından tercüme edilmiştir. Kitabın içeriği, değişik hava şartlarında basit
bir mesele içinde muharabe yöntemlerinin uygulanması ile avcı hattı teşkili ve
avcı hattının ateş muharebesi ile ilgili konuları
oluşturmaktadır. Taktik Tatbikat Gezisi; Mustafa Kemal
bu eserini 1911 yılında 5. Kolordu Harekat Şube Müdürü iken yazmıştır.
Subayların arazide yetiştirilmesini hedefleyen tatbikatların önemini vurgulayan
bu eserde, Kırmızı ve Mavi rollerdeki muharebe birliklerinin Selanik - Kılkış
arasında yapmış oldukları savunma ve taarruz uygulamalarının değerlendirmesini
yapmıştır. Taktik Meselelerin Çözümü Ve Emirlerin Yazılmasına İlişkin Öğütler;
Atatürk Çanakkale Muharebelerinden elde ettiği başarıları ve tecrübelerini,
‘Taktik Meselelerin Çözümü’ ve ‘Emirlerin Yazılması’ ile ilgili hususları yedi
sayfalık bu eserinde toplamıştır. 1915 yılında yazdığı bu eserinin, 16. Kolordu
Komutanı olarak bütün subaylarca okunmasını emretmiştir.
Cumalı Ordugahı;
Mustafa Kemal, Cumali Ordugahı’nda 3. Süvari Tümeni’nin manevralarına katılarak
“Cumali Ordugahı” adlı eserini yazmıştır. Mustafa Kemal, tatbikat ve
manevralardan sadece katılanların yararlanmasının yeterli olamayacağı
kanaatindeydi. İşte bu yüzden 10 gün süren bu tatbikatta tuttuğu notları bu
eserinde ayrıntılı olarak ele almıştır.
Zabit Ve Kumandan İle Hasbıhal;
Mustafa Kemal, Sofya’da Ataşe militer iken 1914 Mayıs ayında bu eserini
yazmıştır. Mustafa Kemal bu kitabında, Nuri Conker ile takip ettikleri
manevralardaki kumandan ve zabitlerin durumlarını ve bilgisizliklerini acıklı
bir surette tasvir etmiştir. Atatürk’ün en çok üzerinde durduğu bölüm ise
“İnisiyatif” başlığı altındaki yazılardır. İnisiyatif kelimesini “kendiliğinden
hareket ve iş görme” olarak tarif etmiş ve anlatmıştır. Bu kitap o tarihlerde
Mustafa Kemal’in düşünce yapısını en iyi şekilde ortaya koyan bir eseridir.
ATATÜRK’ÜN GENÇLİĞE HİTABESİ
Ey
Türk Gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk cumhuriyetini, ilelebet,
muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin
ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir.
İstikbalde dahi, seni, bu hazineden, mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî,
bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine
düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve
şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerait, çok nâmüsait bir mahiyette
tezahür edebilir. İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada
emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile
aziz vatanın, bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün
orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.
Bütün bu şeraitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde,
iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde
bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin
siyasî emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve
bîtap düşmüş olabilir.
Ey
Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen; Türk
istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki
asîl kanda, mevcuttur!20 Ekim 1927
10'cu Yıl Nutku
Türk Milleti!
Kurtuluş savaşına başladığımızın 15’inci yılındayız. Bugün cumhuriyetimizin onuncu yılını doldurduğu en büyük bayramdır.
Kutlu olsun!
Bu anda büyük Türk milletinin bir ferdi olarak bu kutlu güne kavuşmanın en derin sevinci ve heyecanı içindeyim.
Yurttaşlarım!
Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, Temeli, Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyetidir. Bundaki muvaffakiyeti Türk milletinin ve onun değerli ordusunun bir ve beraber olarak azimkarane yürümesine borçluyuz. Fakat yaptıklarımızı asla kafi göremeyiz. Çünkü daha çok ve daha büyük işler yapmak mecburiyetinde ve azmindeyiz. Yurdumuzu dünyanın en mamur ve en medeni memleketleri seviyesine çıkaracağız. Milletimizi en geniş refah, vasıta ve kaynaklarına sahip kılacağız. Milli kültürümüzü muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız. Bunun için, bizce zaman ölçüsü geçmiş asırların gevşetici zihniyetine göre değil, asrımızın sürat ve hareket mefhumuna göre düşünülmelidir. Geçen zamana nispetle, daha çok çalışacağız. Daha az zamanda, daha büyük işler başaracağız. Bunda da muvaffak olacağımıza şüphem yoktur. Çünkü, Türk milletinin karakteri yüksektir. Türk milleti çalışkandır. Türk milleti zekidir. Çünkü Türk milleti milli birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir. Ve çünkü, Türk
Kurtuluş savaşına başladığımızın 15’inci yılındayız. Bugün cumhuriyetimizin onuncu yılını doldurduğu en büyük bayramdır.
Kutlu olsun!
Bu anda büyük Türk milletinin bir ferdi olarak bu kutlu güne kavuşmanın en derin sevinci ve heyecanı içindeyim.
Yurttaşlarım!
Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, Temeli, Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyetidir. Bundaki muvaffakiyeti Türk milletinin ve onun değerli ordusunun bir ve beraber olarak azimkarane yürümesine borçluyuz. Fakat yaptıklarımızı asla kafi göremeyiz. Çünkü daha çok ve daha büyük işler yapmak mecburiyetinde ve azmindeyiz. Yurdumuzu dünyanın en mamur ve en medeni memleketleri seviyesine çıkaracağız. Milletimizi en geniş refah, vasıta ve kaynaklarına sahip kılacağız. Milli kültürümüzü muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız. Bunun için, bizce zaman ölçüsü geçmiş asırların gevşetici zihniyetine göre değil, asrımızın sürat ve hareket mefhumuna göre düşünülmelidir. Geçen zamana nispetle, daha çok çalışacağız. Daha az zamanda, daha büyük işler başaracağız. Bunda da muvaffak olacağımıza şüphem yoktur. Çünkü, Türk milletinin karakteri yüksektir. Türk milleti çalışkandır. Türk milleti zekidir. Çünkü Türk milleti milli birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir. Ve çünkü, Türk
milletinin yürümekte olduğu terakki ve
medeniyet yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meşale, müspet ilimdir.
Şunu da ehemmiyetle tebarüz ettirmeliyim ki, yüksek bir insan cemiyeti olan Türk milletinin tarihi bir vasfı da, güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir. Bunun içindir ki, milletimizin yüksek karakterini, yorulmaz çalışkanlığını, fıtri zekasını, ilme bağlılığını, güzel sanatlara sevgisini, milli birlik duygusunu mütemadiyen ve her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek inkişaf ettirmek milli ülkümüzdür. Türk milletine çok yaraşan bu ülkü, onu, bütün beşeriyete hakiki huzurun temini yolunda, kendine düşen medeni vazifeyi yapmakta, muvaffak kılacaktır.
Büyük Türk Milleti,
On beş yıldan beri giriştiğimiz işlerde muvaffakiyet vaat eden çok sözlerimi işittin. Bahtiyarım ki, bu sözlerimin hiçbirinde, milletimin hakkımdaki itimadını sarsacak bir isabetsizliğe uğramadım. Bugün, aynı iman ve katiyetle söylüyorum ki, milli ülküye, tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milletinin büyük millet olduğunu, bütün medeni alem, az zamanda bir kere daha tanıyacaktır. Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün unutulmuş büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, bundan sonraki inkişafıyla, atinin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır.
Türk Milleti!
Ebediyete akıp giden her on senede, bu büyük millet bayramını daha büyük şereflerle, saadetlerle huzur ve refah içinde kutlamanı gönülden dilerim.
Ne mutlu Türküm diyene!
Ankara, 29 Ekim 1933
Şunu da ehemmiyetle tebarüz ettirmeliyim ki, yüksek bir insan cemiyeti olan Türk milletinin tarihi bir vasfı da, güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir. Bunun içindir ki, milletimizin yüksek karakterini, yorulmaz çalışkanlığını, fıtri zekasını, ilme bağlılığını, güzel sanatlara sevgisini, milli birlik duygusunu mütemadiyen ve her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek inkişaf ettirmek milli ülkümüzdür. Türk milletine çok yaraşan bu ülkü, onu, bütün beşeriyete hakiki huzurun temini yolunda, kendine düşen medeni vazifeyi yapmakta, muvaffak kılacaktır.
Büyük Türk Milleti,
On beş yıldan beri giriştiğimiz işlerde muvaffakiyet vaat eden çok sözlerimi işittin. Bahtiyarım ki, bu sözlerimin hiçbirinde, milletimin hakkımdaki itimadını sarsacak bir isabetsizliğe uğramadım. Bugün, aynı iman ve katiyetle söylüyorum ki, milli ülküye, tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milletinin büyük millet olduğunu, bütün medeni alem, az zamanda bir kere daha tanıyacaktır. Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün unutulmuş büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, bundan sonraki inkişafıyla, atinin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır.
Türk Milleti!
Ebediyete akıp giden her on senede, bu büyük millet bayramını daha büyük şereflerle, saadetlerle huzur ve refah içinde kutlamanı gönülden dilerim.
Ne mutlu Türküm diyene!
Ankara, 29 Ekim 1933
Atatürk'ün Ölümü
Atatürk'ün sağlığının bozulmasına ve ölümüne neden
olan hastalık konusunda çeşitli iddialar vardır. Bir karaciğer rahatsızlığına
dair hemen herkes hemfikirdir. Ancak hastalığın adı konusundaki tartışmalar
günümüzde bile devam etmektedir.Ata’nın sağlığı 1937 yılından itibaren
bozulmaya başladı. 1938 başlarında
ve halsizlik hissetmeye başladı. Vücudunun çeşitli yerlerinde kaşıntılar
meydana geliyor ve burun kanamaları güçlükle önleniyordu.
Atatürk'ün sağlık durumunun ciddiyet göstermesi hükümeti de telaşlandırdı.
Başbakan Celal Bayar
,Avrupa'dan iki hekim getirilmesini önerse de Atatürk o günlerdeki Hatay sorunu
yüzünden hastalığının dışarıda duyulmasının iyi olmayacağını düşündüğünü
belirtti ve bunu reddetti. Türk doktorların kapsamlı bir muayene yapmasını
kabul etti. 6 Mart 1938 günü beş doktor Çankaya Köşkünde Atatürk'e bir
konsültasyon yaptılar ve siroz hastalığı teşhisini yenilediler. Atatürk'ün
kesinlikle yoğun çalışma temposunu biraz düşürmesini istediler. Atatürk bu
önerilere olumlu yanıt verdi.
Bu muayeneden bir süre sonra Başbakan Celâl Bayar'ın
tavsiyesi üzerine Paris Tıp Fakültesi'nden Prof. Dr. Noel Fissenger Ankara'ya
davet edildi. Fransız doktor Atatürk'ü muayene etti ve diğer doktorların teşhis
ve tavsiyeleriyle örtüşen bir tanı-tedavi ortaya koydu. Fransız doktorun
sözleri ve tavsiyeleri ve tavırları Atatürk'ü oldukça memnun eder cinstendi.
İlk teşhisten sonra Fissinger Atatürk'e "Efendim, büyük savaşlar kazanmış
olabilirsiniz ancak bu olayda vaka sizsiniz ve bende sizin komutanınızım,
lütfen bu hususu unutmayınız" telkininde bulunmuş ve Atatürk'de gerçekten
doktorun tavsiyelerini ciddi şekilde uygulamıştır.
Atatürk'ün rahatsızlığı ve özellikle
Avrupa’dan doktor getirtilmesi, dünyada geniş bir yankı buldu. Atatürk'ün ölmek
üzere olduğu ve siyasi mirasını kime bırakacağı yönündeki haberler üzerine
Atatürk tüm dünyaya sağlıklı olduğunu göstermek istercesine 19 Mayıs 1938 günü
Ankara Stadyumu'nda halkın karşısına çıktı. O gün son defa Ankaralıların
karşısındaydı. Kutlamalar çok parlak geçti hatta o günün anısına Ankara
Stadyumu'nun adı 19 Mayıs
olarak değiştirildi.
Atatürk aynı gün törenden sonra Mersin’e
hareket etti. Daha sonra Adana’ya geçti. Askeri geçit törenleri yaptırdı ve
ordunun başında olduğunu herkese gösterdi. Yaptıkları işe yaramıştı, dış
basında hastalık, hatta "ölüyor" tarzı haberler kesildi. Fransızlar
Hatay konusunda tüm şartları kabul ettiklerini bildirdiler. Ancak bu seyahat
Atatürk'ün hastalığını iyiden iyiye arttırmıştı. Atatürk 26 Mayıs 1938 günü son
defa Ankara'dan ayrıldı, İstanbul'a hareket etti.
Atatürk, İstanbul'da 1 Haziran 1938'den 25 Temmuz 1938'e kadar Savarona
Yatında kaldı. Yaz sıcakları üzerine tekrar Dolmabahçe Sarayına döndü. Bu arada
Hatay sorunu da çözüldü ve Türk Ordusu Temmuz ayı başlarında Hatay'a girdi.
5 Eylül’de bütün malvarlığını
belirli şartlarla, genel başkanı olduğu Cumhuriyet Halk Partisine bıraktı. Kız
kardeşine ve manevi çocuklarına, İsmet İnönü'nün çocuklarına para yardımı
yapılmasını belirtti. Ayrıca Türk Dil ve Türk Tarih Kurumu'na da belirli
miktarlarda yardım yapılmasını istedi.
9 Kasım Günü ve gecesi ağır
koma devam etti. Atatürk, 10 Kasım 1938 perşembe sabahı saat 9'u 5 geçe,
İstanbul Dolmabahçe Sarayı'nda hayata gözlerini yumdu.
Atatürk'ün ölümü Ankara'yı yasa
boğarken hemen ertesi gün toplanan TBMM, Atatürk'ün silah arkadaşı ve 1937'ye
kadar başbakanı olan Cumhuriyet Halk Partisi Malatya milletvekili İsmet
İnönü’yü 348 milletvekilinin oy birliği ile Türkiye Cumhuriyeti'nin ikinci
cumhurbaşkanlığına seçti.
Atatürk'ün naaşı 16 Kasım 1938 günü
Dolmabahçe Sarayı tören salonunda katafalka konuldu. İstanbul halkı Büyük
Önder'in önünden saygıyla geçti. Atatürk'ün cenaze namazı 19 Kasım 1938 günü
Dolmabahçe Sarayı'nda Diyanet İşleri Başkanı Prof.Dr.ŞerefattinYaltkaya
tarafından dualarla kıldırıldı.
Ertesi gün Ankara'da başta İsmet
İnönü olmak üzere devlet erkanı tarafından karşılanan cenaze TBMM önünde
hazırlanan katafalka konuldu.Ankara halkı Atatürk'ün önünden saygı geçişlerini
yaptı.
21 Kasım 1938 günü yabancı
devletlerden gelenlerin de katıldığı çok büyük bir cenaze töreni ile Ata’nın
cenazesi Ankara Etnografya Müzesinde ki geçici kabrine konuldu.
Ata’nın ebedi
istirahatgahıAnıtkabirin yapımına 1944 yılında başlandı.
İnşaat aşaması oldukça uzun sürdü ve
1953 yılında tamamlanabildi. Ölümünden 15 yıl sonra 10 Kasım 1953’te Atatürk’ün
cenazesi Anıtkabir’e getirilerek toprağa verildi.
Çanakkale SavaşıÇanakkale Zaferi’nin Milli Mücadele’ye Etkisi
Türk milletinin bu başarısı Kurtuluş Mücadelesinde de etkili olmuş, Türkleri
tarih sahnesinden silme peşinde koşan ülkelerin bu emellerini hiçbir zaman
yerine getiremeyecekleri kanaati milletçe kabul görmüştür. Çanakkale’de birçok
şehit ve gazi veren Türk milleti, Atatürk’ün önderliğinde tek bir çatı altında
toplanarak, nihayet bağımsızlık mücadelesinikazanıp, Türkiye Cumhuriyeti
Devleti’ni kurmuştur. Birinci Dünya Savaşı’ndan İtibaren Çanakkale Savaşları’nın
Kronolojik Tarihi 28 Haziran 1914 Saraybosna suikastı - Birinci Dünya
Savaşı'nın başlangıcı. 28 Temmuz 1914 - Avusturya-Macaristan, Sırbistan'a savaş
ilan eder. 1 Ağustos 1914 Almanya Rusya'ya harp ilan eder. Türkiye genel
seferberlik ilan etti. 2 Ağustos 1914 Türk-Alman gizli ittifak anlaşmasının
yapılması. 3 Ağustos 1914 Harbin öncesinde, donanmanın güçlendirilmesi maksadıyla
İngiltere’ye sipariş edilerek yapımı tamamlanmış ve son kuruşuna kadar parası
ödenmiş olan Sultan Osman ve Reşadiye isimli gemilerimize İngiltere tarafından
el konulmuştu. 16 Ağustos 1914 16 Ağustos'ta İstanbul'a ulaşan Goeben ve
Breslau gemileri Osmanlı Donanmasına katılarak Yavuz Sultan Selim ve Midilli
isimlerini aldılar. 27 Eylül 1914 Çanakkale Boğazı'ndan bütün gemi geçişlerini
yasaklaması. 29 Ekim 1914 Alman subaylar yönetimindeki Osmanlı donanmasının Rus
limanlarına ve Rus donanmasına ateş açması. 1 Kasım 1914 Osmanlı Devleti'nin
Birinci Dünya Savaşı'na katılması. Fransa ve İngiltere Türkiye'ye savaş açtı.
Rusya Türkiye'ye savaş açtı. 3 Kasım 1914 İngiliz-Fransız donanması'nın
Çanakkale'nin dış tabyaları bombalaması. Bu ilk deniz taarruzu, ileriki aylarda
da tekrarlanacaktır. 2 Aralık 1914 Sarıkamış harekatının başlaması. 13 Aralık
1914 Mesudiye Zırhlısı, İngiliz B-11 Denizaltısı'ndan atılan torpidoyla
batırıldı. 3 Ocak 1915 Churchill, Çanakkale'yi abluka altında bulunduran Amiral
Garden'den Boğazın yalnız denizden zorlanmasını mümkün görüp görmediğini sorar.
5 Ocak 1915 Amiral Garden'in cevabı gelir. 13 Ocak 1915 Çanakkale'yi geçme
planı Amiral Garden tarafından hazırlanmış ve 13 Ocak'ta Savaş komitesi
tarafından onaylanmıştı. 20 Ocak 1915 Atatürk'ün Kuruluş halinde bulunan 19.
Tümen Komutanlığına (Tekirdağ) atanması. 2 Şubat 1915 Atatürk'ün Tekirdağ'a
gelişi ve 19. Tümeni kurma çalışmalarına başlaması. 19 Şubat 1915 Müttefik
Donanması'nın Boğaz'ın dış tabyalarını bombalamaya başlaması. 25 Şubat 1915
Tekirdağ'daki 19. Tümen Komutanlığı'nın Maydos (Eceabat)'a nakli ve Atatürk'ün
19. Tümen Komutanlığı üzerinde olmak üzere Maydos Bölgesi Komutanı olarak
görevini sürdürmesi. 7 - 8 Mart 1915 7 Mart'ı 8 Mart'a bağlayan gece Nusrat
mayın gemisi düşman gemilerinin projektörlerine aldırmadan Anadolu yakasındaki
Akyarlar'a mayınlarını bıraktı. 12 Mart 1915 Hamilton Fransız ve İngiliz Kara
Kuvvetleri başkumandanlığına tayin edildi. 16 Mart 1915 Amiral Carden sinirleri
bozulduğu için görevden ayrıldı yerine Amiral de Robeck atandı. 18 Mart 1915
Çanakkale deniz zaferlerinin kazanıldığı gün. Fransız ve İngilizler'in
Çanakkale'ye yaptıkları deniz saldırısının başarısızlığı. 23 Mart 1915
Gelibolu/Çanakkale'de 5. Ordu'nun kurulması. 24-26 Mart 1915 Alman General Liman
vonSanders Çanakkale’de V. Ordu komutanı oldu. Sanders'in Gelibolu'ya gelmesi,
yeni savunma planı yapması, Atatürk'ün komutanı olduğu 19. Tümeni ordu ihtiyat
kuvveti olarak kendine bağlaması. 18 Nisan 1915Mustafa Kemal, 18 Nisan 1915'te
Çamyayla (Bigali) köyüne gelerek köy evini Karargah yapmıştı. 22 Nisan
1915Müttefikler'in Gelibolu'ya çıkarma yapmaları. 25 Nisan 1915 - Arıburnu
Zaferi kazanıldı. İtilaf Devletleri'nin, Arıburnu'na asker çıkarmaları üzerine
Mustafa Kemal'in Tümeniyle düşmanı önleyerek durdurması. İngiliz ve
Fransızların Seddülbahir, Arıburnu ve Kumkale'ye asker çıkarmaları, 9 ay
sürecek Çanakkale kara savaşlarının başlaması. 28 Nisan 1915 Seddülbahir'de
"1. Kirte Savaşı" olarakbilinen muharebe. 1 Mayıs 1915 Fransız Joule
denizaltısı mayına çarparak battı. 2 Mayıs 1915Van'ın Rus ve Ermeniler
tarafından işgali. 6 - 8 Mayıs 1915 İkinci Kirte muharebesi. 12 Mayıs
1915Muavenet-i Milliye torpidobotunun İngiliz Goliath zırhlısını torpilleyerek
batırması, Çanakkale Muharebeleri tarihinde önemli bir yer tutar. 19 Mayıs 1915
Liman VonSanders’in 42 bin kişilik bir kuvvetle Arıburnu çıkarma noktasındaki
Anzaklar’a yönelik başarısız saldırısı. Türkler 10 bin kayıp vererek geri
çekildi. 19 Mayıs 1915 günü Çanakkale Savaşı’nın en kanlı günlerinden biri
yaşanmıştır.
1 Haziran 1915Atatürk'ün Albaylığa yükselmesi. 4
Haziran 1915Seddülbahir'de 3. Kirte Savaşı. 6 Ağustos 1915 Arıburnu'nda
Anzak'ların cephenin ortasından büyük taarruzu. 8 Ağustos 1915Atatürk'ün
Anafartalar Grubu Komutanlığına getirilmesi. 9 Ağustos 1915 Birinci Anafartalar
Zaferi. 10 Ağustos 1915 Conkbayırı Zaferi. 15 Ağustos 1915 Kireçtepe
Muharebeleri. 21-22 Ağustos İkinci Anafartalar Zaferi. 1 Eylül 1915 Atatürk'e,
Anafartalar Grubu Komutanlığı'ndaki üstün başarılan sebebiyle "Muharebe
Gümüş Liyakat Madalyası" verilişi. 8 Ocak 1916Fransız-İngiliz
birliklerinin Gelibolu'dan çekilmeleri. 9 Ocak 1916 Mustafa Kemal
önderliğindeki Türk Ordusu tüm cephelerde savaşı kazanmış ve 9 Ocak 1916
tarihinde İttifak Devletleri Gelibolu Yarımadası'ndan tamamen çıkartılmıştır.
14 Ocak 1916 Mustafa Kemal'in Edirne'de XVI. Kolordu Komutanlığına başlaması.
17 Ocak 1916 Atatürk'e, "Anafartalar Grubu Komutanlığı"ndaki üstün
başarıları sebebiyle "Muharebe Altın Liyakat Madalyası" verilişi.
Büyük Önder Mustafa
Kemal Atatürk'ün Çanakkale Savaşları ile ilgili en bilinen fotoğrafını, 99 yıl
önce yaşanan savaşta Gelibolu Yarımadası'ndaki Conkbayırı'nda bir siperde olan
Binbaşı Haydar Mehmet Alganer'in çektiği ortaya çıktı
. Çanakkale Cephesi
Cephenin Açılma Nedenleri :
1. İtilaf Devletleri’nin Rusya’ya yardım göndermek istemesi.
2. İtilaf Devletleri’nin Boğazlar’ı ele geçirerek, Osmanlı’nın İttifak Devletleri ile bağlantısını kesmek ve Osmanlı’yı saf dışı etmek istemesi.
3. İtilaf Devletleri’nin Balkan devletlerini yanlarına çekmek istemesi.
4. Osmanlı’nın Kafkas ve Kanal cephelerinden çekilmesinin sağlanmak istenmesi.
Notlar:
İngiliz ve Fransız donanmaları Çanakkale Boğazı’na saldırmış, savaş başlamıştır (19 Şubat 1915).
Mayınlı boğazlardan İtilaf Devletleri geçememiştir.
İtilaf Devletleri Gelibolu Yarımadası’na ve boğazın iki yakasına asker çıkarmıştır. Türk askeri Gelibolu, Conkbayırı, Anafartalar’da başarı elde etmiştir Mustafa Kemal bu cephede başarılar kazanmıştır.
Düşman askerleri sekiz ay sonra savaştan çekilmek zorunda kalmıştır (9 Ocak 1916).
Çanakkale Savaşı’nın Sonuçları :
1. I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı, yalnız bu cephede başarılı olmuştur.
2. Çanakkale Savaşı, I. Dünya Savaşı’nın uzamasına neden olmuştur.
3. 500.000 insan ölmüştür.
4. M. Kemal; önce albay, daha sonra da general olmuş, yurt içinde ve dışında tanınmıştır.
5. Bulgaristan İttifak Devletleri yanında savaşa katılmıştır.
6. Rusya’da Bolşevik İhtilali olmuş, SSCB kurulmuştur.
7. Kafkas Cephesi kapanmıştır.
8. Zafer, tutsak milletlere bağımsızlık mücadelesinde bir örnek oluşturmuştur.
1. İtilaf Devletleri’nin Rusya’ya yardım göndermek istemesi.
2. İtilaf Devletleri’nin Boğazlar’ı ele geçirerek, Osmanlı’nın İttifak Devletleri ile bağlantısını kesmek ve Osmanlı’yı saf dışı etmek istemesi.
3. İtilaf Devletleri’nin Balkan devletlerini yanlarına çekmek istemesi.
4. Osmanlı’nın Kafkas ve Kanal cephelerinden çekilmesinin sağlanmak istenmesi.
Notlar:
İngiliz ve Fransız donanmaları Çanakkale Boğazı’na saldırmış, savaş başlamıştır (19 Şubat 1915).
Mayınlı boğazlardan İtilaf Devletleri geçememiştir.
İtilaf Devletleri Gelibolu Yarımadası’na ve boğazın iki yakasına asker çıkarmıştır. Türk askeri Gelibolu, Conkbayırı, Anafartalar’da başarı elde etmiştir Mustafa Kemal bu cephede başarılar kazanmıştır.
Düşman askerleri sekiz ay sonra savaştan çekilmek zorunda kalmıştır (9 Ocak 1916).
Çanakkale Savaşı’nın Sonuçları :
1. I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı, yalnız bu cephede başarılı olmuştur.
2. Çanakkale Savaşı, I. Dünya Savaşı’nın uzamasına neden olmuştur.
3. 500.000 insan ölmüştür.
4. M. Kemal; önce albay, daha sonra da general olmuş, yurt içinde ve dışında tanınmıştır.
5. Bulgaristan İttifak Devletleri yanında savaşa katılmıştır.
6. Rusya’da Bolşevik İhtilali olmuş, SSCB kurulmuştur.
7. Kafkas Cephesi kapanmıştır.
8. Zafer, tutsak milletlere bağımsızlık mücadelesinde bir örnek oluşturmuştur.
Tarihte unutulmaz bir iz bırakan Çanakkale Savaşları
Birinci Dünya Savaşı içinde, tarihin en kanlı savaşları olarak bilinir. 250
bini aşkın şehidimizin ve yüz binlerce gazimizin bir destan yazdığı Çanakkale
Savaşları, Türk tarihinde de unutulmaz bir iz bırakmıştır. Çanakkale Savaşları
3 Kasım 1914 ve 18 Mart 1915 tarihleri arasında Çanakkale Boğazı'nda cereyan
eden bir seri deniz savaşlarıyla ve 25 Nisan 1915- 8/9 Ocak 1916 arasında Gelibolu Yarımadası'nda tarihleri
arasında yapılan kara savaşları kapsamaktadır.
Bu cephedeki kuvvetlerin tahliyesine 27 Aralık 1915 tarihinde
karar verilmiştir. Tahliye işlemleri 9 Ocak 1916 sabahı tamamlanmıştır. Böylece
Gelibolu Muharebeleri Osmanlı kuvvetlerinin zaferiyle sonuçlanmıştır.
Baş
komutanmevzileri gözler kenDuda tepe
Trablusgarp’taki görevinin ardından
Balkan Savaşı’na katılmak üzere Çatalca’ya geçti; 1. Dünya Savaşı’nın ilanı
üzerine Kafkasya Cephesi’nde görev aldı. Görevi,Osmanlı-Rus Savaşı sırasında
Ruslar’a bırakılmış olan Kars
Atatürkün
Savaştığı Cepheler Nedir
Mustafa Kemal 1. Dünya Savaşında 3 farklı cephede savaşmıştır. Bu
cepheler Kafkas, Çanakkale ve Suriye-Filistin cepheleridir.
Mustafa Kemal Atatürk bu cephelerden Çanakkale cephesinde verdiği taktiklerle
çok büyük zafer kazanarak çıkmıştır. Diğer iki cephede ise düşman birliklerinin
ilerlemesini durdurmuştur. Mustafa Kemal'in Çanakkale cephesinde aldığı
zaferler Milli Mücadelenin en büyük kıvılcımı olmuş itilaf devletlerinin bütün
planlarını altüst etmiştir.
Bu cepheleri aşağıda detaylı bulabilirsiniz.
Bu cepheleri aşağıda detaylı bulabilirsiniz.
Cephenin Açılma
Nedenleri :
1. İttihatçıların Orta Asya’daki Türkleri birleştirme ve Hindistan’a kadar toprakları genişletme isteği.
2. Almanların Bakû petrollerini ele geçirmek için Osmanlı’yı kışkırtması.
3. Rusların Doğu Anadolu’ya saldırmasıyla mücadele başlamıştır (1 Kasım 1914).
4. Enver Paşa Sarıkamış’ta Ruslara karşı cephe açmıştır.
5. 90.000 asker Allahuekber Dağları’nda soğuktan donarak şehit olmuştur (Sarıkamış Faciası).
6. Ruslar, Doğu Anadolu’yu işgal etmiştir.
7. M. Kemal Muş ve Bitlis’i Ruslardan geri almıştır (1914).
8. Rusya’da Bolşevik İhtilali çıkmıştır (1917).
9. Rusya BrestLitowsk Antlaşması ile I.Dünya Savaşı’ndan çekilmiş; Kars, Ardahan ve Batum’u Osmanlı Devleti’ne bırakmıştır (3 Mart 1918).
1. İttihatçıların Orta Asya’daki Türkleri birleştirme ve Hindistan’a kadar toprakları genişletme isteği.
2. Almanların Bakû petrollerini ele geçirmek için Osmanlı’yı kışkırtması.
3. Rusların Doğu Anadolu’ya saldırmasıyla mücadele başlamıştır (1 Kasım 1914).
4. Enver Paşa Sarıkamış’ta Ruslara karşı cephe açmıştır.
5. 90.000 asker Allahuekber Dağları’nda soğuktan donarak şehit olmuştur (Sarıkamış Faciası).
6. Ruslar, Doğu Anadolu’yu işgal etmiştir.
7. M. Kemal Muş ve Bitlis’i Ruslardan geri almıştır (1914).
8. Rusya’da Bolşevik İhtilali çıkmıştır (1917).
9. Rusya BrestLitowsk Antlaşması ile I.Dünya Savaşı’ndan çekilmiş; Kars, Ardahan ve Batum’u Osmanlı Devleti’ne bırakmıştır (3 Mart 1918).
Cephenin Açılma Nedenleri :
1. Osmanlı Devleti’nin İngilizler’in Süveyş’ten kuzeye doğru ilerleyişini durdurmak istemesi.
2. İngilizler Halep’e kadar ilerlemiştir (1918).
3. Yıldırım Orduları Komutanı M.Kemal Paşa, İngilizler’i Halep’in kuzeyinde durdurmuştur.
4. Misak-ı Milli’nin Suriye sınırı çizilmiştir.
Atatürk’ün Kafkas
Cephesi’ndeki Görev
Kafkas cephesi, diğer adıyla doğu cephesi, 1914 yılında Rus
ordusunun saldırması ile, Enver Paşa yönetiminde Rusya'ya karşı açılan bir
cephedir. Osmanlıların açtığı ilk cephedir. Aynı zamanda ilk taarruz
cephesidir. Osmanlılar Kafkas cephesinde Ruslarla savaşmıştır ve
Almanların kışkırtması üzerine bu cephe açılmıştır. Rusların saldırısından
sonra Osmanlı karşı saldırıya geçmiştir. Bu cephede savaş Rus ordularının
Osmanlının sınırlarını geçmesiyle başlamıştır. Enver Paşa yönetimindeki 150 bin
kişilik Osmanlı ordusu Sarıkamış harekatını başlatmıştır.
Cephenin Açılma Nedenleri
- Rus kuvvetlerinin büyük bir kısmını Kafkasya'da
tutup doğuya kaydırılmasını sağlamak ve Orta Doğu ve İran petrollerini
Rusya'ya karşı korumak
- İngiltere'nin Hindistan ile ilişkilerini kesip o
bölgedeki Müslümanları İngiltere'ye karşı kışkırtmak
- Enver Paşanın Pantürkizm düşüncesini
gerçekleştirmek
- Orta Asya ve Azerbaycan Türkleriyle birleşerek
Rusya'ya saldırmak
- Osmanlı'nın 1878 Berlin Antlaşmasıyla kaybetmiş
olduğu, Kars, Ardahan, Batum'u geri almak istemesi
Osmanlının Başarısız Olmasının
Nedenleri
- Savaşın iyi idare edilememesi
- Bölgedeki Ermenilerin Türk köylerine saldırması
ve oradaki Türkleri katletmesi
- Kış şartlarının ağır olması ve hastalıkların
ortaya çıkması
- Osmanlı ordusunda gerekli hazırlıkların olmaması
- Bölgenin ulaşım açısından zor olması
Ruslar 1916 da karşı saldırıya geçtiler
ve Erzurum, Bitlis, Muş, Erzincan, Trabzon ve Van'ı alarak işgal ettiler.
Bu bölgedeki Ermeniler de Ruslara yardım edip bu bölgedeki Türklere saldırdılar. Bu toprak kayıpları ve bölgedeki karışıklık yüzünden Osmanlı hükumeti bölgedeki Ermenileri çıkarıp başka bir güvenli bölgeye sevk etmek için 1915'te Tehcir Kanun'unu çıkardı. Bu kanun sayesinde Ermeniler Suriye ve Lübnan gibi bölgelere zorunlu göç ettirildiler. Bu sırada Tuğgeneral olarak görev yapan Mustafa Kemal, 16. kolordu komutanı olarak görev aldı ve bu bölgedeki başarılı olmuştur. Mustafa Kemal bu bölgede kaybedilen Muş ve Bitlis'i Ruslardan geri almıştır. Bu cephedeki savaş Rusya'da bir ihtilal çıkması nedeniyle sona ermiş ve Rusya'da Çarlık yıkılmıştır. Başa geçen Bolşevikler Osmanlı ile Bret-Litowsk Anlaşmasını yaparak Osmanlının Berlin Anlaşmasıyla kaybettiklerini geri vermiştir.
Kafkas Cephesinin Sonuçları
- Rusya yaptığı antlaşmayla savaştan geri
çekildi ve Kars, Ardahan ve Batum'u halkın oylaması yapılması şartıyla
Osmanlıya verdi.
- Erzurum, Erzincan ve Trabzon Osmanlıda kaldı.
- 1. Dünya Savaşı uzadı.
- Rusya'ya Çanakkale üzerinden yardım gidemedi ve
Rusya'da ihtilal çıktı.
- Mustafa Kemal'in tanınmasını ve Milli Mücadelenin
lideri olmasını sağladı.
- Doğu Anadolu'da yeniden Osmanlı hakimiyeti
kuruldu
- Yarım milyona yakın insan hayatını kaybetti
- Kars ve Batum'u almak için yapılan Sarıkamış
Harekatında 90.000 asker donarak şehit olmuştur.
Önemi
Osmanlının 1. Dünya Savaşında,
başarısız olduğu halde toprak kazandığı tek cephedir.
1914, Rus Kafkas Ordusu
”””1915, Kürt atlı birliği
4. Ermeni Tümeni Sarıkamış'a doğru ilerleyen güçleri Barduz
Geçidinde karşılamış ve bu gücün cephedeki yerine gecikmesine sebep olmuşdur.
1915, Hasankale Müslüman
mülteci
1915 29 Eylül, Urfa Ermeni
ayaklanmasındaki güçlerden bir bölüm.
Mustafa Kemal Bitlis'te
ÇANAKKALE
SAVAŞI
Tarihte unutulmaz bir iz bırakan Çanakkale Savaşları Birinci
Dünya Savaşı içinde, tarihin en kanlı savaşları olarak bilinir. 250 bini aşkın şehidimizin
ve
ATATÜRK SAVAŞ ÖNCESİ –HALEPTE
Çanakkale'ye 25 Nisan
1915'te, saat 05:30 civarında ayak basan düşman çıkarma birlikleri, 09:45'te
karşılarında Mustafa Kemal'i ve 57. Alayı bulmuşlardır.
gurbuz-cocuklar-ordusu-kazim-karabekir-gurbuz-cocuklar-ordusu-
geçirip Osmanlı'yı savaş dışı bırakmak için Çanakkale Boğazı'na
saldırdı. Düşman askerlerinin boğazı geçme girişimleri Türklerin direnişiyle
karşılaştı
Ruslar ile Rusların Destekledikleri Ermeni ve İranlı Aşiretler Osmanlı İmparatorluğuna
İhanet Etmeyen Müslüman Köy ve Aşiretleri Yakıp Yıktılar
18Mart1923AtaturkTarsus.
doğu cephesi kazım Karabekir
10 Kasım ve Mustafa Kemal ATATÜRK’ten Lojistik Dersleri
Latife Hanım ve Mustafa Kemal
Tesbih,
Atatürk'ün bütün ömrü boyunca en önemli aksesuarlarından, en çok sevdiği özel
eşyalarından biri olmuştur. Çok güçlü bir İslami çağrışımı olan tesbih
Atatürk'ün elinde birçok fotoğrafına da yansımıştır. Ancak hem d
ANTLAŞMALAR
TRABLUSGARP SAVAŞI SONRASI
|
|
UŞİ ANTLAŞMASI
Trablusgarp Savaşı'nda İtalyanlara karşı başarılı
direnişler başlamıştı. Aralarında Mustafa Kemal'in de bulunduğu genç
subaylar, yerli Arapları örgütleyerek başarılı bir savunma hattı
kurmuşlardı. Balkan Savaşları'nın başlaması nedeniyle bu yetenekli ve genç
subaylar İstanbul'a çağrıldı. Bundan sonra, direnme cephesi çöktü ve
İtalyanlar Trablusgarp ve Bingazi'yi rahatça ele geçirdiler. Ege denizine
de bir filo yollayan İtalya, 12 adayı işgal etti. Libya tümden elimizden
çıktı. Bunun üzerine Ouchy (Uşi) kentinde, 15-18 Ekim 1912'de İtalya ile
Osmanlı Devleti arasında barış antlaşması imzalandı. Uşi Antlaşmasına göre,
Libya İtalya'ya bırakıldı. 12 ada ise, Balkan Savaşları sonunda Osmanlı
devletine geri verilecekti. Ama, İtalyanlar sözlerinde durmadılar ve böylece
Ege'deki Türk egemenliği de sarsılmaya başladı.
|
|
||
ANTLAŞMALAR
BALKAN
SAVAŞLARI SONRASI
|
||
|
||
|
İSTANBUL ANTLAŞMASI (29 Eylül 1913) OSMANLI -
BULGARİSTAN
Balkan Savaşları sonrası, Osmanlı Devleti ve
Bulgaristan arasında yapılan antlaşma ile iki devlet arasında Meriç Nehri sınır
olarak kabul edildi. Bulgaristan, Edirne ve Dimetoka'yı Osmanlı Devletine
bırakmayı kabul etti. Ayrıca bu antlaşma ile Bulgaristan'da kalan Türklerin her
türlü din, mezhep ve ibadet hürriyetleri teminat altına alındı. Bulgaristan,
Osmanlı Devleti'nin batıda ortak kara sınırına sahip olduğu tek ülke oldu.
Türklere azınlık statüsü veren bu antlaşma ile Türkler Bulgarlarla eşit kabul edildi.
Bunun yanında, isteyenlerin dört yıl içinde göç edebilmelerine imkan tanındı.
|
||
|
||
I.
DÜNYA SAVAŞI SONRASI
|
||
|
|
||||||||
|
||||||||
|
||||||||
|
||||||||
|
||||||||
|
||||||||
O DÖNEM TÜRKİYEJÖN TÜRKLER
|
||||||||
SAVAŞLAR
TRABLUSGARP
SAVAŞI (1911-1912)
|
||||||||
|
||||||||
|
||||||||
|
|
DOĞU CEPHESİ
|
|
|
||
GALİÇYA
CEPHESİ
|
||
|
|
ROMANYA
CEPHESİ
|
|
|
|
YEMEN - HİCAZ
(ARABİSTAN) CEPHESİ
|
|
|
||
SİNA -
FİLİSTİN CEPHESİ
|
||
|
|
IRAK CEPHESİ
|
|
|
SURİYE CEPHESİ
|
|
|
|
MAKEDONYA
CEPHESİ
|
|
|